4-Arıların Sürprizi

128 52 297
                                    

"Bilinmeyen her duygu bizi koruma duygusuyla otomatik pilota bağlayıp bilincimizi sınır dışı bırakır ve tehlike geçene kadarda bilinçaltı alarm durumundadır."

                                                                                           ~Daniel J. Siegel~

Kazı yapılan yerdeki kalıntılar Ares'i hayal kırıklığına uğratmıştı. Ne olduğunu anlamlandıramadığı bir kemik parçası onun dışındaki herkesi heyecanlandırmıştı.

Bozuntuya vermemeye çalışarak herkesin gözünü kırpmadan baktığı kemik parçasıyla ilgilenir gibi yapıyor bu saçma kemikten bir anlam çıkarmaya çalışıyordu.

Lena ekibin sorumlusu olduğundan dolayı buldukları fosil parçası O'na verilmişti. Fosil parçasına dokunmamaya çalışarak olay yeri inceleme hassasiyetiyle her tarafına dikkatli bir şekilde bakıyordu. Sıksa herhangi bir doku kaybı olacakmış gibi hissettiğinden oldukça yumuşak bir şekilde tutuyordu.

Teoman, Lena 'ya, "kaç yüz yıllıktır acaba bu fosil parçası!'' Deyip yakından bakmak için başını uzattığında Lena, "bilemiyorum ama diğer kalıntılardan yola çıkarsak bunun da en az 2000 yıla yakın bir zaman diliminden kaldığını varsayabiliriz ama yine de incelemeden bir şey diyemem."

Tutmuş olduğu fosil parçasında bulunan izlere daha dikkatle bakıp, "sanki genç birine ait gibi duruyor.'' Bunu söylerken aşık bir insanın sevgi dolu gözleriyle elindekine bakıyor ve onu yavaş yavaş çevirip gözleri ve ellerini kemiğin üzerine odaklayıp taramaya çalışıyordu.

Zemheri yanına yaklaşınca elindeki hazineyi teslim eder gibi kalıntıyı uzattı. "Bundan sonra iş sizin ekipte canım," deyip Zemheri'nin açmış olduğu mendilin içine bıraktı.

Teoman, "kim bilir bunun da ne yaşanmışlıkları vardır! Bu tür kalıntıları bulduğumda ilk düşündüğüm şey bu fosilin de bir zamanlar bizim gibi konuşan, gülen, ağlayan kişiler olduğudur."

Egemen etkilenmiş bir şekilde Teo'ya bakıp "benim de zihnime yıllar sonra bizim cesedimizi de bulup inceleyen birilerinin olup olmayacağı geçiyor."

Arkadaşını dinlerken derin bir yere bakar gibi gözleri uzağa dalan Teo, "onu bilmem ama ben bu çürümüş ve bozulmuş kemik parçalarını görünce James Dean'in söylediği "hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun" felsefesinin mantıksızlığı geliyor. Hızlı yaşasan da yavaş yaşasan da son istasyon işte bu. Yakışıklılığın beş para etmiyor, yıllar sonra bizde böyle mi olacağız'' deyip yüzüne inen hüzünle gözlerini kıstı.

Teoman'ın bu sözünden sonra Ares'te kemiği yakın markajına aldı. Daha önceden hiç böyle bir şey düşünmemişti ve Teo'nun söylediği sözü de sık sık kullanırdı. Akranlarına göre yaşantısı hızlandırılmış bir film sahnesi gibiydi.

Konuşulanlar ilgisini çekmeye başlamıştı. Özellikle "genç bir çocuk olabilir" sözü niyeyse beyninde garip bir sinaps yaptı. Hele Teoman'ın "bizde yıllar sonra böyle mi olacağız" sözü onda soğuk duş etkisi yaptı. Annesinin ani bir şekilde ürperdiğinde, "yanımdan Azrail geçti herhalde'' hissini şu an O yaşıyordu.

Bu his içindeyken kurşun gibi ilerleyen bir sesin O'nun tarafına doğru geldiğini duydu. Arkasını dönüp bakacaktı ki yanındakilerin kaçışmasından öyle bir ürktü ki resmen okun yaydan çıkışı gibi ivme aldı ve kaçmaya başladı.

Sabah yürüyüşünden beri kasıntı bir şekilde havalı havalı yürüyen ve açan güneşin kendi öttükleri için açtığını zanneden horozlar gibi şişen bu insandan eser kalmamıştı.

YÜZ KAPILI SARAY (TAMAMLANMAK ÜZERE)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon