33

679 81 103
                                    

Maiya'nın inkâr edemeyeceği bir gerçek vardı ki Gojo Satoru karşı konulamaz bir adamdı ve onu sevmek kaçınılmazdı.

Satoru hiç beklemediği bir anda hayatına girdiğinde, her ne kadar ona kapılmamak için dirense de bir şekilde ona yenilmiş ve kendisini, ona düşünebileceğinden daha fazla ve derin bir sevgi beslerken bulmuştu.

Her zaman bir parıltıyla bakan mavi gözlerini, sahip olduğu güzel gülümsemesini, tatlı, güzel ve aynı zamanda yakışıklı yüzünü sevmek zaten hiçbir zahmet gerektirmiyordu. Bunlara, fazlaca ona gösterdiği, nazik ve düşünceli tavırları eklendiğinde onu sevmemek elde değildi.

Büyük ve küçük, tüm kavgaları göz ardı edilirse oldukça kolay bir ilişkileri vardı. Bunu karmaşıklaştıran, çözümü olmayan bir bulmacaya çeviren ve yorucu hâle getiren şeyin kendileri olduğunu ayrı kaldıkları son birkaç ay sayesinde açıkça görebiliyordu.

İlişkilerinin karmaşıklaşmaya ilk ne zaman başladığından emin olamıyordu ancak güzel ve mutlu bir şekilde ilerleyen ilişkilerini aniden karmaşıklaştıran şeyin sağlıklı bir iletişim kuramamaları olduğundan en yakın arkadaşı Kaori sayesinde artık emindi.

Bazen bir durumun içindeyken farkına varamadığın sorunun farkına varmak için o durumun dışına çıkmak gerekiyordu ki insanın içindeki karmaşayı çözüp taşların yerine oturmasını sağlayan şey tam olarak buydu. Taşlar yerine oturduğunda üretilen çözümler zaten daha mantıklı ve etkili hâle geliyordu.

Maiya'nın şu an yaşadığı da buydu.

Her zaman mantıklı ve aklı başında bir kadın olduğunu düşünürdü. Yani... Satoru hayatına dahil olana kadar böyleydi çünkü şu an dönüp kendisine baktığında aşkın, daha doğrusu Satoru'nun aşkının, farkına bile varamadan kendisini tamamen aptallaştırdığını düşünüyordu.

İnsan ilişkileri iletişime dayanıyordu ve Satoru ile olan ilişkisinde bunu unutmuş gibiydi.

Kendisini yeterince açıklamadan anlaşılmayı beklemişti ve bunda Satoru'yu suçlamaya hiçbir şekilde hakkı yoktu. Satoru da kendisini yeterince açıklamamıştı ve onun da kendisini suçlamaya hakkı yoktu.

Bu zamana kadar kendi hatalarını Satoru'ya yüklemiş ve kendisine olan tüm öfkesini ona yansıtmıştı ve bu sadece kendisine değil, Satoru'ya da zarar veriyordu. Şu an farkındaydı ki, bunu bana Satoru yaptırdı diyerek işin içinden sıyrılamaz, içini rahatlatamazdı. Aklı başında biri olarak hareketlerinin sorumluluğunun büyük bir kısmı kendisine aitti.

Yani, Satoru onu kıskandığı hâlde kıskanmadığını dile getirdiği için Suguru'yu öpmesinin hiçbir mantıklı veya geçerli bir sebebi yoktu ki zaten kendisine bu denli öfkelenmesinin sebebi de buydu.

Satoru'nun hiçbir suçu yok değildi ancak bunlar kafasında büyüttüğü kadar da değildi. O sadece, kıskançlık ettiği zamanlarda ağzını tutamayan bir adamdı. Bunun dışında kendisine karşı hiçbir olumsuz veya kötü davranışı olmamıştı. Aksine, yaptığı her şey hayatını kolaylaştırmaya, kalbini güvende tutmaya ve özel hissettirmeye dayanıyordu.

Kendisi gibi böylesine yoğun sevgi ve tutku dolu bir aşkı o da ilk defa tadıyordu, ayrıca daha önce ilişki deneyimi de olmamıştı ve buna rağmen elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Bu duruma dışarıdan bakınca daha önce ilişki deneyimi olan biri olarak kendisini bu konuda yetersiz hissetmişti çünkü olan her şeye rağmen Satoru sevgisini vermeye devam etmişken kendisinin tek yaptığı hatasının altında ezilip ilişkiyi sonlandırmak olmuştu.

toxic, so addictive | gojo satoruWhere stories live. Discover now