BÖLÜM 23 -Korkak

198 64 64
                                    

Fetih ve Efsun hislerini birbirlerine söylememekte ısrarcıyken, Efsun hâlâ kendi olamazken onların korkaklıklarından yorulduk mu?

🦋🦋🦋

Dakikalardır aramızdaki sessizlik uzarken hayatımda gördüğüm en parlak renklere sahip mavi bir kelebek önümüzden geçti.

Fetih imalı imalı "Rengârenk Kelebekler yarın ölecekleri için çok mutlular, değil mi?" dedi. Buradan öleceği için mutlu olduğunu mu çıkarmam gerekiyordu? Elimdeki yara bandına bakıp başımı iki yana salladım. Tırnaklarımı acımasızca avuç içlerime batırırken sessiz kalmaya çalıştım. Eğer intihar edeceğini bildiğime dair en ufak bir işaret verirsem buradan sağ çıkamazdım.

Ah, hayır, bu sefer onun bu sözlerine sessiz kalmayacaktım!

"Rengârenk Kelebekler yarını gözlerken mutluysalar bu yarın ölecekleri için değil, bugün yaşadıkları ve yarın da yaşamayı umdukları içindir Fetih..."

Onu şaşkınlıklar içinde bırakarak arkamı döndüm. Bir saniye duraksayıp hızlı adımlarla yanından uzaklaştım. Çocuk bakıyordum sanki!

Fetih dışarıdayken bunu fırsat bilip sarsılmış ve daha çok yıkılmış bir halde Fetih'in odasına geri girdim. Fetih'in kendisi ve özellikle buz mavisi gözleri bende deprem etkisi yaratıyordu. Önce sarsıyor, sonra yıkıyor ve ardından toparlıyordu.

Odadaki fotoğraflara baktım. Fetih'le benim fotoğraflarımın olduğu yerin önünde durdum. Elimi yakmıştı. Enes değil, o yapmıştı...

Daha da önemlisi...

Ben o gece sarhoş mu olmuştum! Kahretsin! Belki de yanlış bir şey yapmıştım. Ama Nefes çok içmemişti. Yanlış bir şey yapmama izin verdiğini sanmıyordum.

Muhtemelen o da Fetih'in yaptığını biliyordu. O geceyi bana yanlış anlatarak yanlış hatırlamama neden olmuştu veya ben nasıl istediysem öyle hatırlamıştım. Sonuçta Nefes beni kandırmış olamazdı, değil mi? Yoksa olabilir miydi?

Tüm bildiklerimi unutuyordum. Bildiğim her şey az önce hayatımda ilk kez pamuk şekerden yapılmış olabileceğini düşündüğüm bulutlara yükselmişti.

Odanın köşesindeki birkaç çeşit gitarın aklıma getirdiği anılarla tebessüm edip yatağın yanındaki komodinin üzerinde duran fotoğraf makinesini elime aldım.

Bizim Kelebek Tutkunu hayallerine fazla düşkün çıkmıştı. Sınırların sınırsız olması için sanırım uğraşmaya devam ediyordu. Yoksa bu fotoğraf makinesinin yanında olacağını düşünmüyordum. Hayattan gerçekten vazgeçmek isteseydi belki de tüm bu fotoğrafları atardı. Umut diye bir şey hâlâ vardı, sonsuza kadar olacaktı da. Fetih yaşadıkça umut vardı. Peki ya o olmadığında? O zaman hiçbir şeyim yoktu.

Gözlerimi kapatıp elimdeki fotoğraf makinesini tüm gücümle sıktım.

Altı gün sonra ne bok yiyeceksin Rengârenk Kelebek! Gidip bir günlük ömrünün tükendiğini düşünerek sen de mi onun peşinden intihar edeceksin! Kendini öldürtmek için saçma sapan extrem sporlar mı yapacaksın, aptal! Belki boğazına bir ip dolarsın! Ya da hiç uğraşma kendini uçurumdan aşağıya at! Hızlı ve acısız ölüm!

Gözlerimi aniden açtım. Düşünceme tüküreyim! Fetih ölmeyecek! Sen de bir halt etmek zorunda kalmayacaksın Efsun! Bırak şu Rengârenk Kelebek saçmalığını. Sen busun, Efsun Seven. Rengârenk Kelebek falan değil. Siyah Kelebek de değilsin. Acılarını saklamıyorsun. Acılarla oluşmadın.

Kelebekler Yaşamaya Cesaret EdemezDonde viven las historias. Descúbrelo ahora