12. Bölüm

418 111 14
                                    


Bazen gereğinden fazla çok düşününce, insanın beyni yorulup odaklarmış gözü ve tamamen duymazmışsın o zaman gürültüleri. Sağır olurmuşsun konuşulanlara, seslenişlere ve kendine.

Birinin güçlü bir bağırtısını ve ya bir el hissetmeden omzunda, sarsılmadan ve ya o düşünceden kurtulmadan gelemezmişsin kendine. Sanırım kalp kırıklığı da böyle. Senden daha güçlü, içten içe çığlık atan birini duymadan, güvenilir bir el hissetmeden omzunda ya da bir deprem yaşamadan kendinde o kalp kırıklığı geçene kadar, belkı haftalar, belki aylar, belki de yıllar geçer ve sen sadece zamanını kaybettiğinle kalırsın.

Omzumda güvenilir bir el yoktu, fakat içten içe çığlık atan geçmiş yaşamımın depremini fark etmiştim. Kalp kırıklığım geçer miydi bilmiyordum ama artık haftalarımı ve aylarımı feda etmek yerine harekete geçmeli ve bana verilen her dakikayı değerlendirmem gerekiyordu.

Gecenin karanlığına eşlik eden sokak lambalarının ışığı yüzüme vururken, sessizlik içinde evin bahçesine girdik. Ege arabayı garaja park ettikten sonra bile yine aynı sessizlikte eve doğru ilerledim. Geldiğimizi duyan Melek kapıyı bizim için çoktan açmış, geçmemiz için geriye çekilmişti.

Ayağımdakı Melisa'nın ayakkabılarını çıkarıp oturma odasına doğru ilerken Kuzey'de merdivenlerden iniyordu. Odanın tam ortasında durarak beni izleyen üçlüye döndüm, hepsi farkındaydı bir şeyler hatırladığımın fakat ne olduğunu bilmemek canlarını sıkıyordu. En çokta Ege'nin. Çünkü Kuzey ve Melek biraz da olsa biliyordu gerçeği ama Ege hiç bilmiyordu. Birazdan öğrenecekti.

Ege'ye bakarken bir anda gözlerimin dolmasını sağlayarak ona dogru ilerledim ve boynuna sarıldım. Ege neye uğradığını şaşırarak donup kalırken, ben çok yakın bir akrabamı kaybetmişcesine ağlıyordum. Ege en sonunda şoktan çıkmış olacak ki kollarını belime dolayarak parmak uçlarına değen saçlarımı okşadı. Beni sakinleştirmek isteyen sesiyle "Güzelim ne olduğunu anlatacak mısın? Neden ağlıyorsun?" diye konuştu.

"B-ben...Hatırladım Ege. Ben birinden kaçıyordum. Çok korkunçtu. Y-yüzünü bir türlü hatırlayamadım ama çok korkunçtu Ege" Durmadan ağlarken konuşmaya çalışmak çok zordu ama Ege'yi inandırmam gerekiyordu. Hem ona güvendiğimi düşünmesi hem de benden şüphelenmemesi için bir şeyleri hatırlamaya başladığımı bilmesi gerekiyordu. Bunu daha fazla saklayamazdım, çünkü hasta bir şekilde o halde evden çıkmamın başka bir açıklaması yoktu, hele ki benim durumumdakı biri için. Ama artık bu sondu. Bir daha böyle bir hataya düşmeyecektim. Zamanında çok kaçmışım ama artık kaçmak yoktu, artık sadece savaşmak vardı, önce kendimle daha sonra ise bana bunları yaşatan herkesle.

Ağlamam dinene kadar Ege'ye sarılı bir halde durdum, yavaş yavaş sakinleşmeye başlayınca Ege beni kendinden biraz uzaklaştırarak yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerindeki çaresizlik duygusunu görmemek için kör olmak gerekirdi sanırım. Ege tam ağzını açmış bir şeyler diyecekken vücudumun bir anda boşluğa düşmesiyle korku içinde kollarını bana sardı. Gözlerimin kapanmasıyla hepsi bayıldığımı anlamış, endişe içinde başımın üzerine toplanmıştı. Onları goremesem bile sadece etrafımdakı seslerden kimin ne yaptığını anlaya biliyordum. Ege'nin sol eli belimden tutarak beni sarmalıyorken sağ elinin parmaklarını yüzümde gezdirerek adımı sesleniyor, uyandırmaya çalışıyordu. Benim gözlerimi açmadığımı görünce uyanmayacağımı anlamış olmalı ki yüzümde gezdirdiği elini bacaklarımın altından geçirerek diz çöktüğü yerden benimle birlikte ayağa kalktı.

Zihnimdeki Mahzen (Ara Verildi)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora