Bakışları bana döndü. "Sadece seni tanıyorum diye ben" dedi masumca. "Eğer rahatsız olduysan.."

"Yok onun için değil." Poyraz'ın bir şey anlamadığını bildiğim için başta ona açıkladım durumu. "Geçenlerde bir derse daha katılmıştı o gün tanıştık kapıda." Aklıma gelenle güldüm. "Yardımcı oldu hatta bana."

Poyraz'ın çattığı kaşları düzeldi. "Ha" diye ses çıkardı ağzından. "Anladım, siz birlikte çalışın ya o zaman."

"Yok eğer size sorun olacaksa-"

Poyraz dostane bir şekilde omzuna koydu elini Göktuğ'un. "Sorun yok ben tanışmadan ne alaka niye Laçin demiş diye merak ettim kardeşim. Tabii ki muhabbet kurduğun biriyle çalışmak istersin. Biz zaten arada partner değişiriz, mesele yok."

"Ben de seninle çalışmayı isterim," dedim yanlış anlamasına engel olmak adına. Elbette Poyraz'la çok daha rahattım. Onunla partnerliğe çok alışık olduğum için alışkanlığın verdiği bir rahatlık vardı.

Yine de ilk kez yeni bir partner deneyimim değildi, hallederdim.

"Her zamanki koreografiden devam mı ?" diye sordu Göktuğ başlamadan önce. Onu onaylarken başımı eğerek topladığım saçımı sıkıca bağladım tepeden. Ciddi yüz ifademi takınarak geçtim karşısına.

Başta uyumsuz adımlar atıp birbirimize sık sık çarptık. Bir süre sonra ise ahenk kazanmıştı hareketlerimiz. Beni belimden biraz hızlı çektiğinde burnumu göğsüne çarptım ve ağzımdan kontrolsüzce bir inilti çıktı. Bakışlarımız birbirine değdiğinde gülmeye başladık. Elinin birini belimden çekip burnuma götürdü. "Özür dilerim, iyi misin ?"

"Kırdın kırdın" dedim alay içinde.

"Kıyamam kızardı."

"O kadar mı ?" Tenim çok hassas olduğu için en ufak şeye böyle kızardığı oluyordu. Özellikle ayak bileklerim mosmor olurdu bu yüzden. "Biraz mola verelim mi?" diye sordum susadığım için. Onayı üzerine uzaklaştım ki kapkara gözlerini bize çevirmiş Yaman'ı fark ettim. Elindeki spor çantasını bırakmamıştı henüz. Yeni giriyor olacak ki salona üzerindeki montu bile çıkarmamıştı. Fakat sonra neye sinirlendiyse artık ateş saçan gözlerini kapıya çevirip bir hışımla geri çıktı salondan. O tarafa doğru yürürken arkasından Kartal'ın "Nereye lan ?" dediğini duydum. Yaman bu soruyu cevaplamak için geri dönmemişti.

Kartal'ın yanından geçerken "Selam" dedim. Beni fark ederek "Naber ?" diye kısaca sohbet başlattı.

"İyi, siz yeni geldiniz galiba antrenmana?"

"Aynen Yaman'ın işi vardı, birlikte gelecek olunca işte.."

"Bir şeye canı sıkkın gibi duruyordu ama-"

"Anlamadım ki benim arabaya park yeri arıyordum, şimdi girdim. Ne olduysa geç girdiğim beş dakikada oldu herhalde."

"Ne olacak ki ?" Niye merak ettiğimi bile bilmiyordum aslında. Nedensizce onu merak ediyordum.

"Durduk yere dellenmiştir bile belki, boşver gerilir o sebepsiz bazen."

"Anladım."

Anlamamıştım. Ancak adımın seslenilmesiyle dikkatim de dağılmıştı. Göktuğ yanıma gelerek gülümsedi. "Kafeteryaya ineceğim bir şey istiyor musun?"

"Yok."

"Göktuğ," Kartal'ın kaşlarını çatmış olduğunu gördüm. Benimle konuşurken olan tavrından sıyrılmış mesafeli ve sert bir yüz ifadesine bürünmüştü. "Bu saatte gelmezdin ?"

"Çalışma saatimi değiştirdim." dedi Göktuğ onun aksine rahattı.

"Sebep?"

"Canım istedi."

Kartal beni aldı odağına. "Siz ikiniz arkadaş mısınız?"

Benim ağzımı açmama kalmadan Göktuğ kolunu omzuma attı. "Evet hatta partner olduk."

"Evet," diyerek onayladım onu sadece. Kartal'ın bir anda değişen tavrı beni de soğuk olmaya itmişti.

"Arkadaşlarında saatini değiştirmez umarım," dedi Kartal bana bir baş selamı vererek uzaklaşmadan hemen önce. "Hepimizin iyiliği için çok gözümüzün önünde durmazsan sevinirim."

Göktuğ'un gerilen bedenini hissettim ama soru sormadım. O da bir şey dememişti. En azından sorunun sadece Yaman olmadığını anlamıştım. Göktuğ'un arası hepsiyle kötü olmalıydı.

Salonun kapısına çevirdim başımı. "Ben biraz hava alacağım," dedim. Yaman'ın kötü halimde yanımda olduğu günden beri onun hakkında düşüncelerim değişmişti. Belki sandığım kadar umursamaz bir adam değildi. O an bana iyi gelmişti. Eğer sebep Göktuğ'u burada görmekse bile kötüyse ona destek olmak istemiştim.

Kapının önünde sigara içerken buldum onu. Beni çıktığım gibi fark etti. Yanına gittim hızlı adımlarla.

"Yine montsuz çıkmışsın dışarı."

"Sen neden bir hışımla çıktın salondan ?"

Kara gözlerini cevabını bildiğim bir soruyu soruyormuşum gibi kıstı. "Soruyor musun ?"

Omuz silkmekle yetindim. "Evet."

"Sorma" diye karşı çıktı. "Bunun için mi çıktın dışarı ?"

"Merak ettim seni öyle öfkeli görün-"

"Ne diye merak ettin ?" Lafımı bitirmemi bile beklemeden tüm öfkesiyle cevap vermesini beklemiyordum. Kaşlarımı çattım istemsizce. "Arkadaş falan mıyız da merak ettin ?"

"Ama geçen sefer-"

Güldü. Gülüşü o kadar sinir bozucu şekilde benimle alay ettiğini belli ediyordu ki sinirden kelimelerimi ağzıma tıkmıştım. "Kim olsa aynısını yapardım, kendine yorma." Baştan aşağı aşağılarcasına süzdü beni. "Hem zaten" dedi sesi mesafeliydi. "O itin arkadaşı olanla işim olmaz benim. Ben senin arkadaşın değilim."

Göktuğ ile yeni tanıştığımı, aralarındaki sorunu bile bilmediğimi söyleyebilirdim şimdi. Ama söylemedim. Benimle böyle konuşabileceğini sanıyorsa ona hiçbir şeyin açıklamasını yapmazdım. Hem ne demişti arkadaşın değilim...

Arkadaş bile değildik.

Sigarasını yere atıp üzerine bastı ve yanımdan geçerken yine montunu omzuma bıraktı. "Hava buz kesmeden gir içeri sen de."

Panduf | TextingWhere stories live. Discover now