spilled coffee

24 4 12
                                    


Jeno, Hyemine haber vermeden herkesi ayarlamış, kafede birleştirmişti. Neredeyse kasanın ağzında olan küçük masada herkes birbirine sıkışmış, Jaemini tanımak adına ona durmaksızın soru soruyordu.

Hyemin ise Jaeminle sadece masaya yerleşirken konuşmuştu. Ardından Jenoya ölümcül bakışlar atarak mutfağa kaçmıştı. Jaemine kahve döktüğünü biliyor muydu emin değildi. Ya da kaçı biliyordu?

Üzerinden birkaç hafta geçmesine rağmen Hyemin hala geceleri bu olayı hatırlayıp uykusuz kalıyordu. Servis yapacak kimse olmadığından Jaeminin kahvesini o götürmüştü. Ağzını kapatamamış olmalıydı ki iced americano o tam masaya koyacakken tam anlamıyla elinde patlamıştı. Jaemin yanmamış olsa bile üzerindeki bembeyaz tişört geçip geçmeyeceği şüpheli kocaman bir kahve lekesi olmuştu. Çocuk buna gülüp bir sorun olmadığını söylese bile Hyemin fazla panik olmuş, silmeye de utandığı için her şeyi batırmıştı.

Şimdi bu çocuk içeride, bütün arkadaş grubuyla, onun tam göz hizasında oturuyordu.

'Ben bugün burada dursam? Olur mu?' Dedi önlüğünü çıkartıp gitmeye hazırlanan iş arkadaşına.

'Hyemin saçmalama, biliyorsun bugün servise kadar bile yapman gerekebilir. Benim acil çıkmam gerek, müşteri geliyor bak geç şu kasaya.'

Kız hışımla uzaklaştığında Hyemin derin bir nefes verdi. Mutfak kapısının kafeyi gören küçük yuvarlak camlarından içeriye baktı.

Her şey normal gözüküyordu. Cherry Jenoyu elleriyle susturmuş, hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu. Renjun bıkmış ifadesine rağmen yandan bir gülüşle onları dinliyor, Hyuck ise kahkaha atmaktan kıpkırmızı olmuş, morarmaya doğru gidiyordu.

Hyemin, Jaemine baktı. Cherryi dikkatle dinliyor, ona gülüyor, aynı zamanda bir eliyle de kahvesiyle oynuyordu. Üstü yine beyazdı, ki bu Hyemini on kat daha tetiklemişti, altında ise buz mavisi bir kot vardı. Aslında Hyemin önlüğünü çıkartsa tamamen aynıydılar.

İçeriden gelen bağırma sesiyle kendine gelip kasaya baktı. Birkaç kişilik sıra oluştuğunu görünce yüzündeki gergin ifadeden sıyrılmaya çalışarak hızla kasaya ilerledi.

Kafasını saniyelik kaldırdığında Jaeminle göz göze gelmişti. Aniden midesine giren ağrıdan rahatsız olmamış gibi davranmaya çalıştı.

'Bu yani bütün olay.' Dedi Cherry, sonunda Jenonun ağzını serbest bırakmıştı. Anlattığı olaya Jaeminden aldığı tepkiyi beğenmişti. Tamamen gülmesini bekleyerek anlatmıştı ve çocuk olay boyu gülümsemişti. Cherry, Jaemini şimdiden çok sevmişti.

'Siz konuşun, ben hemen geliyorum.' Diye ayaklandı Jeno. Hyeminin yanına gittiğinde herkes arkasından bakıyordu.

'Gelsene.'

'Ne?' Dedi Hyemin kafasını kaldırıp. Siparişlerini bitirmiş, kasada bekliyordu. Meşgul görünmek adına kasanın ayarlarıyla oynuyordu.

'Kimse gelmiyor. Bu saatlerde yoğunluk az, biliyorum. Gel otur bizimle.'

'Yok!' diye çıkıştı Hyemin. 'Saçmalama gelemem, beklemediğim anda işim çıkıyor ve molam geçti. Şimdi yanınıza oturursam beni döverler.'

'Hyemin...'

'Hm...'

'Sanki hiç yapmadığın iş, hadi canım, hadi bak çekiyorum sandalye.'

Hyemin, panikle Jenonun kolunu tuttu. 'Yok!'

'Neden?' Jeno, bu soruyu sorarken yüzüne istemsizce şeytani bir gülüş yerleşmişti.

'Biliyorsun değil mi?'

Necklace / Na JaeminWhere stories live. Discover now