22.BÖLÜM: YENİ BAŞLANGIÇLAR

En başından başla
                                    

Mal :D

Mesajımı gönderdikten sonra biraz önceki gibi pişman oldum ve yine aynı düşünceye kapıldım. Bence ya ben mesaj yazmamalıydım ya da uygulamaya acilen böyle bir özellik eklenmeliydi.

Mal deme, tahrik oluyorum.

"Oha!" dedim ve sadece iki saniye sonra Rüya, "Ne oldu?" diye sordu.

Ayağa kalkıp yatağımda uzanan Rüya'nın yanına birkaç adımda vardıktan sonra telefonumun ekranını ona doğru çevirdim. Mesajları okuyup gülerek bana baktı.

"Sen bu çocuğa daha önceden de mal diyor muydun?"

Başımı sallayarak, "Yani son bir aydır o bana ne zaman aptal dese, ben de ona mal diyorum. Ama ne alakası var?" diye sordum.

"Kızım, anlamadın mı ya?" diye sorduktan sonra, "Ona mal demen garip bir şekilde hoşuna gidiyor," diyerek bana aşırı derecede saçma gelen bir açıklama yapınca dudaklarımı büzerek ona baktım. Ağzıma vurup "Eğme be şu ağzını, öyle kalacaksın bir gün," dedi.

Birkaç saat sonra Rüya evine gittiğinde odamın kapısını kapattım ve yatağıma uzandıktan sonra dün akşam indirmiş olduğum araba yarışı oyununu oynamaya başladım.

Oldum olası araba yarışlarını hiç birincilikle bitirememiştim. Aslında, dürüst olmak gerekirse... Oldum olası oyun da olsa arabayı asla düzgün sürememiştim. Başladıktan on saniye sonra illaki bir yere çarpardım ve sadece bir dakika içerisinde tüm can haklarımı kullanmış olurdum. Neden böyle olduğuna bir türlü anlam veremiyordum; telefonu sağa veya sola kaydırırken oldukça dikkatliydim ve hıza da çok fazla basmıyordum. Sanırım tüm suç, oyunu yapan kişilerdeydi. Bazı yolları çok keskin virajlı yapmışlardı ve ben o virajlı yolları bir kez bile geçememiştim. Evet, evet, tüm suç, kesinlikle oyunu yapan kişilerdeydi ama bir saniye... Oyunu başarıyla bitirebilmem için sadece yirmi saniyem kalmıştı. Telefonu sağa doğru yatırdım, tam o sırada kapı açıldı. Gelen kişiye bakmak yerine arabayı sürmeye devam ettim, heyecandan ellerim titremeye başlamıştı.

"Ne yapıyorsun sen?" diye sordu Kıvanç.

Onu umursamadım ve bütün dikkatimi sürdüğüm arabama verdim. Sadece on dört saniyem kalmıştı.

"Ayakların havada ve başın aşağıya sarkıyorken, ne yapıyorsun cidden?"

Yatağıma yan tarafından yüzüstü uzanmış, çenemi yatağın kenarına dayamıştım ve ayaklarımı da havaya doğru kaldırmıştım, bence gayet normal bir duruştu ve—

Kazandım!

Çığlık atarak ayağa kalktım ve telefonumu yatağımın üzerine doğru fırlattıktan sonra kollarımı Kıvanç'ın boynuna sarıp, "Kazandım Kıvanç! Yarışı ben kazandım!" diye bağırdım.

"Kafayı sıyıran bir Solucan..."

Kollarımı ona daha da sıkı sararak sevincimi yaşamaya devam ettim çünkü eğer sevincimi bu şekilde yaşayamasaydım, kendimi tutamayarak Kıvanç'ın önünde olduğumu unutup sevinç dansımı etmeye başlayabilirdim.

Kapı tekrar açıldığında ve odaya annem girdiğinde, kollarımı Kıvanç'tan ayırdım ve annemin, "Sana bir şey mi yaptı, neden çığlık attın?" diye sorduğunu duydum.

Annemin bu tuhaf tepkisi karşısında kaşlarımı çattım, başımı iki yana sallayarak, "Hayır, bir şey yapmadı," dedim.

"Pekâlâ..." dedi ve odadan çıkmak amacıyla açtığı kapımı kapatır gibi oldu fakat hemen sonra, "Ha bu arada... Kıvanç, seni bilmem oğlum ama Nehir'in yarın okula gitmesi gerek... On dakika daha kal, sonra evine git, tamam mı?" dedi.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin