~GÜLLERİN YANSIMASI~bir kez daha düşün

18 7 0
                                    

2 saat boyunca uyumuştum, sıkılmamak için Enes'le buluşacaktım. Üstümü değiştirmek için kalkıp valizimi açtım. Kıyafetlerimi yavaşça çıkardım, altıma bir kot şort; üstüme sadece bir gömlek alıp önünü açık bıraktım. Bu iyi bir fikir miydi bilmiyorum çünkü içimde sadece südyen vardı ve gömleğinin önünü açık bırakmıştım. Bu otelde bir sapık olacağını düşünmüyorum ama burası Amerika. Yinede gömleğimi açık bıraktım ve küçük el çantamı, siyah botlarımı giyinip odadan hemen çıktım. Enes'in odası benimkinin hemen yanındaydı bu nedenle yorulmuş olmayacaktım. Enes'in kapısını önüne gelip kapıyı güçlükle çaldım ve içimden şu cümleyi geçirdim "BİR KEZ DAHA DÜŞÜN". Neden bu kadar heyecan yapıyorum bilmiyorum. Tam kendimi hazır hissetmiştim ve kapıyı çalıyorum ki, kapı kendiliğinden açılıverdi. Enes'in üstünde hiçbir şey yoktu ve sadeceyırtık kot pantolonu ile duruyordu "Şey ben gerçekten üzgünüm." Dedim ve tam koşup gidecekken yine b*ktan bişi oldu. Arkamı döndüğüm anda bağcıklarıma takılıp tam yere düşecekken yere düşlediğim anlamıştım. Sanırım Enes'in kaslı kollarındaydım. Gözlerimi açtığımda ise bana bakan iki çift çekik göz gördüm. Beni dikkatlice yere indirdi. Ayağa kalktığımda ise o kadar utanmıştım ki anlatamam. "B-ben, biraz sıkıldım New York'ta dolaşmaya ne dersin?" Dedim. Hem her vakit beni arayan ailem beni arayamayacaklardı çünkü şu an Türkiye'de gece vakitleriydi, bizde ise neredeyse öğlen olacaktı. Enes "tabii ki, üstüme bir t-shirt giyinip geliyorum."Dedi ve odasına girip tam kapıyı kapatacakken bana seslendi "içeri gelebilirsin, sıkıntı yok" Dedi ve valizinin kapağını açtı. Bende "T-tamam" dedim ve içeri geçip kapıyı kapattım. Enes o anda üstüne lacivert bir t-shirt geçirdi, ve ayakkabılarını giydi. Hemen ardından otelin masasının önüne geçip çantasından bir fondöten çıkarıp yüzüne sıktı. Bu çocuk eşcinsel olmalı, neden fondöten sürüyor?! Ona garipsemiş gözlerle bakarken bana dönüp sırıttı "galiba şu an eşcinsel olduğumu düşünüyorsun, ama merak etme eşcinsel değilim ve asla olmam. Şöyle ki ben yarı, daha doğrusu çeyrek koreliyim ve 12 me kadar korede yaşadım. Bu nedenle makyaj yapmam çok normal güzel Türk kızı. Alış bence"dedi ve çantasından çıkardığı fırçayla fondöteni tüm yüzüne dağıttı. "Merak etme alışmamı gerektirecek bir durum yok, ama Türk erkeklerinde hiç makyaj yapan birini görmedim" dedim ve yatağının üstüne oturdum. Gülerek başını bana doğru çevirdi "artık görmüş oldun, ben hem Japon hem Kuzey Koreli hem Alman hem de Türk'üm" Dedi ve fondöteni yaymaya devam etti. "Sen Kuzeylilere değilde Güney Korelilere daha çok benziyorsun, ama yüzünde ufak bir Alman da var." Dedim gülerek. O da aynı şekilde, "Arkadaşlarım beni Alman'a benzetmezler fakat Güney Korelililere benzetirler." Dedi, ama yüzünde ufak bir Alman var gibiydi belkide ben yanılmıştım. Neyse makyaj işin bittiyse artık dışarı çıkıp birşeyler yiyelim."Dedim. Makyajının bitmiş olduğunu gördüm ve ayağa kalkıp sırt çantasını alıp tek koluna asıp kafasıyla bana "gel" işareti yaptı. Peşinden geldim, ve birlikte otelden çıkıp yürümeye başladık. "Ailen nerde yaşıyor?" Diye sordum ,"Ailem Amerika'da yaşıyor" dediğinde şaşırmıştım. "Nasıl, o zaman seni neden otele gönderdiler?" Diye sordum. "Ailem Teksas'ta yaşıyor, bende okumak için New York'a geldim" Dedi ,"Peki ya Türkçe'yi ne ara öğrendin?" Dedim. Güldü "1 yıl Türkiye de yaşamıştım. Denizli'de, peki sen Türkiye'de nerde yaşıyordun?" Diye sordu bende "İzmir"de yaşıyordum" dedim. Acaba kaç yaşındaydı? Dayanamayıp onu da sordum "Kaç yaşındasın? Kardeşin falan var mı?" Dedim,"Öncelikle 16 yaşındayım ve bir ablam var, abimde vardı fakat bir kaza sonucu hayatını kaybetti." Dedi. Bunu söylerken yüzü bir anda solmuştu ve o gülen yüzünden eser kalmamıştı. "Bende 15 yaşındayım, tek çocuğum ve istersen gel şuradaki cafeye gidelim, hem karnımızı doyurmuş oluruz." Dedim ve elinden tutup onu cafe'ye doğru sürükledim. Elleri çok yumuşaktı ve elinden tutmam sanki onun hoşuna gitmişti, çünkü yol boyunca yüzü gülüyordu. Cafe'ye girdiğimizde upuzun bir kuyruk yoktu direk sıraya girip siparişlerinizi verdik. Ben muzlu milkshilk ve kuruvasan istedim, Enes ise bir muffin ve kahve aldı. Siparişleriniz gelince tabi ki Enes'in kahvesi Türk kahvesi gibi değildi." Enes eğer bir gün Türkiye'ye gelirsen sana Türk Kahvesini içiricem. Emin ol ki çok seveceksin." Dedim gülerek. "Sen Türkiye'ye ne zaman döneceksin" Dedi üzgünce. Bunu söylerken üzüldüğünü çok iyi biliyordum. Ben buradan hiç gitmeyecektim hem de hiç...
"Enes sana bişi söyleyeceğim, ben buradan hiç gitmeyeceğim. Yani belki yaz tatillerinde giderim ondada söz seni götüreceğim." Dedim yine yüzü gülmemişti "Mevsim bana sakın yalan söyleme bana yalan söylenmesinden hiç hoşlanmam lütfen bunu yapma." Dedi, ben zaten gitmeyecektim ki! Bunu ona söyledim, "Enes, ben hiç gitmeyeceğim. Sana neden yalan söyleyim ki? Eğer gidersem benim adım da Mevsim değil. Are you okey?" Dedim ve bur anda gülümsedi ve ellerimi tuttu "Sen hep benim yanımda olacaksın." Dedi ve kolumdan tutup beni kafenin arka bahçesine hiç kimsenin olmadığı yere doğru götürdü. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Beni durdurdu ve 5 saniye bekleyim bir anda dudağıma yapışıp beni öpmeye başladı. Dikkatlice karşılık verdim. Öpüşüyorduk, evet 2 dakika boyunca...
Çekildi ve şöyle dedi "Benimle çıkar mısın Mevsim?" Dedi. Benim o sırada sesim gitmişti. Kekeleyerek "e-evet" Diye haykırdım. Hayatımın en mutlu anlarını yaşıyor olabilirdim. Tek kararlı olduğum şey Türkiye'ye onu bırakıp dönmeyeceğimdi. SADECE ONUNLA GİDERDİM.

GÜLLERİN YANSIMASI(devam etmiyorum isteyen olursa finali yazarım)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin