12. BÖLÜM

4.7K 202 75
                                    

Bora napıcaz şimdi? Bu adamlar kim?"

Bora benim aksime gayet sakin görünüyordu. O zaten benim aksime her koşulda sakin kalmayı bir şekilde başarıyordu. Bakışlarını gözünü diktiği yoldan çekerek üzerime çevirdi. Gözlerinde gördüğüm karanlık noktalar birazdan hiç de iyi şeyler olacakmış gibi bir izlenim vermiyordu.

"Kim olduklarını bilmiyorum ama bu kadar aracın bizi bu ıssız yolda sadece yol tarifi sormak için durdurmadıkları kesin Mira." Kolunu araba koltuğuna yasladıktan sonra keskin bakışlarını arka tarafta da hızla gezdirdi. Arabadan hızla inip tıpkı bir koloni gibi çoğalan takım elbiseli adamlarla içimde ki korku giderek daha da büyüdü.

Ardından dikkatimi bir beden çekti. Arabadan inen uzun, çevik bedenin sahibi tam olarak Hakan'a aitti. Yıllarca yanımda beraber iş yürüttüğümüz bedeni bu kadar adamın içinde tanıyamamak koca bir saçmalık olurdu zaten. Telaşla bakışlarımı Hakan'dan alarak tekrar Bora'ya çevirdim.

"Bunlar Göktuğ'un adamları. Hemen buradan gitmemiz lazım hem de hemen." Onun da bakışları tıpkı benim gibi bu tarafa doğru ilerleyen Hakan'ın üzerindeydi.

"Kemerine sıkı tutun o zaman Mira. Biraz sarsılacağız gibi duruyor." Sözlerinden sonra acı bir frenle duran arabayı tekrar çalıştırdı. Bora'nın dediğini yaparak vücudumu saran emniyet kemerine sanki işe yarayacakmış gibi daha da sıkı tutundum. Önümüzde duran ve resmen etten bir duvar oluşturan bedenlere korkuyla baktım.

Arabanın çalışmasına rağmen hala önümüzden çekilmeyen adamlarla sanki mümkünmüş gibi daha da şaşkınlığa uğradım. Benim bile vücudum korku ve adrenalinden gerilmiş ve kasılmaya başlamışken, karşımızda canının hiç kıymeti yokmuşcasına boş bir cesaretle duran adamlara hayretle baktım.

Bora'nın gözlerine baktığımda gördüğüm o sarsılmaz ifade ve kararlılıkla araç hızını giderek arttırdı. Araçla karşı karşıya kalan adamlar üzerimize doğru birkaç el ateş etse araba da önümüzü aydınlatmaya yaran fenerler dışında herhangi bir hasar bırakmamıştı.

Ben Bora'nın durmasını beklerken korkuyla attığım çığlıkla beraber önümüzde duran yaklaşık 15 adama hızla çarpmıştık. Havaya savrulan bedenler, çarpmanın etkisiyle arabanın camında koyu kan lekeleri bırakarak herbiri başka bir tarafa savrulmuştu. Büyüyen göz bebeklerim ve kalbimin hızla çarpmaya başlamasıyla birlikte yanımda tüm sakinliğiyle duran bedene döndüm.

Karşımda sanki bir haftadır tanıdığım o adam değilde acımasız bir katil duruyordu. Az önce birilerinin ölüp yaşaması onun pek de umrunda değil gibiydi. Her ne kadar onlara üzülmek istemesem de hepsinin bu işi yapmaya zorlayan nedenleri olduğunu biliyordum. Hakan ve birkaç adamı dışında hiçbir koruma bu işi istekleri doğrultusunda yapmıyordu. Hepsinin geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi vardı. Bunun dışında ailesi olmasa bile bizim için değersiz gibi görünen yaşamları onlar için bu hayatta ki tek şanslarıydı.

Arkamızdan gelerek bizi takip eden araçlarla Hakan'ın elinden nasıl kurtulacağımızı merak ediyordum. Çünkü o Hakan'dı onun yanında olduğum süre boyunca ona verilen hiçbir görevi daha önce başarısız bıraktığına hiç şahit olmamıştım. Karşımıza çıkacak cesareti olduğuna göre sağlam bir planı olmalıydı.

Sağ elimi sinirle saçlarımın arasına geçirip geriye doğru öfkeyle taradım. Dışarıya çevirdiğim bakışlarımla kendimi sakinleştirmeye çalışsam da nafileydi.

"Şimdi mahvolduk işte. Onların elinden kaçamayacağımızı biliyordum. Napıcaz biz Bora?"

Yola odakladığı bakışlarıyla sert ses tonu kulaklarıma doldu.

Kayıp Pusula (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin