1. BÖLÜM

19.3K 372 22
                                    

Aralarından hızla geçtiğim ağaçlar bir süre sonra sanki sürekli aynı yerde dönüp dolaşıyormuşum gibi bir his salmıştı içime. Bu düşünceyle daha da birbirine dolaşan ayaklarım şuan bana hiç de yardımcı olmuyordu. Eğer yakalanacak olursam benim için hiç de iyi şeyler olmayacaktı bunu çok iyi biliyordum.

Arkamda olan adamın ayak seslerini sanki her hücremde hissediyordum. Vücudumun salgıladığı adrenalinden mi yoksa yaşadığım korkudan mı kaynaklı bilemediğim bir nedenden dolayı vücudum resmen bir sara hastası gibi kontrolüm dışında titremeye başlamıştı. Ama eğer arkama dönüp bir kere bakacak olursam ondan kaçabilme ihtimalimin sıfıra ineceğini de biliyordum.

"Seni elime geçirdiğimde öldürmem için yalvaracaksın bana Mira. Ayaklarıma kapanıp defalarca kez özür dileyeceksin benden. Ama unuttuğun bir şey varsa sana onu tekrar hatırlatmam gerekecek güzelim. Ben acımasız bir adamım. Ve inan bana sana da tıpkı arkamda bıraktığım diğer leşler gibi hiç acımayacağım." Sözlerinin ardından havaya edilen bir el silah sesi tüm ormanda, uykusunda olan hayvanları rahatsız edecek yükseklikte yankı yaptı.

Sesi bana çok yakın bir mesafeden gelmiyor olsa da aramızda tahmin edeceğim üzere çok da uzak bir mesafe yoktu. Koşmak benim gibi zayıf ve güçsüz bir beden için yeteri kadar zorken havanın karanlık olması  bana hiç de yardımcı olmuyordu.

Üstelik kaçmaya çalıştığım beden benim iki üç katım sayılabilecek kadar güçlü ve dayanıklı bir bedene sahipti. Arkamdan yansıyan cılız ışıklar arada önüme düşse de ağaçların karanlık silüetleri karşısında görebildiğim pek de bir şey yoktu.

Nefesinin hala ensemde olduğunu çok iyi biliyordum. Tüm bu işlere bulaştığımda boynuma geçirdiği korku tasması ondan kurtulmaya çalışırken bile nefesimi kesmeye yetiyordu.

Ona ihanet eden her bedene neler yapabileceğini kendi gözlerimle gördükten sonra benim de onun gözünde bir affım olmayacağını çok iyi biliyordum. O tıpkı lakabı gibi insanın kanını emerek tüm bedenini sömürene kadar durmayan bir "sansar" gibiydi.

Onu deliye çeviren tek şey yaşadığı ihanetti ve benim de ona yaşattığım şey tam olarak buydu.

Önüme çıkan kocaman ağaçla yönümü aceleyle sağ tarafa çektim. Şişmeye başlayan dalağım birkaç dakika sonra bana adım bile attırmayacaktı. Acilen kendime bir saklanma yeri bulmam gerekiyordu. Ya da en azından ana yola çıkmam. Gözümden akan yaşı hızla sildim.

Şimdi ağlamanın sırası değildi. Yaşamak istiyorsam eğer kendime saklanacak bir yer bulmam ya da hızımı hiç kesmeden koşmaya devam etmem gerekiyordu. Yavaşlayan adımlarım ve soğuktan üşüyen bedenimle atabileceğim son adımları atıyordum.

Sağımı ve solumu hızla gözlerimle tarayarak olası gelecek bir tehlikeye karşı kendimi hazırladım. Buraya kadar tek gelmezdi eminim peşine taktığı onlarca adamda tıpkı onun gibi benim peşimdeydi.

Tam her şeyden ümidimi kesip yakalanacağımı düşündüğüm anda attığım son adımlarla birlikte gözüme ana yol ilişti. Hayat bana son cilvesini yapıyordu sanırım. Yüzüme yerleştirdiğim umut dolu gülümsemeyle yönümü hızla o tarafa çevirdim.

O kadar fazla koşmuştum ki en sonunda ana yola çıkmayı başarmıştım. Buraya öleceğimi bilerek gelmiş, yine kendime bir çıkış yolu bulmayı başarmıştım. Adımlarımı son bir güçle yola çevirdim ve tam o anda ormanda bir el daha silah sesi duyuldu. Tüm bunları benim korktuğumu bilerek yapıyordu. Korkup daha da fazla hata yapmam için hazırladığı ufak bir gösteri.

"İşte buldum seni küçük fare." Arkama baktığımda gördüğüm iri bedenle tekrar harekete geçtim. Şuan ne şişen dalağım ne de ağlamaktan önümü görmekte zorlanan gözlerim hiçbiri umrumda değildi. Eğer arkamda duran beden beni yakalayacak olursa tüm bunların hepsinden daha ağır bir acıyı ruhuma yaşatacağını biliyordum.

Kayıp Pusula (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin