6

15.9K 1.9K 809
                                    

Haiiii ben geldiim!

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

Neredeyse koşa koşa Komutan Kim'in ofisinin önünde soluğu aldığımda, kapıyı tıklattım. "Gel!"

İçeriden gelen derin sesini işitince, kapıyı açıp yavaşça ofisine girdim. "Emrinizdeyim komutanım." dediğimde eliyle kapıyı kapatmam için işaret verdi.

Komutuyla birlikte kapıyı kapattığımda, içerisinin mis gibi koktuğunu fark ettim. Karnım guruldarken çaktırmadan karnımı ovalayıp masasının önüne gelecek şekilde karşısına geçtim.

"Mekik mi çekeceğim komutanım? Şınav mı? Yoksa koşu mu yapacağım tekrar?" diye sorduğumda dirseklerini masaya yaslayıp parmaklarını iç içe geçirerek kıstığı gözleriyle bana baktı.

"Ceza vermek için çağırmadım buraya." dediğinde gözlerim sevinçle irileşti. "Çok yorgundum... Buna çok sevindim komutanım, çok teşekkür ederim."

Çalışma masasının önünde kalan tekli koltuklardan birine oturmamı işaret ettiğinde yavaşça dönüp oturdum.

Masanın üstündeki pizza kutusuna kaydı gözlerim o sırada. İçerideki bu mis kokunun sebebi o an belli oldu.

Ellerini çözüp dirseklerini masadan indirirken tek eli pakete uzandı ve parmaklarının ucuyla masada sürükleyerek bana doğru itti pizza kutusunu.

"Ye hadi." dediğinde gözlerim mutlulukla parladı. "Pizza mı? Gerçekten mi? Komutanım canım o kadar çok çekiyordu ki... Yemek için hafta sonu çarşı iznimi bekliyordum..." dediğimde dudakları usulca kıvrıldı. "Daha önce telefonuna baksaydın daha sıcak yiyecektin, ama şansına küs." 

"Soğukta güzeldir, hem o kadar da soğumamıştır ki..." diyerek heyecan içerisinde paketi açtığımda arkasına yaslanarak beni izledi. "Siz yediniz mi?" diye sormuşken bakışlarım kutunun içine kayınca eksilen dilimler nedeniyle çoktan yediğini anlamış oldum.

"Komutanım, bir dilimini Jimin'e götürebilir miyim? O da seviyor da. Hafta sonu birlikte çıkabilirsek yiyecektik hatta. Kantinde konuşmuştuk dün."

"Duydum sizi, benim de canım isteyince aldım. Aklıma geldin, çağırayım seni dedim. Ve yiyebildiğini ye, yiyemediğini de çaktırmadan Jimin'e götür. Diğer askerlere göstermeyin ama. Bir ara onlara da ısmarlarım."

Askeriyeye sipariş vermek yasaktı. Bu yüzden canımız fast food çektiğinde maalesef ki çarşı günlerimizi beklemek zorunda kalıyorduk.

Ama Komutan Kim bu kuralları itinayla çiğnemişti. Bu yüzden çaktırmadan götür demişti zaten.

"Hadi al ye, buz ettin pizzayı." dediğinde gülümseyerek kutuyu masadan ayırıp kucağıma aldım ve koca bir ısırık aldım. "Mmmhh." Kaşlarımı çatarak ağzımı büze büze yerken Komutan Kim sigara yaktı.

"Güzel mi?"

"Hem de çok güzel. Komutanım çok teşekkür ederim." dedim ağzım dolu bir şekilde. "Ağzındakini yut önce sersem, boğulacaksın." diye homurdanırken sigarasından çektiği dumanı havaya saldı.

-

"Komutan Kim, kral adam ya. Akşam yemeği öncesi gizlice pizza gömdüm sayesinde." dedi Jimin. Kısık bir sesle kıkırdadım. "Bizi duymuş biliyor musun kantinde konuşuyorduk ya hani. Pizza yiyelim diye sözleşmiştik. O da sipariş vermiş, aklına gelmişiz."

"Niye seni tek çağırdı lan o zaman?" diye şüpheyle gözlerini kıstığında ensemi sıvazladım. "Bilmem. Çağırdı ve gittim işte..."

"Birini mi yollattı koğuşa? Ben kantindeydim o ara tabii." dediğinde başımı iki yana salladım. "Birini yollatmadı, mesaj attı." Gözleri irileşti. İçtiği suyu neredeyse yüzüme püskürtecekken son anda duraksadı.

IMPOSING COMMANDER • TAEKOOKWhere stories live. Discover now