BÖLÜM 23 -Korkak

Start from the beginning
                                    

Kimi kandırıyorsun, sen zavallı bir Rengârenk Kelebek'sin Efsun...

İç sesime, ruhuma hak verdim. Kabullenerek başımı önüme eğdim odadan çıkacakken duyduğum sesler beni olduğum yere mıhladı.

Göremiyordum ama bu sert sesin Kuzey'e ait olduğunu biliyordum. Bir şeyler söylüyordu. Onursuz Durmaz'la ilgili. Hande Hanım'ın ve Melis'in sesini de belli belirsiz duyabiliyordum ama söyledikleri suyun altından duyuluyormuş gibi boğuk ve anlaşılmazdı.

Sesler kesilene kadar elimdeki fotoğraf makinesiyle bekledim. Her ne oluyorsa karışmak istemiyordum. Zaten olan belliydi. Fetih'in hayattan vazgeçme isteği yüzünden olmalıydı kavgaları.

Sert bir kapı çarpma sesiyle kaybolan sesler Kuzey'in gittiğini anlamamı sağladı.

Bir süre daha öylece korkuyla, şaşkınlıkla aniden olan bu olayı sindirmeye çalıştım. Fazla gürültülüydü ama sanki benim duymamı istememişlerdi.

Bir şeylerin yere düşme ve parçalanma seslerini duyana kadar odadan çıkamadım. Ama sonra Fetih'e bir şey olmuş olabileceği korkusuyla odadan çıktım.

Hande Hanım'la Melis mutfaktaydı. Mutfak kapısı kapalı olsa bile seslerinden orada olduklarını tahmin edebiliyordum.

Salonun girişinden bir bakış attım dışarıya. Ama orada da değildi.

Aynı sesi tekrar duyduğumda sesin bu çerçevelerin falan olduğu odadan geldiğini anladım.

Kahretsin! Neler oluyordu?

Koşar adım odaya daldığımda Fetih'in raflardaki çerçeveleri devirdiğini gördüm.

Bana öfkeyle baktığında "Şey..." diyebildim ağzım açık kalmış vaziyette. "Tamam, sakin ol Fetih. O çerçeveleri ben de devirebilirdim. Sadece..." Yere saçılmış cam kırıkları ve fotoğraflarda gözlerimi gezdirdim. Bunları nasıl devirebilmişti ki! Neyse ki en üst raftaki çerçevelere dokunmamıştı. "Sadece sakin olmalısın. Bunun olması senin suçun değil." Ayakkabımla birkaç cam kırığını ezerek yere dağılmış çerçeve parçalarını topladım.

"Bunu nasıl becerdin ki?" diye mırıldandığımda sessizliğinden dolayı burada olduğunu bile unutmuştum.

Dolayısıyla "Bilerek yaptım." dediğinde yerimden sıçramış ve şaşırmıştım.

"Ama neden? Bunları sevdiğini sanıyordum." Elimdeki sağlam çerçeveleri ilk rafa geri koydum.

Yerdeki fotoğrafları almak için eğildiğimde buz mavisi gözlerini bir an bile üzerimden ayırmadığını hissedebiliyordum.

"Onur Durmaz. Belki tanırsın. Çevirdiği işler yüzünden haberlere falan çıkmıştı. İlk sebebi o. İkincisi de..." Derin bir nefes aldı. Yerdeki fotoğrafları alıp yine ilk rafa koydum. Buz mavisi gözlerine bakmamı bekledi. "Babam kendine yeni birini bulmuş."

İster istemez kaşlarım yukarı havalandı. Kollarımı göğsümde kavuşturmamak için kendimi zor tuttum. Sebebi gerçekten de bu olamazdı. Acaba altı gün sonra intihar edeceği için olabilir miydi?

Elime mavi bir kelebeğin fotoğrafını aldım. Ona gösterip zorlukla gülümsedim. "Ah, şu Rengârenk Kelebekler." dedim. "Hem acı dolular, hem yalancılar. Hem mahkûmlar, hem özgürler. Hep mutlular ama intiharı severler. Yaşamak isterler ama ölümü beklerler. Çünkü onlar Rengârenk Kelebek'ler. Seçim şansları olmadığını düşünürler ama hayatta yaşadıkları sürece şansları vardır." Ona gönderdiğim mesajları anlamasını umsam da beni anlamamış gibi yaptığından veya gerçekten de anlamamış olmasından dolayı gülümsemem dudaklarımdan çıkan her sözcükte kayboldu. "Acılarını saklıyorlarsa bunu kendileri için değil sevdikleri için yaparlar."

Kelebekler Yaşamaya Cesaret EdemezWhere stories live. Discover now