20. YÜZ ÜÇ SANİYE

10 1 0
                                    

YAĞMUR ÇEVİK

Yağız bana hala,Aytaç'tan öğrendiğim Buse ile yaptığı plandan söz etmemişti.Çok korkuyordum ama bir yandan da bana ihanet etmez diye düşünüyordum.O zaman neydi?Ne için Buseyle bir plan yapmıştı?O plan neydi ve neden Buseyleydi?

Neyse,gerçekler er ya da geç ortaya çıkardı.Tek sorun,ortaya çıktıklarında birilerinin canını yakmalarıydı çünkü evet,gerçekler acıydı.

                                          ❤️‍🩹

Tam on üç saat boyunca önceki gecelerin yorgunluğuyla uyumuştum Yağız'ın kollarında.Ve açıkçası çok iyi gelmişti bu bana.Uyandığımda Yağız hala uyuyordu.Kollarından hafifçe sıyrılıp içeriye geçtim.

Kahvaltı hazırlamak için harekete geçtiğimde Yağız uyanmış bir şekilde yanıma geldi. "Günaydınnnn"
Arkamdan sımsıkı sarıldı ve ben de kokusunu solumanın verdiği huzurla "Günaydın canım."dedim

"Bugün ormana gidelim mi,Aytaç mesaj atmış."
Ormanda vakit geçirmek çok keyifliydi küçükken hep ailecek giderdik. "Olur,bence çok iyi gelir hepimize."Kahvaltıyı orda yapacağımızdan hemen üstümü giyinmeye gittim. "Güzelim,bir kargon var galiba."Yağız'ın seslenmesiyle yanına gittim.Biri çiçek yollamıştı ama bu kişi Yağız değildi.Kimdi o zaman?

"Teşekkür ederim,kim göndermiş?"dedim usulca. "Bilmiyorum kimin gönderdiğini bir kart var ama."dedi Yağız.Ben kartı açarken "Hayır,kim?Kim sana çiçek yollayabilir?Cesaret edebilir buna?"Uzanıp yanağından öptüm onu.

Kartta kısa bir şeyler yazıyordu:

Zakkum çiçeği benim için çok çok özeldir canım kızım.Tıpkı senin gibi..

Barışmamızı diliyorum ve bu çiçeği yolluyorum sana.

Sen inanmasan da sadece kızları için nefes alan,
~Haluk Çevik~

Babam yollamıştı çiçeği.Zakkum çiçeği.Yağız merakla bana bakıyordu. "Babamdanmış."dedim rahatlasın diye. "Neden yollamış ki?"diye sordu. "Barışmamızı diliyormuş..."Gülümsedi ve dudaklarını şakağıma bastırdı. "Barışma çiçeği mi yani?"

"Barışmayacağıma göre hayır."

🩶

Üstümüzü giyinip ormana gitmek üzere yola çıktık.Zaten tüm ekip oradaydı,bizi bekliyordu.
Hastane ziyaretine gidecektik normalde ama dün gece Selinle konuşmuştum ve gerek olmadığını söylemişti.Bunun üzerine Selinin de buraya gelmesine karar vermiştik.

"Hele şükür,yolda çocuk mu yaptınız bu nedir arkadaş?"diye takıldı Aytaç.Yağız ağzının içinde bir şeyler söyledi ben de Su ve Ayşegülün yanına gittim.

"Selin yok mu?"dedi Selim.

"Geliyor,yoldaymış."dedim gülümseyerek.

Yağız,Mert ve Aytaç sabah yememiz için Selim'in getirdiği sandviçleri yemeye başlamışlardı.Biz de kızlarla beraber çayları doldurduğumuz da tek eksik Selindi şu an için.

Keyifli bir şekilde herkes sandviçlerini yerken birden üstümüzden bir kuş geçti ve kuş kelimenin tam anlamıyla Mert'in üstüne tuvaletini yaptı.Mert hemen ayaklandı öfkeyle ve biz de keyifle gülmeye başladık. "Ulan,kırk yılın başı ormana gelmişiz ,katil değilmişiz gibi sandviç yiyoruz ve de üstüme kuş sıçıyor.Hiçbir film de görülmez şu olay"

Sinirle piknik çantasından ıslak mendil aldı ve Su seslendi. "Yardımcı olurdum ama kuş bokuna değmek istemiyorum." Hepimiz katıla katıla gülerken Aytaç ve Mert gülmedi. "Ha değmek istesen yardım ederdin yani."dedi Aytaç. "Tabii canım."diye yanıt verdi Su ve tam da bu sırada Selin geldi.

ENGELWhere stories live. Discover now