5. BİTEN MERMİLER

55 3 30
                                    

Gece'nin sessizliği vardı dağlarda. Rüzgarın esintisi karışıyordu saçlarıma. Merkezde patlatılan bomba yüzünden kaç kişi canından olmuştu bugün. Yerleri tespit edilince bizi göndermişlerdi buraya.

Benim mevkim keskin nişancıydı. Aykızım'ın dürbününden etrafı kolaçan ediyordum. "Komutanım, adamlardan ses yok. Gidip basalım artık şunları." Dursun beklemekten nefret ederdi, bir iş varsa hemen hallolmalıydı onun için.

"He, seninle biliyorduk bizde zaten." Barlas her zaman ki gibi ters günündeydi sanırım. Telsizden Hakan ve Japonun gülme sesi duyuldu. "Anlaşıldı komutanım."

Adamlardan birisinin dışarı çıktığını gördüm. "Komutanım, adamlardan birisi dışarı çıktı."

"Etrafta başka birileri var mı?"

"Hayır."

"İndir."

Sessiz bir çıkış, ilerleyiş ve ölü bir beden. "Pençe! Gidiyoruz." Yavaş adımlarla eve doğru yaklaşmaya başladılar.

"Güneş, arkamızı kolla."

Her zaman.

Keskin gözlerle etrafı izlemeye başladım tekrardan. Tim çoktan evin duvarlarında yerini almıştı. "Ali abi, sol köşe." Ali abi emre uyarak sol köşede yerini aldı. "Japon, ceset." Japon hızla yere eğilerek duvarın kenarından yürümeye başladı. Köşeden gelen var mı diyerek kolaçan ettikten sonra bacaklarından sürükleyerek cesedi kendi taraflarına çekti.

Eve odaklanmışken arkamdan ayak sesleri duydum. Oldukça yakın ayak sesleri. Olduğum yerde kıpırdamadan durdum. Üzerimde kamuflaj vardı, farkedilmem zordu.

Ayak sesleri dahada yakından gelmeye başladı. Ardından belimde bir namlu hissettim, soğuk bir namlu.

"Komutanım, burada küçük bir misafirim var. Kendinizi kollayın." Fısıltıyla konuştum, sadece dinleyenin duyabileceği bir şekilde. "Kalk!" O iğrenç sesiyle bana emir vermeye çalışıyordu. Yavaşça ayağa kalktım. Karşı karşıyaydık şuan. "Aklınız sıra bizi tuzağa mı düşürmeye çalışıyorsunuz. Bugün ki patlamada yeterince can alamadık herhalde, gözünüz pek korkmamış gibi." Silahını bu seferde alnıma dayadı. "GÜNEŞ! SES VER!" Yüksek seste bir bağırma duyuldu telsizde. Ufak bir oyun istiyordu kerata.

Hep hallettiğim gibi bunuda hallederdim. Hızla sol bacağına sert bir tekme geçirdim.

Narkoz tekmesi, her zaman işe yarardı.

Adam inleyerek yere düşmüştü, zaman kaybetmeden silahini elinden aldım. Oynama sırası bendeydi. "Ne yapayım lan ben seni şimdi." Arkadan silah sesleri duyulmaya başlamıştı. "Bak, arkadaşların teker teker geberdi." Adam ayağa kalkmıştı. "Öldüreceğim seni." Üzerime doğru topallayarak gelmeye başladı. "Bok yaparsın." Ve tetiği çektim.

Yüzüme kanlar bulaştı, igrenç kanlar. Adam kafasına yediği kurşunla yere yığıldı, babamın ve abimin öcü tekrardan alınmıştı.

Kaç can almam gerekti bilmiyordum ama benim kinim hala diriydi. O kamera görüntüsü belirdi gözümün önünde, kabusum olan görüntüler. Bana bu kabusu yaşatanlar geldi daha sonra aklıma, bir tanesi önümde yatıyordu. Tekrardan doğrulttum silahı, sinirimle bir daha çektim tetiği.

Birinci kurşun.
Babam için.

İkinci kurşun.
Abim için.

Üçüncü kurşun.
Bu itler yüzünden şehit olan aslanlar için.

Ardarda sıktım kurşunlarımı, gözüm görmüyordu. Aklımda sadece ailem vardı, benden alınan ailem.

Kaç delik açılmıştı vücudunda bilmiyorum ama benim içimde açılan yaradan daha büyük olamazdı.

ÖLÜ AĞAÇ DALLARIWhere stories live. Discover now