"Terk ediyorum burayı"diyerek elimdeki tabağı Demir'e verdim. "Bebeleri pisten alalım alalım"diyen Ömer'le gözlerimi kısarak ona baktım.

Ardından saçımı savurdum. "Savurma saçını çok güzel kokuyor"dediği şeyle kıvırta kıvırta yürümeye başladım. "Buse"dediğinde içimden kötü kadın kahkahalarını atıyordum.

Onları arkamda bırakarak tekrar aynı yere geldiğim sırada kayalıkların üzerine çöküp deniz'e karşı sigara içen Ediz'i gördüm. Yemin ederim bir bitmediler ya!

İçimde bir şeylerin oraya gitmem konusundaki ısrarlarına boyun eğerek adımlarımı onun yanına çevirdim.

Yaklaştığımda duyabileceği bir mesafeden "Haram"dedim. Sadece gülmekle yetindi. "Neden içiyorsun ki?"dedim. Omuz silkti "İyi geliyor"dedi.

"Neden içiyorsun ki babacım? Kötü"dedim. Okulda hep sigara ve alkolün zararlarını konuşuyorduk ve babamı seviyordum.

Onun benden nefret ettiği kadar seviyordum onu.

"İyi geliyor, belki erken geberip giderim de senin şu iğrenç yüzünü görmek zorunda kalmam"demişti bana. Ardından elindeki sönmemiş sigarasını koluma basmıştı.

Küçük bir hıçkırık kaçmıştı dudaklarımdan "Bir daha işlerime karışırsan seni cayır cayır yakarım"demişti.

Ben o gün kolumdan ziyade "Çirkin miyim?"diye sabahlara kadar abime ağlamıştım.

Babam benim hep kanatlarımı kırardı ve bende abime sığınırdım. Oysa benim kanatlarımın kırık olma sebebi değil miydi Burhan Yalın?

Düşüncelerimden kurtulup kendimi ana odaklamaya çalıştım. Zihnim çok dağınıktı, bunun farkındaydım.

Gözlerimi Ediz'in yüzünde dolaştırdım. İnkar etsem de Ediz'i merak ediyordum.

Gösterdiği kişiliğin altında bam başka birinin yattığını biliyordum. O kendini nitelendirdiği kişi değildi.

"Kendini sınırlandırıyorsun"dedim istemsizce. Bir nefes çekerken "Anlamadım"dedi. "Kendini olduğun kişiyle sınırlandırıyorsun"dedim.

"Kendini olduğun gibi kabul etmiyorsun. Etmeye başladığın ilk anda işte o zaman gerçek kendinle tanışacaksın"dedim.

Güldü "18 olunca bu bilgiler mi yükleniyor"dedi. Konuştuğumuz çoğu konuyu hatırlamıyordu öyle değil mi?

Hep başka bir kapı açılıyordu ve arkasında bıraktığı odayı hatırlamıyordu.

Onun için çok daha zor olmalıydı. Bununla yaşamak, bununla yüzleşmek. "İlaçlarını alıyor musun?"dedim. "Sana da mı söylediler?"

Başımı iki yana salladım "Sen söyledin"diye mırıldandım. Dudaklarına götürdüğü sigara yolda kaldı. "Ben özür dilerim"dedi ardından içine derince çekti o zehirli dumanı.

"Eğer sigarayı bırakırsan o gün seni kabullenirim"dedim. Onu kabullenmiştim, benimsemiştim. Kendisine zarar vermesine izin verecek bir kardeşte değildim.

Sigarayı parmakları arasında hareket ettirdi ve ucunu avuç içine bastırdı. Gözlerim dehşetle açıldı. Ani bir hızla yanına attım kendimi "Ne yapıyorsun! Çok acır"dedim

Bir gülüş kaçtı dudakları arasından. "Sözünü hatırlamak için"diye mırıldandı. "Ben sana hatırlatırdım gerizekalı mısın? İzi kalıyor bunların"dedim eline bakarken.

"Senin bedeninde ve ruhunda taşıdığın gibi mi?"diye fısıldadı. O an şok olup kalmıştım. Bildiklerini unutmuştum.

"Ben-"daha sonra ağzımı kapattım. Neden hiç bir zaman kaçamıyordum ki?

"Buse Buse Buse"

Adımın 3 tekrarı benim sonum.

"Beni kandırabilirsin ama kendini asla kandıramazsın. Biz sadece gösterdiklerini biliyoruz"dedi. Kaşlarım çatıldı anlamsızca ona baktım.

"Sahne arkasını bilmiyoruz"dedi. "Ben hatırlamak için kendime zarar veriyorum"dedi sesindeki yorgunlukla.

"Çünkü insan hafızası sadece acıyı unutmaz"dedi.

Çünkü insan hafızası sadece acıyı unutmaz.

Sadece acıyı unutmaz.

Bir sözcüğün bu kadar doğru ve anlamlı olması hayatın başka bir adaleti miydi?

"Teşekkürler"diyerek yanımdan kalktı ve deniz'in yanından yürümeye başladı.

Beni ise bir sürü soruyla birlikte bıraktı. Onun da kendi içinde halletmesi gerekenler vardı. Ben ise o kayalıkta oturmuş kalmıştım.

Sözleri zihnimde dolanıyordu, gerçekliği beni kanatıyordu. Belki biri küçükken en sevdiği oyuncağı hatırlamazdı çünkü o güzel bir anıydı.

Lakin eğer o bebeğin kafası biri tarafından kopartılırsa bunu unutmazdı. Bu tıpkı iyi aşkların unutulduğu gibi zararlı aşkların sizi ele geçirmesi gibiydi.

Hayat buydu.

Unuttuklarımız ve unutamadıklarımızdan ibaretti. Aldığımız derslerin bize nasıl sunulduğuydu.

İnsanlar değişir lafı ise sadece insanların kendilerine olan avuntularıydı.

Gözlerimle denizin dalgalarını izlerken içimden düşünüyordum. Hayatım değişmeseydi şu an olduğum kişi olabilir miydim?

Şu an kurduğum bu cümleler anlam kazanır mıydı? Ben bunları yaşamak zorundaydım çünkü büyümem gerekiyordu.

Karışmasaydım ismim Ela olacakmış.

"Ela Gamzeli"diye fısıldadım kendi kendime. Bu ben değildim, bu olacağım kişiydi.

Ben Buseydim işte. Yanında bir soy adı olsun olmasın ben buydum ismim kadardım. Hiç bir aile karesinde yüzü çıkmayacak o kızdım.

Ve bugün o kızın doğum günüydü. Bugün o küçük kız 18 olmuştu.

Hangi hayallerin gerçek oldu küçük Buse?

Güzel bir ailen oldu ya da bu aynanın sadece bize yansıttığı kısımdı.

Kirli bir geçmişin toz pembe bir gelecek getirmesini bekleyen 18 yaşındaki bir kızdım ben bugün.

İnsan sadece yaş almazdı aynı zaman da büyürdü de.

Sen hangi yaşında büyüdün Buse?

6. yaşlar her zaman güzel bir çocuklukla hatırlanmazdı. Bu da hayatın bana öğrettiği ilk dersti.

Eğer kötü hatırlıyorsan değiştirmeye çalışma, yaşamaya çalış.

*

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Dilerim beğenmişsinizdir.

Gerçekliğinin canımı acıttığı en etkili bölümlerden biriydi.

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın.

Çokça öpüldünüüüüüüz.

Gamzeliler/Gerçek AilemWhere stories live. Discover now