Mavi

23 5 0
                                    

Bir kelebek uçuyor, uçuk mavi kanatlarında siyahlar var.

* "Evet" dediğim sırada kulağımı bir çınlama, keskin bir uğultu kapladı. Mutfak penceresinin camı tuzla buz oldu. Pencereden dışarı baktım. İncir ağacının ortadan ikiye ayrıldığını gördüm. Zineta abla çığlıklar atarak sesin geldiği yöne doğru koştu. Ardından bende koştum.

Ortalık toz duman ve barut kokuları içindeydi. Neredeyse göz gözü görmüyordu. Bir süre sonra toz dağılınca, kaskatı kesilmiş bedenimi hiç kıpırdatamadan, etrafımda olup bitene donuk gözlerim ile bakıyordum. İki masum çocuk incir ağacının üzerinde can vermişlerdi. Vücutlarından kopan parçalar, incir ağacının her bir dalına yaylanarak sallanıyordu.

Korkunç manzara karşısında şoka girmiştim. Ansızın Zineta abla gözümün önünde belirdi. Simsiyah saçları birden ağarmış, yaşadığı kederden dolayı yamulmuştu. İnanılmaz bir soğukkanlılıkla, çocuklarının parçalarını ve kuşların cansız bedenlerini toplayıp siyah bir torbaya koyuyordu. "Sen delirdin mi be kadın" dedi olay yerine koşup gelenlerden biri ağlayarak. "Cansız kuşları neden topluyorsun?"

Zineta abla kısa bir süre boş gözler ile kadına baktı. Elinde tuttuğu torbayı kaldırdı ve "öyle söyleme" dedi tuhaf bir bakışla. "İncir kuşları da benim evlatlarım sayılır" *

Berbat geçen ama 87 aldığım felsefe sınavının olduğu günün üzerinden tam bir hafta geçmişti. Ve onu en son gördüğüm zamandan beri. Konuşmak bir fayda etmediği gibi artık dinlemek de istemiyordum. Bu yüzden sanırım kendimi kitaplara vermiştim. Üstad Kitabevi çok iyi bir tevafuk ki kaldığım yurda yakındı. Osmanlı zamanını ele alan ve bir sürü alim ile ulemanın hayatını anlatan kitaplar bulunuyordu. Birde para sorunu olmasa sanırım burada yatıp kalkardım.

Kafamı dağıtmam gerektiği için duygularımın hepsini bir tarafa atmıştım. Kısacası kendime küsmüştüm.

Okuduğum kitabı yavaşça kapatırken bir yandan da bu sahneye nasıl bir tepki vermem gerektiğini sorguluyordum. Kanım donmuştu. Sanırım verebileceğim en gerçekçi ve doğru tepki bu olurdu. Bosna Hersek katliamını anlatan bir kitap bulmuştum. Her ne kadar satıcı adam yaşımın daha küçük olduğunu ve okumamam gerektiğini söylese de merak meraktı işte.

Ne yazık ki şu an neden bu kadar ısrar ettiğini anlayabilmiştim. Kitabın yarısına kadar gelmişken arada kapatıp nefes alıyor ve hayatı sorguluyor arada da burada bitirmeyi ve devam etmemeyi düşünüyordum. Tabiki meraklı bir insan olduğum için devam ediyor ve her sahnede biraz daha nefesim kesiliyordu.

Modern zamanda Avrupa'da yaşanmış bir soykırım. Suçunuz ne mi? Hem Türksünüz, hem de Müslüman. Bundan daha büyük bir suç mu olur. Ve yine kitapta geçen bir başka deyişle;  Aşırı Müslüman olmakla suçlanıyorsunuz. Başrol olan kız, Suada'nın dediğine göre ise Konuşmak tehlikeli, susmak günahtır...

Kim yalan söylüyor
Kim ağlıyor
Sırbistan küçük diye
Bu gün ne kadar Müslüman'ı hamile bırakırsak o kadar alâ
Şimdi büyük Sırbistan'ı kuralım
Türkleri kucağımıza oturtup hamile bıraka-

Kitabı hızlı bir şekilde kapatırken miğdemin bulandığını hissediyordum. İnsanlıktan nasibini almamış bir kaç sütü bozuk yüzünden yaşanan kıyım o kadar içler acısıydı ki...

-İyi misin?

Naz'ın da bu odada olduğunu sürekli unutuyor olmam normal miydi?

-Evet desem inanacak mısın?

Vaveyla-LWhere stories live. Discover now