Sen ve Ben ⁸

40 7 7
                                    

O kadar yakınsın ki, seni ben sandım. Sana o kadar yakınım ki, beni sen sandım. Sen mi bensin, ben mi senim?
Şaşırdım kaldım.

28/Ekim 2018

Milyonlarca yıldır çiçeklerin dikenleri var. Milyonlarca yıldır koyunlar yinede çiçekleri yiyor. Çiçeklerin hiçbir işlerine yaramayan dikenleri o kadar uğraşarak neden büyüttüklerini anlamaya çalışmak önemsiz mi? Çiçeklerin ve koyunlar arasındaki savaş önemsiz mi? Ve benim gezegenim dışında, evrenin başka hiçbir yerinde yetişmediğini bildiğim bir çiçeğim varsa ve küçük bir koyun onu bir sabah, ne yaptığını fark etmeden, tek bir ısırıkta yok ederse, bu önemsiz bir şey mi?

Eğer bir insan, milyonlarca yıldızın arasındaki tek bir gezegende yetişen bir çiçeği severse, bu onu mutlu etmeye yetecektir. Çünkü yıldızlara baktığında, "benim çiçeğim oralarda bir yerde" diyebilir.

Küçük Prensin sayfalarını karıştırırken bir yandan da yıllar önce altını çizdiğim satırları okuyordum. Beni çok etkilemişti ilkokulda bu kitap. Şimdi neden elimde bilmiyorum ama hala ilk seferki gibi düşündürüyor insanı. Mutluluğu, mutluluğun küçük, küçücük bir çiçekte bile olabileceğini, önemli olanın senin ona ne gözle baktığını anlatan bir kitap.

Derin anlamlar yüklemeyi seven bir insanım. Zaman zaman sayfalar arasında gezinir, her gezindiğimde farklı bir cümleye takılırım. Bu birazda değiştiğimi gösterir. Bu kitap ilk bittiği zaman dünyaya herkesten farklı baktığımı, hayal gücümün çok geliştiğini ve özel bir insan olduğumu düşünmüştüm.

Kendimi bir şeylerin içine çok fazla kaptırıp hemen de adapte olabiliyorum. Bundan endişe duymam gerekiyor mu emin değilim. Ama tüm bu farklı düşünceler içerisinde en çok Küçük Prens'e benzetiyorum düşüncelerimi.

Soru sormayı ve bir şeyleri merak etmeye bayılıyorum. En küçük şeyde mutlu olan bir insanım bence. Ve dediğim gibi bir şeye çok çabuk bağlanırım. Hemen kendimi o şeye adar ve onun olduğuma inanırım.

Bana bu kitabı veren kişiyi anımsıyorum. Henüz 8 yaşındaydım. Hayal gücü fazla gelişmiş ve ne söylenirse söylensin sorgusuz inanan bir çocuktum. Parkta oyun oynamak tabiki de o zaman için yapabileceğiniz en iyi aktivitedir. Ama 8 yaşında parkta oyun oynarken bir arkadaşınız yakınının ölüm haberini almak benim gibi birisi için fazla hareketli bir olaydı.

Aynı anda kafasında bir sürü soru olan ve belki de ölüm gerçeği ile ilk defa bu kadar yakın olan bir çocuğun aklına herşey gelebilir. Benim aklıma ise babamın "o bizim herşeyimizdir" dediği ve beni herşeyden onun koruduğunu bildiğim Rabbim gelmişti. (Haşa) eğer o ölürse ben ne yapacaktım?

Parkta bir kaos ortamı oluşurken, salıncaklardan birine oturup ağlamaya başladım. Korkmuştum. Kendimi sahipsiz hissetmiş ve bunun olmamasını temenni ediyordum. Yanımdaki salıncak haraket edince o tarafa doğru baktım. Benim gibi bir kız oturmuş elinde Küçük Prens kitabı ile şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

-Neden ağlıyorsun, yoksa sende mi tanıyordum ölen kişiyi?

-Hayır. Aklıma bir sorun takıldı ve cevabını duymaktan korkuyorum.

Sımsıcak bir tebessüm bıraktı yüzüne.

-Bana sorabilirsin.

-Ya korktuğum cevabı verirsen, o zaman ne olacak?

-Bana güven. Eğer korktuğun cevabı verirsem bu kitabı sana veririm.

Elindeki kitabı kaldırmış ve bana göstermişti.

-Eğer... (Haşa) Allah (c.c) ölürse biz ne yapacağız?

İlk önce yüzüme bakmış daha sonra ne diyeceğini bilemez gibi kafasını çevirmişti. O önüne dönünce bende yeniden ağlayarak önüme dönmüştüm. Bilmiyordu işte.

-Allah (c.c) ölmez.

Birden konuşması ile yeniden ona baktım. Bana bakmıyor elinde kitap ile ilgileniyordu.

-Emin misin?

-Evet.

-Nereden biliyorsun peki?

-Çünkü sen varsın, ben varım. Bizi yoktan var eden, hatta bütün evreni yaratan, bu kadar kudretli olan biri ölmez. Ölüm bizim gibiler içindir. Hem ölümü de yaratan Allah'tır. Nasıl kendi yarattığı şey tarafından zarar görsünki?

Cevabı aklıma yatmıştı. Evet Rabbim kudretlilerin en kudretlisiydi ve ölüm onun tarafından yaratılmıştı.Gözyaşlarımı kazağımın kolu ile silerken ayaklarımın ucu ile kendimi sallamaya başlamıştım.

-Haklısın. Teşekkür ederim.

-Önemli değil.

Salıncaktan kalkıp bana doğru yürüyerek tam önümde durdu ve elindeki kitabı uzattı. Ona baktığımda almamı istediğini fark ettim.

-Hayır olmaz, korktuğum cevabı vermedin ki?

-Sen benim korktuğum soruyu sordun. Hem ben bu kitabı bitirdim, bence seninde buna ihtiyacın var. Eğer bir gün tekrar karşılaşırsak bana bir soru daha sor. Ve eğer ben bu sefer korktuğun cevabı verirsem, bu kitabı bana geri verirsin, olur mu?

Olurdu. Neden olmasındı.

Minicik ellerinin arasından yine onunki gibi minicik ellerime geçmişti kitap. Başımı kaldırıp ona baktım.

-Ya bir gün tekrar karşılaşmazsak, o zaman ne olacak?

Küçük bir tebessüm daha bırakarak cevap verdi.

-O zaman yıldızlara bakarsın.Bu kitaptan olduğu gibi. Benim onlardan birinde olduğumu bilir ve mutlu olursun. Bende birinin yıldızlara bakıp benim sayemde mutlu olduğunu bildiğim için mutlu olurum. Böylece birbirimizi bir ömür mutlu etmiş oluruz.

Evet bende çocuktum. Benimde hayal gücüm genişti. Ama onun hayata bakışı ve düşünceleri beni o kadar etkilemişti ki. Onu gibisi ile hiç tanışmadım. O gün kitabı bana bırakıp gitmişti. Adını dahi sormak aklıma gelmemişti. Bu yüzden kendime kızmış ve bundan sonra tanıştığım herkese adını sormuştum. Hatıramda kalan son şey, gitmeden hemen önce bana baktığında gözlerini görmem ve hayran olmamdı.

Bir çift acı kahverengi göz.

_____

Evet, geçmişten bir hikâye benimde beklemediğim bir şeydi. Kitap hakkında kafamda bir sürü farklı konu var ve bunların bazılarını yazıya dökmeye başladım sanırım.

İyi okumlar.

Vaveyla-LWhere stories live. Discover now