GEÇMİŞE DÖNENLER [5] ↓

89 14 20
                                    

"Buraya gelme nedenini öğrenebilir miyim?" Diye sordu tek kaşını kaldırarak, Sirius. Yine ihtiyaç odasında buluşmuştuk, Remus, Sirius ve ben.

"Yardımına ihtiyacım var," dedim ve gözlerimi onun gözlerine diktim.

"Birkaç gün içinde bana ölümyiyen olmamla ilgili bir mektup gelecek. Annem gönderecek. Buna engel olmak istiyorum."

"Geleceği mi görüyorsun? Sen kahin misin?" Diye sordu ukala bir tavırla.

"Mesele geleceği görüp görmemem değil, senden yardım istiyorum ve sadece buna mı takılıyorsun?"

"Bu konuda sana nasıl yardım edebilirim ki? Ölümyiyen mektubunu göndermek benim elimde değil, hem senin ebeveynlerini de tanımıyorum."

"Konuşmama izin vermiyorsun ki aptal! Bana aileden atılmam için öneride bulunmanı istiyorum!" Sesimin yüksek çıkmasına engel olamadım.

Siriusun yüzündeki ifade donup kaldı ve bir süre birşey söylemedi.

"Bu yaştaki Slytherin'ler ölümyiyen olmanın hayalini kurarken, sen neden bundan kaçıyorsun? Varlıklı ve samimi bir ailede ağzında gümüş kaşıkla doğdun, ailen seni bu kadar severken bu yaptığın mantıksız geliyor, nankörlük yapıyors-" onun sözünü Remus kesti.

"Sirius!"

"Varlıklı ve samimi bir ailede doğdum, ağzımda da gümüş kaşık, öyle mi? Herkes bunu söylüyor. Bunlar sadece duvarlar. O duvarların içindekini merak etmedin hiç, değil mi? Sevecen aile altında yatan o kasveti kimse düşünmedi. Sosyeteye samimi görünen o ailenin iç ilişkileri asla göründüğü gibi değildi. Bunun hakkında çok konuşmayacağım çünkü anlamayacaksın. Gelip senden yardım istedim fakat senin odaklandığın şey yardım değil de mükemmel ailem oldu."

Kolumda bir el hissettiğimde elin sahibine, Remusa döndüm.

"Sen de öyle düşünüyordun, ben ağzında gümüş kaşıkla doğan nankör biriyim, değil mi? Ama ikinizin de bilmenizi isterim, ben varlık içinde yokluk yaşadım, birbirlerine samimi olan insanlar içinde soğuk muameleler ve hakaretlerle büyüdüm ve ağzımda gümüş bir kaşık değil de paslanmış, kirli bir bıçakla doğdum. Ve bunları bana acımanız için değil de, herşeyin göründüğü gibi olmadığını bilmeniz için söylüyorum."

"Aurelia!" Diye seslendi Remus, onu görmezden gelerek odadan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım.

Yolda çarpıştığım kişi, görmeyi hiç istemediğim o kişiydi, James Potter'di.

"Merhaba, Sirius ve Remusu gördün mü?" Diye sordu beni süzerek.

"Görmedim," diye soğuk bir cevap verdim ve onun bakışları üzerimdeyken okuldan çıktım.

Kara gölün kenarında ağaca yaslandım ve gölü izlemeye başladım.

Sinirlerim bozulmuştu.

Neden kimse herşeyin göründüğü gibi olmadığını anlamak istemiyordu? Siriusun beni anlayacağını düşünmek benim hatamdı.

Sebebini bilmiyordum fakat çok kırılmış hissediyordum.

Bu büyücülük ortamı beni sıkıyordu. Bir muggle hayatı yaşamak istiyordum çünkü onlarınki bundan daha iyiydi. Orada istemediğin halde seni ölümyiyen adlanan katil yapmazlardı ve safkan olup olmaman barede yargılamazlardı.

Belki de yapmam gereken tek şey buydu. Kendimi büyücülük dünyasına ölü gösterip yeni bir kimlikle bir muggle hayatı yaşayabilirdim. Hatta ismimi Ariadne olarak değiştirebilirdim. Daha sonra bir muggle'a aşık olup evlenebilir, hayatımı daha iyi yaşayabilirdim.

GEÇMİŞE DÖNENLER, Remus Lupin Where stories live. Discover now