191.Bölüm

132K 8.4K 8.7K
                                    

Sevgili yol arkadaşlarım,

Bu bölümün şarkısı yok, olamadı, ne yazdığımda ne de düzenlemelerini yaparken. Çok sessiz bir bölüm benim için, bazen oluyor öyle. Kulağımda sadece derin bir uğultu... :') Şarkı aradım, birkaç koldan aradık hatta epey, ama bütün şarkılar çok zorlamasyon geldi bana. Ama bir şarkı var ki bölümün final part'ında çalmaya başlıyor kafamın içinde. Onu da en sona yazacağım, belki siz de bölümü bitirdikten sonra dinlemek istersiniz...^^

Çok büyük bir özlemle geldim, heyecanla da bölüm yorumlarını okumaya başlayacağım. Sizi çok seviyorum, iyi ki varsınız. Var olun. ✨💛

♠️

Mesajı açtım.

Tanımadığım bir numaradandı.

Bir fotoğraf, iki ses kaydı.

Ada'nın fotoğrafı.

Ses kayıtlarının birinde, Ada çığlık çığlığa ağlıyordu.

Diğerinde ise kulaklarım Mehmet Şahindağ'ın sesiyle dolup taşıyordu.

"Ada çok korktu Nazlı Hanım. Sanırım karanlık ona göre değil. Siz gelmeden durmayacak gibi. Sokağın sonunda sizi bekleyen minibüse binin. Hiç kimseye haber vermemeniz gerek, tabii kızınızın yaşamasını istiyorsanız. Sizi bekliyoruz."

Derin, çok derin bir nefes alıp yataktan çıktım. Odadaki banyoya ilerledim. Gözaltlarımdaki yeşil halkalar, uykusuzluğumun yüzümden de anlaşılmasına olanak sağlıyordu. Suyu açtım. En soğuğa getirdim ve yüzüme buz gibi su çarptım. İçimdeki Nina Adams kendini bu şekilde belli ederken yeniden odaya döndüm ve bana getirilen kıyafet çantasını açtım. Siyah tayt üzerine, geniş balıkçı yaka, yumuşacık, salaş bir yeşil kazak giydim. Telefonumu elime alıp odadan çıktım. Geniş ve geldiğimiz yöne doğru uzanan çeşitli tablolarla süslenmiş koridora şöyle bir göz atıp evin içinde dolaşmaya başladım. Uyuduğumuz odanın yanındaki odanın kapısını açtım. Bizim uyuduğumuz odaya benzer ama o kadar büyük olmayan, kendi banyosu olmayan, çift kişilik bir yatak ve küçükçe bir gardırobu olan, misafir odası denebilecek türden başka bir odaya benziyordu.

Koridorun karşısındaki kapıyı açtım. Burası da eğer yanılmıyorsam Gökhan'ın yatak odası olmalıydı çünkü bizim uyuduğumuz odadan dahi çok büyüktü. Odanın bir tarafı giyinme alanı olarak saten, antrasit bir perdeyle yatağın bulunduğu alandan ayrılmıştı. Giyinme odası raflardan ve askılardan oluşuyordu. Muntazam diyebileceğim titizlikle yerleştirilmemiş olsa da yine de düzenliydi. Askıdaki takım elbiselerin arkasında tam da tahmin ettiğim gibi büyükçe bir kasa vardı. Kasanın şifresi neydi bilmiyordum, çözebilir miydim onu da bilmiyordum ama başkalarının eşyalarını karıştırmak ayıp olduğu için ellememiştim.

Köşede küçük, çekmeceli, dosya dolabı gibi bir şey vardı. Dolabın üzerinde minik bir kar küresi; küçük bir cam kavanoz; cam kavanozun içinde çeşitli ülkelerin madeni paraları; siyah, minik mandal bir toka ve bir de anahtar vardı. Çekmeceyi açtım. Çekmeceyi açamadım. Kilitliydi. Kavanozun içindeki anahtarı aldım ve çekmecenin kilidini açmayı denedim. Açıldı. Hayatım boyunca, bir çekmeceyi veya dolabı kilitleyip, anahtarı da gözün gördüğü en kolay yere koyan insanları anlamayacaktım. Ucuz Amerikan filmini andıran bu eylemin Gökhan'a ait olması, bekleyeceğim son şey bile değildi. Çekmecenin içinde çeşitli dosyalar ve defterler vardı. Dosyaların birini elime aldım. Beyza'nın raporlarının birer kopyasından oluşuyordu. Bir diğer dosya mimari bir saha araştırmasıydı. Bir diğer dosya da bazı adamlarla alakalı, detaylı bir özgeçmişi andıran araştırmalardan oluşuyordu. Defterlerden birini açtım. Bakkal defterinden hallice çeşitli isimler, bazı isimlerin yanında da sayılar yazıyordu. En ilginci defterin başlarında benim de adım yazıyordu fakat yanımda sayı yazmıyordu, soru işareti konulmuştu. Bu defterin, Bora'nın yaptığı senetlerin bir dökümü olma ihtimali vardı.

Maça Kızı 8 | Devam* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin