Antidepresan Gülümsemesi

29 2 6
                                    

Hikaye bilgisi: Aurora Blanchard'ın geçmişini, onun bir canavara dönüşmesini, anlatan tek bölümlük hikayedir.
Anlatıcı: Aurora Blanchard.
__________

Geçmişimi unutmayı her şeyden çok istemiştim ancak baş düşmanım olan ergen büyücü tarafından canım alınırken gözümün önüne gelen tek şey hayatımdan parçalar olmuştu.

Daha küçük bir kız çocuğu olduğum zamanlarda bile üzerimde korkunç bir baskı hakimdi. Akademisyen olan annem ve babamı utandırmak gibi bir lükse sahip değildim, ben onlara layık olmak zorundaydım.

Daha on yaşına gelmeden onlarca ölü hayvan üzerinde deney yaptım, görmediğim organ kalmadı. Aslında kesip biçmekten keyif alıyordum. Kanın yapışkan hissi hoşuma gidiyordu.

Ya doktor ya da bilim kadını. Bu standartın altına düşemezdim. O yüzden babam da daha fakülteye gitmeden önce birkaç basit deney yapmam için beni teşvik ediyordu.

Notlarım çok iyiydi, öyle olmak zorundaydı. Sınıf ikincisi olmam ebeveynlerim için pek tatmin edici değildi ama ben ne yapacağımı biliyordum. O birinciliği alacaktım.

İlkokulun son günleri yaklaşırken annem ismimi çığlık atarak seslendi. Öyle ki sesini duyan birisi saldırıya uğradığımızı düşünebilirdi.

Mutfağa koşar adımımı atmamla yüzüme öyle güçlü bir tokat patladı ki beyin hücrelerim başımın dertte olduğu sinyallerini yakmaya başladı. "Anne?" Yanaklarım sızım sızım sızlıyordu.

"Ne yaptın sen?" Sinirden masayı yumrukladı. "Tuvalette Kristen Gibbs'e saldırmışsın!.. Aurora, kızın boğazına kalem saplamışsın! Sen-sen çıldırdın mı? Hadi, kendi hayatından nefret ediyorsun diyelim. Bizi de mi hiç düşünmüyorsun sen?"

O an en net hatırladığım hareketim şuydu: Başımı ukala bir tavırla dikleştirip, gözlerimi kin tutarcasına kıstım. Sözlerim ise "Birinci olmak zorundayım." olmuştu. Zirve arzum ürkütücüydü.

Çocuk olduğum için kimse beni yargılayamadı. Zaten ortaokula geçeceğim için okulum değişecekti. Babam bu konunun üstünün örtülmesini istiyordu. Bu yüzden yaşadığımız şehri değiştirmek zorunda kaldık. Ayrıca Kristen Gibbs de yaşıyordu, sadece ses telleriyle vedalaşması gerekmişti. Ölürken bile bundan pişmanlık duymuyordum.

Yeni bir şehirde geçmişi unutup güzel bir başlangıç yapmamız gerekiyordu ama başıma tam anlamıyla büyülü bir olay geldi. Kapımızı ansızın bir grup yetişkin çağırdı ve bana çok özel bir çocuk olduğumu söylediler.

Annem ve babam benim yüksek IQ'lu çocuklar için bir okula davet aldığımı falan düşünmüşlerdi ama cadı olduğumu öğrenmeleriyle hayal kırıklığına uğradılar: "Ne yani? Kızımızı hokkabaz olması için ucube okulunuza mı davet ediyorsunuz? Hayır, kalsın. Aurora zaten ülkenin en elit özel okuluna kayıt oldu."

"Gitmek istiyorum." Bu söz hayatımın dönüm noktasıydı zira eğer annemle babamı dinleyip Muggle okulundan devam etseydim, bugün çok farklı bir konumda olacaktım. İzin almak zor olmuştu ama sihrimden korktukları için engel olamadılar.

Onları dinlemeyi reddettiğim için büyücü bebeleri tarafından pişman edildim. Benim gibi onlarca cadı olmasına rağmen safkan ailelerden gelen çocukların zorbalığı yüzünden kısa sürede hayatımdan nefret eder hale geldim.

Büyücü okulunda hayatım çok zorlayıcıydı. Sayısız öğrenciyle gerek sözlü gerekse de fiziksel kavgaya girdim. Kendileri gibi olmayana zerre tahammül edemiyorlardı.

"Bulanıkchard!" Diye çağırıldığım her saniye akıl sağlığımı kaybediyordum. Özellikle de üçüncü sınıftan sonra her gün intikam yeminleri ettim. Bu dünyadan safkan ailelere ağır bedeller ödetmeden ayrılmayacaktım.

Mıntıka Hikayeleri | Mıntıka Serisi One-ShotWhere stories live. Discover now