"Tam olarak... Hangi suç konusunda ortak olacağız?"

Jonathan derin bir iç çekti. Yoongi'yle konuşmayı planlarken bu kadar detaylı açıklamalar yapacağını aklına getirmemişti, onu zeki biri sanmıştı. "Şöyle ki, sen Minji'den nefret ediyorsun, ben de ediyorum. İkimiz de onu bitirmek istiyoruz. Anlaşıldığı üzere tek başımıza bunu yapmamız imkânsız."

"İmkânsız değil bir kere."

Jonathan kaşlarını çatarak sinirli bir şekilde "İki dakika egonu bir kenara bırakabilir misin?" dedi. Bunun üzerine Yoongi, omuzlarını düşürerek uslu bir kedi gibi Jonathan'ın diyeceklerini dinlemeye devam etti. "Tamam, imkânsız değil ama çok zor. Gerçekten çok zor. O yüzden güçlerimizi birleştirmemiz lazım." Ellerini birbirine kenetleyerek Yoongi'nin gözleri önünde salladı.

Yoongi hafifçe güldü. "Pardon, senin ne gücün vardı tam olarak?"

Jonathan kaşlarını çattı. "Beni fazla hafife alıyorsun, Min Yoongi-ssi. Unutma ki burada kalıp kalmamanı sağlayacak güç de bende."

Yoongi yerinde kıpırdanarak boğazını temizledi. Haklıydı, şu anki ufacık durumda bile ona ihtiyacı vardı. Gerçi onun buraya düşmesine neden olan kişi de oydu. Ama her ne kadar kötü sonuçlanmış olsa da onları Minji'nin evinden ve işkencelerinden kurtaran da oydu. Ortak olurlarsa o, plan adamı olabilirdi, makul çerçeveler dahilinde tabii ki.

"Tamam," dedi Yoongi. "Tamam ama beni çıkaracaksın, değil mi?" Gözlerinde Jonathan'a karşı duyduğu güvensizlik parıltıları dolaşıyordu.

"Harika! Bekle, avukatını çağırayım," dedi Jonathan ve yavaşça sandalyeden kalkarak yine yavaş bir şekilde kapıya ilerledi. Seokjin'e hemen bir şeyler geveledikten sonra Seokjin de hızla içeri girmişti.

"Neden bu kadar uzun sürdü anlamadım. Hadi, çıkaralım seni şuradan."

"Bekle, şikayetini geri çekti mi?"

Seokjin anlamaz bir şekilde Yoongi'ye baktı. "Evet? Buraya gelir gelmez ilk işimiz şikayetini çekmekti ama önce seninle burada görüşmek için ısrar edip durdu. Bunu konuşmadıysanız ne konuştunuz ki saatlerce?"

"Abartmayın, avukat bey. On dakika falan anca konuştuk." Jonathan arkadan atlamıştı Seokjin'in tepkisine.

"Her neyse. Memur bey, açar mısınız lütfen kapıyı?"

Kapı açıldıktan ve Yoongi de Seokjin de birkaç belgeye imza atıp, Yoongi kişisel eşyalarını memurdan teslim aldıktan sonra Jonathan da onların peşine takılmış ve çıkışa doğru hep birlikte gitmişlerdi.

"Arabanı aldırdım, evine bıraktılar. Şimdilik benim arabamla dönelim ve bir konuşalım bakalım," demişti Seokjin sert, avukat tavrıyla. Kim Seokjin'in bir sevimli, yumuşak arkadaş tavrı bir de sert avukat tavrı vardı. Ve yanlarında ne zaman yabancı biri olsa hemen avukat tavrına bürünürdü.

Yoongi başını sallayarak onaylamıştı arkadaş- avukatını. "Tamam, sen bin, hemen geliyorum ben de," dedikten hemen sonra arkalarında kuyruk gibi onları takip eden Jonathan'a dönmüştü. "Madem bir ortaklık kuracağız o zaman bunu bu şekilde nezarethane köşelerinde yapamayız. Doğru düzgün oturup konuşalım. Bana numaranı ver, müsait olduğumda seni ararım."

"Telefonun var mı ki yanında?" Ellerini deri ceketinin ceplerine sokmuş, ukala bir tavırla sormuştu Jonathan.

Yoongi, refleks olarak elleriyle üzerini arasa da boşuna olduğunu biraz geç de olsa anlamıştı. Minji, onu esir aldığında telefonunu da esir almış olmalıydı. Bir de yeni telefon ve hat almakla uğraşacaktı şimdi. Bu düşünceler saniyeler içinde zihninden geçerken yüzünü asmıştı istemsizce.

küçük beyaz yalanlar ℘ yoonkookWhere stories live. Discover now