193.Bölüm

184K 8.1K 9K
                                    

"İspatla," dedi Mehmet Şahindağ. Derin bir nefes alıp verdi. "Bahar, Sultan, Harun, Emel, Samet, Sevim, Engin, Merve, Filiz, Gülsüm, Selim, Yeşim, Selim'in annesi Sevim, Aydın, Gökhan, Çınar, Nagihan, Zeki, Mila, Andrea, Stefan, Julia, Melis, Berkan, Vesile, Melek, Canan, Özcan, Osman, Nurcan, Esin, Onat, Semra, Ziya, Masal, Gürkan, Tuba, Eren, Hande... İçlerinde tanımadığın, bilmediğin biri var mı?"

"Yok," dedi Frantz.

"İki gün içinde, bu saydığım insanlardan birini öldüreceksin. Öldürmezsen hainsindir. Hainsen, Bora'ya benden selam söyle. Ona de ki, Mehmet Şahindağ ne kadar güç kaybederse kaybetsin, yine de Mehmet Şahindağ'dır."

Bora ses kaydının bitmesiyle ayağa kalktı ve hiç duraksamadan odadan çıktı. Ben kaşlarımı çatıp nereye gittiğini anlamaya çalışırken Gökhan, "Koş!" dedi Çınar'a. Çınar, Gökhan'ın dudakları henüz kapanmadan Bora'nın arkasından koşunca, ben de hızlı adımlarla onu takip ettim. Selim neler olup bittiğini kavramaya çalışsa da beni de görünce, o da peşimizden gelmeye karar vermişti.

Bora, Beyza'nın sözde tedavi gördüğü odaya girmişti. "Anlamıyorum ki... Gerçekten. Gerçekten anlamıyorum. Ne yapmaya çalışıyorsun ya sen?!"

"Bora-"

"Karışma!" diye bağırdı Bora, Çınar'a. Biraz evvel Mehmet Şahindağ'a oynadığımız oyunun belki de çok daha cafcaflısı yaşanıyordu ve bu kez bu gerçekti de. "Kimse karışmasın!" diye ekledi Bora,  bakışları odaya ancak giren bana çevrilirken. Beyza'ya baktı. "Bıktım artık! Anladın mı, bıktım!" Beyza, tekerlekli sandalyesinde, kardeşinin gözlerine bakarken, dudakları şaşkınlıktan açıktı. "Amacın ne senin, söyle!"

"Lütfen sakin ol," dedi Beyza. Beyza'nın biraz ilerisindeki Aydın'ın bakışları kapıya çevrildiğinde, ben de göz ucuyla arkama baktım. Gökhan odanın önüne kadar gelmişti ama içeri girmiyordu. "Neye kızdığını anlamıyorum."

"Zencefilli kurabiye yemediğini bize nasıl söylemezsin?!" diye bağırdı Bora, Beyza'ya.

Beyza'nın dehşete düştüğü belli bir ifade yüzüne yayılmakla kalmayıp, sesinden de taşmıştı. "Kurabiye zencefilli miydi?!"

"Dalga mı geçiyorsun ya sen?!" diye bağırdı Bora.

"Haberi yoktu," dedi Çınar, bir kez daha araya girerek. Bora kaşlarını çatarken Çınar'a döndü. "Yanlış anladın... Daha doğrusu, suçu yanlış insanda arıyorsun."

"Haberi yoktu ne demek?!" diye sordu Bora, Çınar'a doğru öfkeyle bir adım atarken.

Çınar derin bir nefes alıp verdi. "Nazlı ve Frantz bahçede konuştular. Yanlarında da sadece biz vardık. Aydın, Gökhan ve ben. O sırada söyledi Frantz, kurabiyenin zencefilli olduğunu. Mehmet, Beyza sever diye zencefilli kurabiye getirmesini istemiş."

"Ben de Beyza'nın zencefil sevdiğini teyit ettim," dedi Aydın. Şaşkınlıkla Beyza'ya baktı. "Sevmiyor musun?" Bakışları odaya girmeyen Gökhan'a çevrildi. "Sen de sevdiğini söyledin?" Yeniden Beyza'ya döndü. "Yılbaşı kurabiyeleri zencefilli olmuyor muydu? Sen onları çok severdin?" En sonunda acı kahve bakışları Bora'yla birleşti. "Sorun ne Kara, ben anlamadım?"

"Bana kimse kurabiyenin zencefilli olduğunu söylemedi!" dedi Beyza. Sanki ağzında zencefilin korkunç bulduğu o tadı vardı.

Maça Kızı 8 | Devam* Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ