Ben Çocuklu Bir Adamım

96 7 0
                                    

Meleğimin ağlamasına uyanıp zar zor gözlerimi açabildiğimde saat neredeyse 1'e geliyordu. Beşiğe bir bakış atıp kafamı yastığa gömdüm. Dün gece gördüğüm rüya yüzünden uyanmış ve banyoda biraz fazla vakit geçirmiştim. Geç yatmıştım ve şimdi uykumu alamadığım için aşırı yorgun hissediyordum.

Meleğin ağlamasının şiddetlenmesiyle kendimi zorlayarak ayağa kalktım. Ebeveyn olmak çok zordu... Ayaklarımı süreyerek beşiğe yaklaştım ve Melek'imi kucağıma aldım. "Efendim babasının biricik kızı. Söyle bir tanem, ne oldu?"

Hafifçe sallarken kapıya doğru döndüm. Muhtemelen açtı. Normalde bu saate kadar çoktan yedirmiş oluyordum. Bu kadar ağlamakta haklıydı. Ben olsam ortalığın ağzına çoktan sıçmıştım.

Odadan çıkmadan telefonumu almak için komodine ilerlediğimde küçük bir not buldum. Üzerinde, "Tost yaptım, fırının içinde. Soğuduysa ısıtıp ye." yazıyordu. Yüzümde geniş bir gülümseme oluşurken telefonumu da alıp odamdan çıktım. Uyanmadığım bazı zamanlar bir şeyler hazırlayıp bırakıyordu Nihat. Gerek olmadığını söylesem de dinlemiyordu. Eh, yalan söyleyemem, dinlemiyor oluşu hoşuma gitmiyor değildi. Sayesinde adam gibi kahvaltı yapıyordum.

Melek'i kendi sandalyesine oturtup fırındaki tabağı çıkardım. Tostları tavada ısıtırken bir yandan da dolaptan bir kaç malzeme çıkarıp Melek'e mama hazırladım. Masaya geçince bir yandan Melek'imi yedirmeye bir yandan da kendim tıkınmaya başladım. Bugün akşama doğru arkadaşlar gelecekti. Çıkıp biraz alışveriş yapmam lazımdı. Saati kontrol ettim. Muhtemelen Nihat'ın da çıkışına yetişirdim. Sonra beraber arabayla biraz tur atıp eve dönerdik.

Hazırlanıp çıktıktan sonra Melek'i elimden geldiğince en güvenli şekilde arabanın koltuğa sabitledim ve hayatımdaki en yavaş sürüşü yaparak çocuk koltuğu almaya gittim. Bir yandan da Melek'e arabamı ve arabayla olan anılarımı anlattım. Komik olanların bazılarına anlatırken ve gülerken o da benimle birlikte güldü. Beni mi taklit ettiğini yoksa söylediğim şeylerin ne tarz şeyler olduğunu bir şekilde hissedip ona göre mi tepki verdiğini merak ettim. Eğer öyleyse yanında daha dikkatli olurdum.

Çocuk koltuğunu aldıktan ve market işini de hallettikten sonra Nihat'ı almak için üniversiteye doğru sürdüm. Niyeyse garip hissediyordum. Sanki dünden sonra bir şeyler garip olacakmış gibi. Aslında öyle olması için bir sebep yoktu ama... Bilmiyorum... Benle alakalı bir şeyler tersti bu aralar. Bir süredir gerçi... ama özellikle bu aralar... Nedenini bilmediğim bir şekilde sürekli stres olup bir şeyler için endişeleniyorum. Benlik bir şey değildi. Ve bu durum beni çok yoruyor.

Kırmızı ışıkta durduğumda derin bir nefes aldım ve Melek'e döndün.

"Melek... Nihat anlamadığını söylüyor ama bilmiyorum, bence anlamasan da hissediyor olabilirsin. Sence Nihat amcan nasıl hissediyor? Yorgun mu? Yani öyle tabi ama kastım şu anki durumumuz için. Diğer arkadaşlarıyla takılamıyor, eskisi kadar ne atari salonlarında ne de bilgisayarda oyun oynayamıyor... Vakti yok. Üzülüyorum, bir şeyler yapmak istiyorum ama ne lafımı dinliyor ne de ben becerip bir şeyler yapabiliyorum. Arkadaşlığımdan memnun mudur sence? Ya da benden biraz uzaklaşmak ister mi?"

Dönüp arka koltuktaki Melek'ime baktığımda elindeki oyuncağı kemirirken bana boş boş baktı. "En azından sence aramızın hala iyi olup olmadığına cevap verebilirsin, hm?" Ağzında hala daha kemirme oyuncağı varken güldü ve ayaklarıyla koltuğu tekmeledi. Bu evet miydi? Evet olarak mı kabul etmeliydim?

Arkadan çalan kornalarla hızla önüme dönüp arabayı sürmeye başladım. Kampüse geldiğimde sakin bir yere geçip park ettim ve Nihat'a mesaj atıp beklemeye başladım.

Koltukların arasından poşetlere uzanıp Melek'in yeni oyuncağını çıkardım. Paketini yırtıp daha sonra almak üzere arkalara bir yere fırlattım ve Melek'e verdim. Anında elindeki kaşıyıcıyı bırakıp yeni oyuncağına vurmaya başladı. Tuşlardan birine denk gelip ses çıktığında şaşırdı ve bana baktı. Tatlı suratını yememek için kendimi zor tutuyordum. "Ses mi çıkardı o?" Uzanıp tuşlardan bir diğerine bastım. "Aa bak bu da ses çıkarıyormuş." Meleğim de hemen bastığıma basıp güldüğünde ben de gülümsedim. "Aferin, bak buna bas şimdi de." Gösterdiğime basıp ses çıktığında daha çok güldü, ben de onunla birlikte güldüm. Çok zordu bir bebeğe bakmak, çok yoruluyordum ama bir gülüşü bile hepsine değiyordu. Çok tuhaftı, önceden herkesin abarttığını düşünüyordum ama gerçekten hissettiğim şeyi tarif bile edemiyorum. Sadece güzel ve saf bir duygu... Sahip olduğum ve olamadığım her şeyi ona vermek istiyordum. Güzel bir hayatı olmasını, hatırladığında gülümseyeceği anılarının olmasını, tüm kötü yanlarına rağmen dünyayı sevmesini, hayatta olmaktan zevk almasını, doya doya yaşamasını, şanslı olduğunu hissetmesini...

Baba Aranıyor! | bxbWhere stories live. Discover now