2. Aday

139 14 1
                                    

Karşımdaki adamı gözlerimi iyice kısarak süzüyordum. Bakımlı görünüyordu. Üstü başı tertemizdi ve giyimi de fena değildi. Sakin biri gibiydi. Açıkçası bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğundan bile emin değildim. Sadece ben ve Nihat aynı anda dersteyken bir kaç saatliğine oyalayacaktı. Afişi olta olsun diye abartarak hazırlamıştım ama... Sanırım Nihat haklı, genel olarak da biraz fazla abartıyordum. Yo hayır, haklıyım! Abarttığım falan yok, sonuçta benim çocuğum. Minik Melek'im en iyisine layık. Bir kaç saat için bile. Emin ellerde olmalı, öyle kolay güvenemem kimseye. Bu lavuk kim ki ona güveneyim?

"Yani bu işin altından kalkabileceğini düşünüyorsun?" diye sordum yargılayıcı bakışlarla.

"Evet, bir kaç saatliğine dedin zaten. Koşturacak yaşta değil, bebek arabasında duracak. Acıkırsa yemek yedireceğim ve ağlarsa oyun oynatacağım sadece."

"Ve dışardaysan üşümemesine dikkat edeceksin."

"Evet, bir de onu demiştin."

Senli benli konuşuyor. Tamam sadece bir yaş fark olabilir aramızda ama senli benli konuşyor. Hm...

"Ben biraz düşüneyim, sana sonra dönüş yaparım."

"Ne kadar sürer? Genel olarak iş arama halindeyim, çok bekleyemem."

"Akşama dönmüş olurum."

Adam başıyla onayladı ve "Ben kalkayım." deyip ayaklandı. "Tanıştığıma memnun oldum, iyi akşamlar." dedi. Elini sıktım ve ben de iyi akşamlar diledim. Bu adam da içime sinmedi. Bu da yaş.

Oflayıp arkama yaslandım ve uykusuzluktan şiş gözlerimi ovuşturdum. Benim seçici olduğum kadar benimkiler olsaydı belki ben bu kadar seçici olmazdım. IQ'umu zorlayan bu cümleyle yeterince yorulduğuma ikna oldum ve ayaklandım. Nihatla kaç gündür yorgunluktan yarım yamalak bir şeyler yiyorduk. Bugün midemiz bayram etmeliydi. Bu yüzden dönerken evin yakınındaki kebapçıya uğramaya karar verdim.

...

Eve geldiğimde Nihat koltuğun üzerinde saçma sapan bir şekilde uyuydu. Hayvan herif o kadar uzundu ki L koltuğa bile doğru düzgün sığmıyordu. Elimdeki poşetleri orta sehpaya bırakıp beşiğe doğru ilerledim. Tatlı minik meleğim de mışıl mışıl uyuyordu. Üzerindeki örtüyü düzeltip odama geçtim. Kıyaftlerimi değişip beyaz tişörtle lacivert bir şort giydim. Oturma odasına geri dönüp Nihat'ın başından aşağı dikildim ve onu dürtmeye başladım. "Nihat... Nihat kalk yemek getirdim. Nihat..."

Nihat mırıldanıp bana doğru döndü ve yavaşça gözlerini araladı. Nihat'ın bir diğer süperinsan özelliklerinden biriydi, adam çok rahat bir şekilde uyanabiliyordu ve ne kadar az uyursa uyusun benim en çok uyuduğum halden bin kat daha iyi durumda oluyordu.

"Hoşgeldin." dedi yeni uyandığı için boğuk ve olduğundan daha derin çıkan sesiyle. Yavaşça doğruldu ve bir gözünü ovuşturarak bana döndü. "Saat kaç oldu?"

"Yeni sekize geliyor." dedim yanına otururken. Başıyla onayladı ve ben sehpayı çekerken masadaki poşetlere baktı.

"Ne aldın?" diye sordu poşetlere uzanırken. İçindekileri açıp adana dürümleri çıkardı. "Ulan... Sabah düşündüm bayadır yemedik, yesek mi diye. Arayıp söyleyecektim sen gelince ama uyuya kalmışım amına koyayım. Kafam kazan gibi."

"Dün uyuyamadın galiba?"

Yavaşça başını iki yana salladı ve ayranları da poşetten çıkardı. "Aşağıdaki yerden aldın değil mi?" diye sordu kendi dürümlerinden birinin kağıdını açarken.

"Evet, oradakini daha çok seviyorsun."

"Çünkü en acılı orası yapıyor." dedi ağzındaki lokmayı çiğnerken. Haline gülüp ben de benimkinin paketini açtım ve bir ısırık aldım. "Yemin ediyorum gözlerime renk geldi. Uyumamışım, bayılmışım galiba."

Baba Aranıyor! | bxbDonde viven las historias. Descúbrelo ahora