16. Bölüm. Dünya Balık ve Öküzün Üstünde

29 18 16
                                    


Rüyada ve uykuda perdeli hakikatler vardır. Bazı rüyalar geçmişte yaşadığımız olumsuzlukları tamir ve iyileştirme, bazıları o gün takıldığımız boş şeyleri tekrarlama ama bazıları geleceğimizi etkileyecek olayları haber verir

Ormanda koşa koşa giderken ayağı yere takılıp düştü. Kalbinin atışı hızlanmıştı. Arkasında kim olduğunu bilmediği avcının ayak seslerini yakından duymaya başlamıştı. Bu da demek oluyordu ki avcı kendisine iyice yaklaşıyordu. Gözlerini kapatıp olduğu yere çöktü.

Oturmasıyla kulağına, "hişt! Buradan gideceğiz" diye ince bir ses geldi. Dikkatli baktığında bunun kaplumbağa olduğunu gördü. "Ses ondan gelmemiştir herhalde. Yorgunluktan halüsinasyon görmeye başladım" diye kendi kendine konuşurken kaplumbağa "kendi kendine konuşacağına beni takip et" diye tekrar seslendi.

İrma sağa sola bakındı fakat ikisinden başka kimseyi görmedi. Duyduğu tek ses kuru yaprakların ezilmeyle çıkarttıkları hışırtı sesleriydi. Avcı yaklaşıyordu. Kendisinden ne istediğini bile bilmiyordu. Sadece ara sıra "İrma seni bulacağım. Dünyanın dibine de girsen seni bulacağım" diye duyduğu sesti. Bu avcıya ne yapmıştı. Onu niye takip ediyordu. Ondan ne istiyordu.

Daldığı yerden yine kaplumbağanın sesi çıkardı. "Tamam geldik çukurdan aşağı atlayacağız." İrma ne yapacağını karar verememiş bir vaziyette sağa sola baktı. Çukurun içine baktığında ucu bucağı görünmüyordu. Onun için atlamak istemedi. Arkaya dönmek için bir adım geri gittiğinde avcının sesi kulağının dibindeydi artık. Yüzü kapalı olsa da bu sesi tanımıştı. Ares'in sesiydi.

Tüfeğin çektiği namlunun soğukluğunu sırtında hissetmeye başlamıştı. Artık geri dönüşü yoktu ya kendini boşluğa bırakacaktı ya da Ares'in çektiği silahla oracıktı da ölecekti. Kaplumbağanın ayağını dürtmesiyle birlikte bilinçsizce kendini boşluğa bıraktı. Boşluktan düşmesiyle kendini soğuk bir şeyin içinde balığın üstünde buldu. Balık hızlı şekilde yüzüyordu.

Balığın üstündeyken kafasını yukarı kaldırdığında dünyanın bir öküzün üstünde olan biri tarafından tutulduğunu gördü. Dikkatle baktığında bunun kim olduğunu anlamaya çalıştı tanımıyordu ama onu sanki daha önceden görmüş gibiydi. Öküzü taşıyan adam İrma'yı görünce "hoş geldin Hut. Ben Mihail. Seni bekliyordum" bu ne diyordu. Altındaki balığın ona seslendiğini duyunca onun üstünden düşmek üzereydi.

İrma ne olduğunu anlayamadan balık dünyanın altına doğru içindeki bulutla birlikte yüzmeye başladı. Balığın geldiğini gören Mihail dünyayı bırakıp altında çekilince İrma balığın üstünde durup düşecek gibi olan dünyayı tutmaya başladı.

İrma ne olduğunu anlayamamıştı. "Bu dünya sana emanet güzel kız ben diğer doğa olaylarını düzenlemeye gidiyorum" deyip öküzün üzerinde gözden kayboldu.

İrma gerçekten dünyayı yüklenmiş gibi omuzları ve boynu yanarak uyandı. Bu rüyada neyin nesiydi. Sanki hala o sahnenin içindeydi ve rüyadan ziyade gerçekmiş gibiydi. Dalgın dalgın sofraya oturduğunda annesinin sesiyle rüya aleminden gerçek dünyaya geçiş yaptı.

"Ne oldu tatlım, hala uyanamamış gibisin" Annesinin yüzüne boş boş baktı. "çok ilginç bir rüya gördüm" deyip hala bilinçsiz bir şekilde annesine bakmaya devam etti. Beynindeki bilinçle bilinçaltı bölgesinde sıkışmış gibiydi. Uyanıktı ama hipnoz olmuş gibi bilinçli yanı kapalıydı. "Kötü bir rüyaysa tekrar sağına uyuyup Hz. Yusuf'a yordun deseydin"

İrma yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. "Yok anneciğim. Kötü olsaydı onu yapardım zaten ama bunu yorumlayamadım." Annesi ellerini sıkıca tutup ona güven veren gözlerle "anlatmak istersen dinleyebilirim" deyip kızının ne yapacağını bilemeyen bakışlarında anlam bulmaya çalışıyordu.

YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)Where stories live. Discover now