"Hawar! Çık dışarı buradasın biliyorum! Çık dışarı hadi!" Avluda sesim yankılanıp kulaklarıma çarparken herkesin bakışı üzerimdeydi ama gram umurumda değildi. Karım buradaydı biliyordum. Sadece bana kızgındı o da geçerdi biliyordum. Tek istediğim karımı alıp buradan defolup gitmekti eğer saklandığı yerden çıkarsa bağırmayacaktım bile, sadece onu alıp uzaklaşacaktım buralardan. Belkide götürürdüm onu buralardan, yeterki gelsindi.

"Yok dedim burada yok neyini anlamıyorsun! Gelip te evimi basamazsın sen!" Ferman'ın bağırışıyla nereye saldıracağımı bilemeyerek bana doğru gelen ona hızla yürüyüp yakasına yapıştım.

Dişlerimin gıcırtısını duyduğuna emindim. "Karım, nerede?" Üzerine basa basa söylediğim kelimeler onun yüzünde en ufak bir mimik bile oynatmadı. "Karım nerede diyorum!"

"Bilmiyorum lan! Buraya hiç gelmedi, yok burada!" Gözüm seğirirken yakasını savurur gibi bırakıp geri çekildim fakat bu sefer o bana yaklaştı. "Ne oldu Serhat Ağa? Karını bulamıyor musun? Yok mu? Karına sahip çıkamadın mı ha?" Bunu söyleyen Hawar'ın abisiydi! Nasıl endişelenmezdi onun için?

"Kardeşin o senin lan kardeşin! Nasıl olurda endişelenmezsin! Nasıl olurda böyle rahat durabilirsin?"

Bana yaklaşıp söylendi kısık sesle. "Benim kardeşim doğru olanı yaptı Serhat Ağa. Arkasındayım. O evde kalıp bir de senin yeni karınla olan sevincini mi paylaşsaydı bunu mu istiyordun? İstediklerin olmadı galiba ha? Kardeşim sana ve aşiretine boyun eğmedi gibi ha?"

Söyledikleri beni zorlarken sert bir yumruk geçirdim çenesine. Ne söylediğinin farkında mıydı? Biraz daha bu şekilde konuşmaya devam ederse ve sabrımı sınarsa bir kurşunla yok ederdim onu! Onlara ait korumalar etrafımıza çember kurunca elini kaldırıp durdurdu onları. Yana düşen başını kaldırıp kanayan dudağını elinin tersiyle sildi.

"Bir daha bu şekilde konuşursan seni öldürürüm Ferman. Seni öldürürüm." Bu şekilde konuşmam sonradan başıma dert olacağını bilsem de umursamadım bile, o da umursamışa benzemiyordu zaten.

"Niye ne oldu? Gururuna mı yediremedin karına sahip çıkamadın diye? Kumayı koynuna alırken düşündün mü ki şimdi gelmiş Hawar'ı soruyorsun lan! Yeni mi aklına geldi Hawar'ın karın olduğu-"

Söylediklerinin doğruluğu beni yerden yere vururken yakasına yapışıp sert bir yumruk daha attım suratına. Ne cürretle bana bunları söylerdi! Kimdi o!

"Bir daha Hawar'ın adını o pis ağzına alma! Sen kimsin ki benimle böyle konuşursun lan! Senin ne haddine şerefsiz?"

"Kim daha şerefli belli değil mi lan? Kim daha pis belli değil mi?" Bana yaklaşıp fısıldadı, "Kumayı koynuna alıp sabahına diğer karısını arayan mı? Yoksa ben mi? Bir çocuk için sattın lan kardeşimi, sırf aşiretin başına geçmek için bıraktın kardeşimi, kimmiş şerefsiz olan!" Söyledikleri beni yerime çiviliyordu.

Ben Hawar'ı bırakmamıştım ama Sultan'ın odasından çıktığımda ilk Hawar'a koşmuştum sanki beni kabul eder gibi. Evet! Ağa olmak için yapmıştım bunu, hatta yeminimi bile çiğnemiştim bunun için ama mecburdum! Kuma o eve girdikten sonra mecburdum dokunmaya! Tek geceydi, bir daha dokunmazdım ki ona.

Evet dedim içimden, pistim ben! Zinaya bulaşmıştım! Bu öyle bir şeydi ki affı yoktu ama yapmıştım! Tövbe ederdim, bir daha dokunmazdım ona çünkü Hawar'a söz vermiştim birzat şahitlerin önünde. Başka bir kadın haram demiştim. Şimdi ise başka bir kadın getirip üstüne üstlük dokunmuştum da! Ben Hawar'dan başka birine dokunmuştum! Verdiğim yemin, Sultan'a kıydığım imam nikahını bile geçersiz gösteriyordu! Zinaya bulaşmıştım bile bile. Daha büyük kayıp ise Hawar'da gitmişti! Beni böylece bırakıp gitmişti!

HAWAR Where stories live. Discover now