20- Hayırlı Bir iş

300 29 4
                                    

Merhabalaar, Yeni bölümümüz geldi.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

İyi okumalar <3

^^^^^^^^^^^^^

Sabah uyandığımda nefes alamıyordum. Üzerimdeki ağrılıklardan kurtulmak için kıpırdandığımda daha ağır olmasıyla gözlerimi açtım. Kollarını bana sarmış, daha doğrusu üstüme çıkmış iki abime baktım.

''Abi, nefes alamıyorum.'' Dediğimde bir kaç mırıltı çıkarıp uykularına geri döndüler. Bıkkınlıkla nefes verdikten sonra bütün gücümü kollarıma verip kollarını ittirdiğimde, nihayet kurtulabilmişti. Derin nefesler alıp verirken doğruldum ve yataktan çıktım. Biraz daha kıpırdanıp en sonda birbirlerine sarıldıklarında sessizce kıkırdadım ve telefonumu alıp fotoğraflarını çektim.

İnternetimi açtığımda saatin beş olduğunu görüp şaşırdım. Ben bu kadar ekran mi uyanmıştım? Mesajlarıma girip Egemen'e 'Günaydın' yazdıktan sonra telefonumu cebime atıp sessizce odadan çıktım. Ortak lavabonun önüne geldiğimde, lavaboda dişlerini fırçalayan Yiğit'i gördüm. 

''Günaydın.'' Dediğimde korkuyla irkilip bana döndü. 

''Günaydın, sen de mi erken uyandın.''

''Evet, ve garip bir şekilde uykumu aldım.''

''Temiz havada olunca öyle oluyor. Bende normalde erken uyanırım ama buraya geldiğimizde hiç beşten sonra uyanmadım.''

''Anladım, diğerleri uyuyor mu?''

''Berker uyuyor, Burak aşağıda. Babaannemler de uyandı, kahvaltı hazırlıyorlar.''

''Anladım.''

''Sen lavaboya mı gireceksin?''

''Evet ama beklerim sorun değil.''

''Yok, yok sen geç. Benim lavaboyla işim yok zaten.'' Dedi ve geçmem için geriye çekildi. Lavaboda işlerimi hallettikten sonra lenslerimi takmadan çıktım.  Odama geri döndüğümde abimler uyanmıştı. 

''Günaydın.'' 

''Günaydın. Biz kıyafetlerimizi alıp çıkıyoruz, sen üstünü değiştirirsin.'' Dediler ve kıyafetlerini alıp odadan çıktılar. Valizimi açıp içinden siyah pantolonumu ve bej rengi kazağımı çıkarıp giydim. Kazağımın ön kısmını içime kattıktan sonra saçlarımı taradım ve biraz makyaj yapıp odamdan çıktım. Aşağı indiğimde herkes yer sofrasını oturmuştu. Babaannemin sırtındaki tüfeği gördüğümde gözlerimi kaçırdım. Sanırım uyurken bile çıkarmıyordu.

 Erdem ve Yiğit abimin arasındaki boşluğa oturduğumda herkes yemeğe başlamıştı. Kalabalık bir ortamda olmanın verdiği gerginlikle yemeğimi azar azar yiyordum. Erdem abim ortada duran mıhlamaya ekmeğini bandığında içindeki peynir uzamıştı. Ben şaşkınca uzayan peynire bakarken abim ekmeği ağzıma uzattığında birazcık ağzımı açtım ve bana yedirmesine izin verdim.

''Sizin uşaklar nerede kaldı?'' Dedi babaannem.  Orhan Amcam ağzındaki lokmayı yutup babaanneme cevap verdi.

''Yoldalarmış, yarım saate gelirler.'' 

''Hepsi beraber mi geliyor?''

''Evet.''

''İyi, siz ne yapacaksınız bugün?'' Dedi Erdem abime bakarak.

''Gezmeyi düşünüyoruz.'' Dediğinde babaannem kafasını salladı ve yemeğe devam etti.

Yemekten sonra abimlerle hazırlanmış dışarıya çıkmıştık. Çıkmadan önce banyoya girip lenslerimi takmıştım. Önce  çay bahçelerine gelmiştik. Düşmemek için Arda abimin koluna tutunarak yürüyordum. Kadın ve erkeklerin bohça gibi bir şeyin bağlı olduğu makaslarla çay toplayışını izliyordum. Arkadan gelen sesleri duyduğumda kafamı arkaya çevirdim. Burak'ı sinir etmek için uğraşan Berker sürekli ona çarpıyordu. Burak dayanamamış olacak ki arkasını dönüp Berker'i yan tarafa doğru ittirdi. Berker dengede duramayınca çayların arasında yuvarlandı.

Yalanların Ardındaki GerçeklerWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu