7🌠

37 4 0
                                    

"Binna iyi misin? Ne oldu sana?"

Sıska vücudu titriyordu. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Ona kim, ne yapmıştı? Ve neden yapmıştı? Onu böyle görmekten nefret ediyordum. Onu mutlu görmeyi istiyordum.

Kollarından tutup bana bakmasını sağladım. "Binna ne oldu?" baygın gözleri benimle buluştuğunda kendimi kötü hissetmiştim. Ama bunu yapan kişinin kötü hissetmediğine emindim.

"Özür dilerim. Özür dilerim. Ben istemedim böyle olmayı. Yemin ederim." gözlerime bakamıyordu. "Zavallı biri olmayı ben istemedim. Yemin ederim."

Changbin'e döndüm. Sonra hemen Binna'ya döndüm. "Binna, sen zavallı değilsin, tamam mı? Sen gayette harika bir insansın, anladın mı?" vücudu daha çok titriyor. Nefesi kesik kesikti. Tek ihtiyacı sarılmaktı belki de.

Ona sarıldığımda saçlarını okşadım iyi gelmesi için. Umarım ona iyi geliyorumdur. "Sen harika bir insansın. Evet, dünya iyi bir yer değil. Hatta adil bir yerde değil ama ben varım. Burada olacağım. Kendini kötü hissetmeyeceksin artık." nefes alışverişi düzelmeye başlarken az da olsa rahatlamıştım.

Saçını okşamaya devam ettim. "Sen çok güçlü bir insansın. Ben varken bu sözleri duymayacağım senden." ondan ayrılıp yüzüne baktım. Doğru söylüyordum. Güçlü Bir insandı, Binna.

Burnunu çekip bana baktı. Şuan kızaran burnu komik ve tatlı gözüküyordu. Burnuna hafifçe vurup gülümsedim "Kızarık burnun çok komik duruyor. Sevimli olmuşsun." benim gülümsemem ile o da gülümsemişti.

Kolundan tutup onu kaldırdım. "Gördüğüm en güçlü insanlardan birisin, Binna. Kendine eziyet etmene izin veremem, vermem." ona gülümseyip tekrardan sarıldım. Sanki ona sarılmak yaptığım en iyi şeylerden biriydi. İçimde huzur doluyordu. Çoğu şeyi unutuyordum. Elimde olsa ona saatlerce sarılabilirdim.

Ama bildiğim bir şey vardı. Her zaman böyle olmayacaktı. Kolay atlatamayacaktı. Belki de gece çok kez kriz geçirdi. Ama biz görmedik de fark etmedik de. Sessiz çığlıklarını görmek istiyordum.

Bir kedi görmüştüm, sarı ve beyazdı rengi. Siyah bir kedinin peşinde gidiyordu. Evet, hepimiz karanlığı takip ediyoruz ve bu doğru. Ama sonra bu kedi uzaklaşmıştı siyah kediden. Yani bizde elbet bir gün o karanlığı bırakacağız. Ya o bizi ya da biz onu bırakacağız.

Umarım bu durumu yaşayanlar düzelirdi. Veya daha ağırını yaşayanlar. Şimdi kolay kurtulmuştuk. Ama her zaman böyle olmayacaktı. Bizim olmadığımız, onun beklemediği anda kriz vuracaktı. Ama okulda onu çoğu kimse sevmese de seven kişiler ona yardım edebilirdi.

Yardım isteyemeyecek kadar yorgundu bedeni. Güçsüzdü. Yardım isteyecek kadar sesi yetmiyordu belki de. Ama gelecekte umarım bir gün, geçmişe bakıp iyi iş çıkardığını söyleyebilir. Çünkü Binna gerçekten güçlü bir kız. Başaracak. Bunu da atlatacak. Vazgeçmesine izin veremem.

Ama biliyorum, tek bir sarılışta geçmeyecek, daha kötü olacak. Kimse bir şey yapamayacak. O gün gelecek, biliyorum. Ama hep ben onun yanında olacağım..

Changbin in aniden işi çıkınca Binna ile parkta oturma kararı almıştık. Hiç konuşmamıştık. Bana bakmıyor, etrafı inceliyordu. Garip bir sessizliği de tercih ederdim eğer o iyi olacaksa.

Belki de ona bir şeyler almalıydım. Hiçbir şey yememişti. Bedeni açlığa alışmıştı belki de. Ah! Neden bu kadar düşünüyorum ki ben? Sorunum ne benim?

"Ben bir şeyler alacağım. Hemen dönerim." dedim o da kafasını salladı. Ayağa kalktım ve yakında ki markete doğru ilerledim.

Ne almam gerektiğini bilmiyordum. Onu doyurmak, ve güçlenmesi için bir yiyecek.. Bilmiyorum. Süt alsam? Belki yanında da ramen? Çok fazla düşünme Chan..

Ramen ve sütü aldıktan sonra kasadan çıkarken ilerledim elimde ki poşet ile. Ama önüme çıkan iki kız ile durdum. Cidden!

"Chan, burada ne işin var?"

Gözümü devirdim. Sonra ona baktım "Birde sana hesap mı vereceğim?" geçmeye çalıştım ama beni durdurdu "Kolumu bırak yoksa kötü olur."

Kolumu bıraktığında konuşmaya başladı "Hadi ama düşman gibi bakma bana. Sorunun ne?"

Arkadaşına baktım "Cidden size acıyorum."

"Hey! Sana bir soru sordum!"

Güldüm "İnan düşmanım olmak istemezsin. Buna cesaret etme. Ama yakında olacaksın gibi duruyorsun."

"Binna denen ezik kız yüzünden mi yoksa?"

Sinirle soludum. Onun hakkında nasıl böyle konuşurdu? "Ezik olan sensin! Binna değil!"

Güldü arkadaşı ile "Hadi ya. Ama unutma o kızın her an yanında olamazsın."

Kaşlarımı çattım "Ne demek istiyorsun sen?"

Arkadaşı Yeri'ye döndü Lu yin. "Bilmem. Ne demek istiyorum ki ben?" bunu öyle rahatsız edici bir şekilde demişti ki gıcık olmuştum. Onu orada bırakıp parka doğru koştum.

İki kişi.. İki kişi Binna'yı kenara sıkıştırmıştı. Bu Kişileri tahmin etmek ya da tanımlamak zor değildi. Başta Felix ve hyunjin. Onlardan da nefret ediyorum. Lu yin ve Shin yeri'den de nefret ediyorum.

Poşeti kenara atıp onlara doğru koştum. Felix Binna'yı ittirmişti. Felix'in kolundan tuttum "Ne yaptığını sanıyorsun?!" güldü. Sadece güldü diğerleri de. Çok sinir bozucuydular. "Sen bu kızın kahramanı mısın? Yoksa kahraman mı olmaya çalışıyorsun?"

Kahraman olmaya çalışmıyordum kesinlikle. Onun kahramanı da değilim. Böyle bir şeye göz yumamayan biriyim sadece. "Yaptığın zorbalıklardan sıkılan biriyim,Lix. Sen de istemezsin bence bazı şeyleri, değil mi?" Ne demek istediğimi anlamıştı. Bu yüzden daha çok sinirlenmişti.

Binna'ya birazdan kaçması için işaret yaptığımda yüzüme yumruk yemem bir olmuştu. Düşmemiştim. Kolay kolay da yenilgiye uğramazdım yani düşmezdim.

Hyunjin, kaçmakta olan Binna'yı kolundan tutmuştu. Ondan kurtulmaya çalışıyordu. Felix'ten yediğim yumruklar gram umrumda değildi. Binna'nın kendini bu bedene rağmen savunabileceğini görmek istiyordum.

Ama hyunjin bana kalırsa ayrı bir nefret ediyordu Binna'dan. Gözümü açtığımda hyunjin'in acı içinde bağırdığını duydum. Ve yerde can çekişiyor gibiydi. Güldüm. Düşündüğüm şeyi yapmış olmalıydı.

İşte benim kızım!

Felix ellerini benden çekip hyunjin'in yanına gitti. Gerçekten ezik olan onlardı.

Yere tutunarak kalktım. Ağzımdaki kanı elimin tersi ile sildim. "Kendinizi güçlü sanmayın! Özelikle de sen Lix!" gözlerimiz kesiştiğinde eski benin karşında olmadığını anlamıştı.

Oradan ayrılıp Binna'nın nerede olduğunu bulmaya çalıştım. Kenarda bacaklarını kendine çekmiş oturuyordu. Yanına gidip oturdum "Seninle gurur duyuyorum, Kim."

Şaşkın bir şekilde bana baktığında bakışlarımız kesişti. Gülümsedim "Seninle gurur duydum demin." gülümsemedi ama sanki onun gibi bir şey oldu. "Ben bilmiyorum, doğru mu yaptım? Zaten karşı cinse şuan tek yapabileceğim tek buydu." bakışlarını yere indirdi.

Güldüm "Yine de küçük bir şeyle kendini korudun. Önemli olan bu. Şuanlık kısımda biraz daha gelişeceksin. Verdiğin kiloları sağlıklı bir şekilde geri alacaksın. Kemiklerin ve kasların güçlenecek. Yeni bir sen yaratmaya çalışmıyorum. Sen zaten sensin. Ve olduğun gibi güzelsin. " dediğim şey ile durdum"Yani.. Her halinle benim için harikasın."

Gülme sesi duyduğumda başımı yana çevirdim. "Annemler gitmiş midir?" nefes verdi. Ne diyeceğimi bilemedim. "Bilmiyorum ama biz de kalabilirsin. Annem seni çok sevdi hem."

Bakışlarını kaçırdı "Yük olmayı sevmem." dedi net bir şekilde. "Yük olduğunu söylemedim ama." diye ekledim

"Ne söyledin ne de hissettirdin ama ben hissediyorum. Sizin suçunuz değil. Ben böyleyim. Kendimi değiştiremem, üzgünüm."

Konuyu değiştirme kararı aldım. Ayağa kalktım hemen "Hadi. Yemek yemedik daha. Eve gidelim."

"Eve mi?"

my hero/bangchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin