19. Bölüm. Mayın Dolu Tarladan Geçen Kadın

28 14 8
                                    

Ya o ana kadar biriktirdiği zahmeti bir anda söylemek

Ya da mayın dolu bir tarladan geçmenin ağırlığını yıllarca taşımak

Ares ve Sufi 180 milyon takipçisi olan bir youtube kanalını izlemeye kilitlenmişlerdi. Sarah kendisini aramış izletebilecekleri bütün dostlarını aramasını söylemişti. Bu haberin olabildiğince insana ulaşmasını istiyorlardı. Ares bir taşla 2 kuş vurmak için Sufi'yi de alıp ailesinin evine gitti.

Annesine link gönderse bile izlemeyeceğini biliyordu. Onun için çaya geleceklerini söylemiş ve çay içmeye başlar başlamaz da bilgisayarla uğraşır gibi yapıp izletmek istediği bölümü açmıştı. Haberi yeni görmüş gibi Sufi'ye ''Dostum baksana dünyada neler oluyor. Kaliforniya da bir klinikte doktorun biri yasal olmadığı halde bir donörün spermini birçok kez kullanmış. O donörden olan çocukların sayısı gün geçtikçe artıyor'' bunu söylerken göz ucuyla çaktırmadan annesine bakıyordu.

Ayana Kaliforniya ve doktor kelimelerini duyar duymaz elindeki çay tepsisini sehpanın üzerine bırakıp Macbook'a bakmaya başladı. Ares annesinin dikkatinin buraya kaydığını fark etmişti.

Sarah ile görüşmeye başladıktan sonra kardeşleriyle "Our Father" adını verdikleri bir grup kurmuşlardı. Kardeş sayısı artıkça geleni gruba dahil ediyorlardı. Şimdiye kadar 14 kişiye ulaşmışlardı. İnternette kurulan "soy ağacı" adlı bir platforma da üye olup oradan soy ağaçlarının kimle birleşeceklerini görmek istemişlerdi.

Herkes geldiği coğrafyayı ve atalarını merak eder. Onun için bu platform son derece büyük bir ağ oluşturuyordu. Soy ağacı grubuna yazan kardeşler Tamara ile birleştiklerinden onunla iletişimi hızlandırmışlardı. Çünkü bu 14 kardeş birleştikleri soyadlarını bulmak için uğraşıyorlardı. En yakın akraba olarak görülen bu kişiye soylarının birleştiğini söylemişlerdi. O da bu işi merak etmeye başlamıştı.

Tamara bu gruba bir soyadı listesi göndermiş, soyadlarını indirgediklerinde bir soyadında birleştiklerini görmüşlerdi. Sarah şüphelendiği Curtis soyadlı birilerinin ailesinde olup olmadığını sorunca da Ares ve kardeşlerinin doğduğu kliniğin doktorun annesinin kızlık soyadı olduğunu fark etmişlerdi.

Her geçen gün kardeş sayısının artmasıyla akıllarına birçok şüphe girmeye başlamıştı. Kliniğin doktoru gerçek babaları mıydı? Acaba kaç kardeşleri vardı. İçlerinden bir ses onlar bu sayının gittikçe artacağını söylüyordu. Klinikteki doktorun ölüm sessizliği ve kaba tavırları gerçeği bulmayı zorlaştırıyordu. Bunun üzerine başsavcılığa bir şikayet dilekçesi daha göndermişler ama sonuca ulaşamamışlardı. Hukuki süreç çok geç ilerliyordu. 2-3 hafta sonra dilekçeleri ancak kabul edilmişti ve hala haber bekliyorlardı.

Sarah bunu sosyal medyada ünlü olan bir youtuber üzerinden haber yapmaya karar vermişti. Bu haberin birçok kitleye ulaşması için onlar için önemliydi. Ares'e de haber verince Ares annesinin kendisine gerçeği anlatmayacağını bildiğinden Sufi ile bu oyunu kurmuşlardı. Tam da olay istedikleri gibi gidiyordu. Annesinin ilgisi habere doğru kaymıştı.

Annesinin bilgisayar ekranına baktığını görünce devam etti. "Geçen ay bu haberi okuduğumda kardeş sayısı altıydı. Bir ayda bu kadar artığına göre kardeş sayısı daha da artar." Sufi de kendini sohbete kaptırmış gibi. "Anlamıyorum bir donör kaç kez kullanılabilir ki" deyip sanki bilmiyormuş gibi Ares'e sormuştu.

Ayana dalgın bir şekilde "3 kez" dedi. Kalbindeki ve beynindeki hücreler kendisini 23 yıl öncesine taşımıştı. Sadece beynindeki sinir ağları değil şu an kalbindeki sinir ağları da hareketlenip hatırlamaya başlamıştı. İnsanların sadece beyin hücreleri hatırlar düşüncesinin aksine kalp hücreleri de hatırlıyordu. Hatta bununla ilgili 1991 yılında bir araştırma yapılmış ve kalpte bulunan 40.000 sinir hücresinin özelleşmiş bir yapıya sahip olduğu aynen beynin kayıt yaptığı gibi kalbinde bu 'duyu nöron' ağıyla hatırladıklarını keşfetmişlerdi.

Ayana' nın da şu an hem beynindeki hem de kalbindeki nöronlar ayaktaydı. Kardeşinin yanına gittiği günün resmi beynindeki görüntülüme sistemine taşınmıştı. Perişan bir haldeydi. Çocuk doğuramadığı için eşi onu boşayacağını söylemişti. Ayana bunalıma girince de ablasıyla görüştüğü bir gün durumu ona anlatmıştı. Ablası biraz hava değişimi iyi gelir düşüncesiyle onu yanına çağırınca, kocası Ohio'ya göndermişti.

Ares'in babası zengin ve itibarlı bir aileye sahipti. Ailenin devamını sağlamak için bir erkek evlat istiyorlardı. Ayana ile 8 yıllık evli oldukları halde çocukları olmamıştı. Tonga'nın ailesi yavaştan başka bir eş bakmaya başlamıştı. Eş adayını araştırırken her ne kadar Ayana' ya söylemezlerse de o bütün her şeyin farkındaydı.

Çaresizliği yaşadığı bu dönemde ablasına durumu anlatınca ablası bu konuda bir kaç yere bakmış ve komsusunun yıllar sonra çocuğu olduğu aklına gelmişti. Bebek görme bahanesiyle onların yanına gitmiş ve doğum yaptıran doktorun adresini almıştı. Ayana yanına gidince de ona kendilerine yakın bir eyalette infertilite tedavisinde uzman bir doktorun varlığından bahsetmişti. Komşusunun da bu yolla 20 yıldan sonra bebek sahibi olduklarını söylemişti. Bu Ayana için çaresizlik içindeki umuttu.

Ayana eşinin hiçbir şekilde bu tedaviyi onaylamayacağını biliyordu. Ablası bu tedavinin donör yoluyla da olabileceğini kendisine söylediğinde bunalımda olduğu ve başka çaresi olmadığını düşündüğü için bu teklifi çok istemese de kabul etmek zorunda kalmıştı. Korkmasına rağmen evliliğini kurtarmak düşüncesiyle ablasıyla Kentucky de bulunan Dr. Solomon Break'in kliniğine gitmiş ve bir donör aracılığıyla aşılama yapılmasını kabul etmişti. Bu şekilde hamile kaldıktan sonra da hemen Türkiye'ye dönmüştü.

Ablası kendisine Tonga'nın şüpheleneceğini söyleyince de komşusunun tedavi sürecinde aldığı ilacın ismini onlardan almış ve o ilacı kullanırlarsa çocuk sahibi olabileceklerin eşine kabul ettirmesi gerektiğini söylemişti. Bu mucizevi ilaç sayesinde de Ayana hamile kalmıştı! Doğan çocukları erkek olunca da kocası bu işin arkasını çok fazla araştırmamıştı. Tonga 2-3 yıl sonra yine ilacı alıp çocuk sahibi olmayı isteyince de nasıl olduysa Ayana ilacın ismini unutuvermişti ve o ilacın ismini aldığı komşuya da ulaşamamışlardı.

Bu çocukta Tonga'nın aklını karıştıran tek şey kendisi esmer olduğu halde çocuğun sarışın ve yeşil gözlü olmasıydı. Ayana beyaz tenli ve kumraldı ama gözü yeşil değildi. Ayana'nın büyük annesi yeşil gözlü olduğu için çocuğun ona benzediğini söylemişlerdi. Ne de olsa çocuk 7 göbek atalarına benzeyebilirdi.

Anlamlandıramadığı bir duyguyla Tonga bu çocuğu hiçbir şekilde sevemiyordu. Halbuki kan birbirini çeker derlerdi fakat onun kanı bu çocuğa hiç ısınmamıştı. Bebekliğinden beri bir kuvvet onu bu çocuktan itiyordu. Ares devamlı ağlayan bir çocuk olduğu içinde de onu güçlü yetiştirme adına bu zayıflıklarını yaptığı işkence ve baskıyla törpülemeye çalışıyordu.

Her defasında da "dua etsin benim kanımdan yoksa onu kapı dışarı ederim" diye söyleniyordu. Ayana bu korkuyla yıllarca yaşamış ve bunu eşine hissettirmemeye çalışmıştı. Ama bu yükün altında gün geçtikçe depresif bir hal almaya başlamıştı.

Bu gerçeği yıllarca saklamıştı ve bunu şimdi Ares'e söyleyemezdi. Bu hem kendisinin hem de oğlunun sonu olurdu. Eşi bu ihaneti asla kabul etmezdi. Ya o ana kadar biriktirdiği zahmeti bir anda söyleyecekti ya da mayın dolu bir tarladan geçmenin ağırlığını yıllarca taşımaya devam edecekti. Ayana biriktirdiği zahmeti yüklenmeyi tercih ederek mayın dolu tarladan geçmeye karar verdi. Hem kendisi hem de oğlu için susmaya devam edecekti. Ayana bu gerçeği kara toprağa girene kadar yüreğinde yaşamaya ant içti.

Ares kolay çözülmeyeceğini biliyordu. Fakat artık babasının Tonga olmadığından emindi. Yıllarca nefret duyduğu adama artık acıyordu. Elinde ona karşı bir silah vardı. Ona gerçeği söyleyip her an yıkımını izleyebilirdi. Fakat biliyordu ki bu yıkımın enkazları arasında kendisi de kalacaktı.

Belki kendisine gerçek bir sıcaklık verememişlerdi. Onları terk edip gitmekle tehdit ederdi. Bu söylediğini şimdi yapabilirdi ama bunu yapmaya cesareti yoktu. İnsanın yıllarca anne ve baba olarak kabul insanları elinin tersiyle itmesi ancak filmlerde olurdu. Bunu yapmak o kadar da kolay değildi.

Annesine boş gözlerle bakmayı tercih etti. Çünkü annesinin bedenindeki yıkılmışlığı ve çaresizliği görebiliyordu. Devamlı zırhla dolaşan annesi şu an savunmasızdı. Koltuğa gömülüp sigarasını yakmayı tercih etmişti. Her çektiği nefesin kendi vücudunu bir an önce bitirmesi için adeta bedenine yardımcı oluyordu.

Ares bu yıkımı izlememek için Sufi'yi alıp sessizce oradan ayrıldı.

YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)Where stories live. Discover now