Bitmedi, bitmedi mi Allah'ım acılarım, bitmedi mi hala akan yaşlarım, bitmedi mi...

Ellerim yüzümden kayarak kucağıma düştü. Yüzümü sarılan omuza bastırarak ağlamaya devam ettim.
Ağlamaya bile gücüm kalmadı artık.

D

ayanmaktan yavaş yavaş bitiyordum,
Sabır etmekten eriyordum.
Ölmek istiyordum, ölüpte kurtulmak istiyordum. Toprağın altında huzurla uyumak istiyordum.
Annemin yanında olmak istiyordum beni sıcacık kollarının arasına alıp sarmalasın istiyordum. Ben annemi istiyordum, ölüm istiyordum.
Ölünce annemin yanına gideceğim yine annemin yanında olacağım ve hiç ayrılmayacağız. Öbür dünyada zülum yok, acı yok, ayrılık yok biz annemle hiç acı çekip ayrılmayacağız.
Annemin beni korumasına da gerek kalmayacak çünkü; cennette kötü insanlar yoktur. Cennet bizi hiç acıtmayacak.

Annem şuan cennette, beni görüyor mu bilmiyorum ama görmesin. Acı çektiğimi görürse çok üzülür, üzülmesin annem bende yanına geleceğim geldiğim zaman acılarımdan arınarak geleceğim. Hiç yaram olmayacak, tertemiz geleceğim tıpkı yeni doğan bir bebek gibi.
Acılar nasıl ruhumdan silindiyse hafızamdan da öyle silinecek ve hep mutlu olacağız.
Gözlerimiz bir yaraya takılıp o güne dalmayacak, gözlerimizden yaşlar hiç akmayacak. Aksada mutluluk yaşları akacak. Biz mutluluğumuzu ölümün olmadığı bir dünyada yaşayacağız, anne. Bizim mutluluğumuz ebedi olacak.

"Anne," dedim fısıldamadan daha kısık sesle.

Yarı açık gözlerim kararmaya başladı. Etrafı artık net göremiyordum. Kirpiklerimi kelimenin tam anlamıyla yavaşça kapatıp açtım.
Bu göz hareketi gözlerimi daha çok kararttı. Kurumuş dudaklarımı hafiften aralayarak daha rahat nefes almaya çalıştım, nafileydi boğazımı içten yakan bir yumru vardı.
Etrafım giderek daha da karanlıklaştığında zayıf bünyemi daha fazla dinç tutamayarak kendimi bıraktım.
Düşeceğim sıra iki kol beni belimden sıkıca sardı. Sanki hafiften bir bedenim sallandı, yüzümde eller dolaştı.
Karanlık beni içine iyice çekmişti artık hiçbir şey hissetmiyorum.
Bir yere bırakıldı çulsuz bedenim nereye bilmiyorum dedim ya; karanlık beni içine iyice çekmişti artık hiçbir şey hissetmiyorum. Gerçekten hissetmiyorum, tek iki his hissediyorum acı ve derin özlem. Diğer duygular ruhuma kapılarını kapattı.
İki his birbirine iplerini dolayarak kör düğüm ettiler ve âdeta birbirlerine yemin ettiler beni bitirmek için.

☀️

İnsanın acı çekmediği an uyuduğu zaman derler. Diğenler acıyı tatmamışki böyle saçma bir cümle söylemişler.
Uykular da insana çok acı çektirir. Uykuda acı çekmek demek kabus değildir, güzel rüyalarda sana acı çektirir. Bir yandan uyanmak istersin, bir yandan uyanmamak arafta kalırsın arafın ateşiyle yanarsın ama asla kül olmazsın.
Ben araftaydım, uykunun arafındaydım bir yanım uyanmak istiyorken diğer yanım uyanmak istemiyordu. Ortada kalmıştım ve cayır cayır yanıyordum hangi tarafı seçeceğimi bilmiyordum.
Rüya ve kâbus görüyordum hangi tarafa adım atsam devamı gelmiyordu.

Çevremde ki ateş çemberi daraldığında nefes soluşlarım düzensizleşti.
Karar veremeyişim çemberi daraltıyordu. Korkudan titreyen ellerimin içine tırnaklarımı batırdım.
Bu korku arafta kalmanın korkusumuydu bilmiyorum, tek bildiğim araftaydım, arafın ateşiyle yanıyordum.
Çember giderek daraldığında ateşler havaya doğru yükselerek üzerime geldi.
Ateşin ilk kıvılcımı  tenime değdiğinde  kuru boğazımı parçalayacak kadar yüksek sesle çığlık attım.
Ateşin ısısını kollarımda hissetiğimde art arda çığlık atarak geriye kaçtım fakat bu kurtuluşum değildi aksine daha çok yanışımdı. Bulunduğum köprüden aşağıya düşerek ateşlerin içinde asıl yanışım gerçekleşti.

Aşk-ı MardinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin