GEÇMİŞE DÖNENLER [4] ↓

89 17 19
                                    

Yüce gönüllü ihtiyaç odası bizi anlayıp ihtiyaç duyduğumuz ortamı bahşetmişti bize. Remus kanapede oturmuş, başını elleri arasına almış düşünürken, ben odada bir ileri bir geri gidiyordum.

"Mektubun gelmesine üç gün kaldı," dedim. "Bunu engellemeliyiz."

"Gel otur önce, Lia," dedi Remus yanındaki yeri göstererek. Onun dediğini yaparak, oraya geçtim. Yastıklardan birini kucakladım ve Remusa baktım.

"Billie'yi tanıyor musun? Billie Jackson," başını salladı. "Onunla konuştum dün gece. Bana aileden atılmak için birkaç öneride bulundu."

"Nasıl öneriler?"

"Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Önce Sirius'tan başlayayım. Bana Siriusla konuşmamı söyledi, sanırım Siriusun bana işe yarar tüyolar vereceğini düşünmüş."

"Sirius verebilir,  diğerini söylemeyecek misin?"

"Bir melez veya muggle doğumlu -özellikle ailenin hiç sevmediği biri- ile evlenmenin aileden atılmak için en kolay yol olduğunu söyledi." Yüzüm kızardı.

"Evlenmek mi?" Dedi şaşkın bir şekilde.

"Ama mantıklı," dedim ben de. "Ama mezun bile olmadan evlenirsem, okulun dilinden düşmeyeceğimi iyi biliyorum, hele o Rita Skeeter."

"İnsanları umursamamalısın, Lia."

"Her ne kadar insanları umursamamaya çalışsam da olmuyor, yapamıyorum," dedim. Aklımdaki dağınık cümleleri, fikirleri topmamam çok da uzun sürmedi, içimde sakladıklarımdan bir parça söylemek isteği yarandı bende ve ben bu isteği gerçekleştirdim.

"O insanların her gün bana iğrenç bir şeymişim gibi baktıklarını görüyorum, bir an kendimi sorguluyorum. Fahişelik mi yaptım, yoksa kocamı mı aldattım? Ya da kardeşimi öldürüp çocuklarımı terk mi ettim? Çünkü bende böyle bir his yaratıyorlar.

Bazen aptal olabiliyorum. Bu sinsi yüzümün ardında aptal, saf bir çocuk yatabiliyor. Kimseye göstermediğim bu çocuk, aynanın karşısında defalarca bana bakıyor ve umutsuz bir şekilde başını sallıyor. Belli, benden umudu yok. Ama benim kendime bir umudum var. Ve bu umut, yük oluyor omuzlarıma."

Titrek bir nefes kaçtı dudaklarımdan, sesimin her zamanki titreyişi ıslak gözlerimle bir uyum yaratırken.

"Ama kimse beni anlamak istemiyor. O ailede doğmayı benim sevmediğimi, bu iğrenç muamelelere maruz kalmaktan nefret ettiğimi anlamıyorlar!" Sesim yükseldi biraz, sanırım içimde biriken bu öfkeyi Remusa kusacaktım. Tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim ve öfkemi kontrol ettim.

"Sana sesimi yükselttiğim için özür dilerim Remus. Biraz öfkeliyim de."

Remus başını salladı, ve kanapede dikeldi. Kanapenin sağ tarafında oturan bana doğru yaklaştı ve belimden tutarak beni kendine çekti. Bir kolu sırtımı sardı, diğer eliyle gözyaşlarımı sildi ve sonra karnıma sardı. Ben kollarımı ona sararken bu duruş biraz bozuldu, o saçlarımdan öptü.

"Lia, sana teselli veremediğim için özür dilerim."

"Teselli istemiyorum ki Rem, çünkü teselli beni iyi hissettirmiyor. Benim, beni dinleyecek birine ihtiyacım vardı ve sen de beni dinledin, bu bana teselliden daha da iyi bir his verdi."

Bu dediğime Remus gülümserken, geçmiş gözlerimin önüne geldi.

"Bazen keşke diyorum, keşke geçmişte James'e verdiğim değerin hepsini sana verseydim, çünkü şimdi daha iyi anlıyorum, senin kadar cana yakın bir arkadaşın, benden nefret eden sevdiğimden daha değerli, daha kıymetli olduğunu."

GEÇMİŞE DÖNENLER, Remus Lupin Where stories live. Discover now