4. GERİDE KALAN GÜNLER

76 5 36
                                    

Bölüm fotomuza kalbimi bıraktım.💗💗
─── ⋆⋅☆⋅⋆ ──

Bazı acılar geçmezdi, sadece alışırdınız o acıya. O acıyla yaşamaya alışır, kabullenirdiniz bazı şeyleri.

11 sene geçmişti. Babamsız ve abimsiz tam 11 sene. Acım hala tazeydi ama alıştırmıştım kendimi onlarsız yaşayabilmeye.

Annem de benim gibiydi, alışmak zorunda kalmıştı. Mecburdu alışmaya.

Dedelerim zaten babamlar hayattayken vefat etmişlerdi. Babamlar şehit olduktan 2-3 sene sonrada anneannem ve babannem de vefat etmişti. Kimsesiz kalmıştık. Hemde her anlamda.

Annemin hep arkasında olup ona destek çıkmaya çalıştım ama ne yaparsam yapayım asla yüreğindeki acıyı dindirmeyecektim biliyordum.

Annemden habersiz askeri üniversite'nin mülakatlarına girmiştim. Duyunca ya sende gidersen ne yapacağım diyerek tekrardan ağlamıştı. Bunu ona yaşatmak hakkım değildi ama sözüm vardı. Aileme ve binlerce şehide sözüm vardı.

Arya ve Doğukanla ise bir daha konuşmamıştım. Aramışlardı, açmamıştım. Babamın cenazesini bile umursamadan başka eve taşınmıştık. Beni aramışlardı ama bulamamışlardı.

Acımla gözüm kimseyi görmemişti o zaman, eğer beni bulsalardı, acımla kalplerini kırardım biliyordum.

İnsanlar acıları olduğu zaman sarılacak, dertleşecek birisini arardı, ben ise hayatımdan çıkartarak kendi başıma yok ediyordum kendimi.

Ayrılırsak birbirimizi bulacağımızdan söz ederdim hep, ama hiç birini bulacak yüzüm yoktu.

Ne diyecektim karşılarına geçip, sizi umursamadan sildim hayatımdan, beni affeder misiniz mi diyecektim. Yapamazdım bunu.

Her şeyi geride bırak asker olmuştum. Babamın burada olsaydı, hep söylediği şeyi söylerdi. "Yeşil gözlerine üniforma çok yakışmış kızım".

Artvin'de askerlik yapıyordum. Asker olacağımı duyan akrabalar hemen klasik sözlerini söylemeye başlamışlardı. Yok kızım sen kadınsın askerliği nasıl yapacaksınlar ve bir ton sözler.

Kadınlar ne kadar güçlenirse güçlensin burası bir "Erkek ülke" idi. Hala asker olduğuma inanmayanlar, hayatını bitirmişsin kızım diyenler vardı. Vatanını koruduğun için hayatını çürüttüğünü düşünen bir ton insan vardı işte. Sizin gibiler, sizlerden daha masumlar, bu ülkedeki hiç kimse canından olmasın diye can verenlerdik biz. Askerlik değil hayatlarını kurtarmak için savaştığın toplumun böyle düşünmesi çürütürdü bizleri. Bütün yapamazsınları dinlemiş hiçbirine aldırış etmeden asker olmuştum.

Zaten toprağın üstünde yaşanan ve tarih olarak toprağın altında yatan binlerce olayı düşününce şuan ki hayatı toz pembe geliyordu insana.

Babam ve abim gibi kaç şehit vermiştik bu topraklarda. Benim ailem bu topraklar için canından vazgeçmişken, ben nasıl vazgeçecebilirdim ki bu topraklardan.

29 yaşına basmıştım bugün. 11 temmuz 1995.

"Hadi bi dilek tut artuk daa." Gülerek baktım Dursuna. Dursun timin en şebek adamıydı. Trabzonluydu Dursun, malumunuz var okka gibide bir burnu vardı Dursunun. Bize anlattığına göre bir gün çamurun içine düşmüş yoldan geçen jandarmalar da durup kaldırmışlar Dursunu çamurdan. O günden beri yüreğindeymiş bu meslek. Bazı insanların küçücük bir davranışı bile vatan için faydalı olabiliyordu işte.

"Ya oğlum bi dur kız yeni uyandı daha kendine bile gelemedi." Sabahın köründe daha horozlar bile ötmezken, şafak operasyonu yaparak kafamın dibinde konfetiler patlatıp, doğum günün kutlu olsun kral diyerek beni uyandırmışlardı. Bence gayet güzel bir uyandırılma şekliydi. Bunu söyleyen ise Çağan'dı. Timdeki en yakın dostum.

ÖLÜ AĞAÇ DALLARIWo Geschichten leben. Entdecke jetzt