11

179 13 14
                                    

Uğur sineğinin sinirli bakışlarını üstümde hissettiğimde, kendimi masanın yanında fazlalık hissetmedim. Ne geçen Adem abinin tavrı umurumdaydı ne de Uğur'un bana attığı saçma bakışlar. İçimden gelen bir his ile yapmıştım sonuçta. Üstelik Kılıç abinin burada, yanı başında olmamı istediğini bilmek yetiyordu.

Yalan değil, Kılıç abiye karşı bir şey hissetmiyordum. Çekici bulmuyordum, tatlı bulmuyordum. Hâlâ benim başım sıkıştığında sığındığım abim olarak görüyordum.

Adam sığınanı kardeşi olarak görmüyormuş ama Apo?

Eh, bu da vardı tabi. Onun herkese yardım ettiği doğruydu. Mahallenin kızlarının giyimlerinden ötürü laf atılmasını bile engelleyen biriydi o.

Genç kızlar açık giyindiğinde namussuz, erkekler el uzatıp  dokunduğunda namus oluyordu. Kılıç abiye tersti böyle durumlar. Bana olduğu gibi.

"Kim dedi onu?" Uğur'un burun kıvırıp sorduğu soru ile onu muhatap almadan Kılıç abiye baktım. Masada Uğur sineğinin varlığı, şu ortadaki saçma şamdan ile aynı değerdi benim için.

Kılıç abinin gözlerinin içine baktım. Bir dakika içinde ya Uğur'un yanından kalkacaktı, ya da ben gidecektim. Bunca zamanın hatırına da son şans olarak beni bir yere oturmasına izin verecektim.

Son şans olarak mı yoksa Uğur'un moraran suratını görmek istediğin için yollar mı arıyorsun?

Kendi iç sesimi umursamadan gitmeye yeltenmiştim ki, Kılıç abi Adem abiye dönüp kaş göz yaptı. Adem abi saniyeler içinde kalkıp karşıya otururken, nazikçe bileğimi kavradı Kılıç abi. "Gel." Dedi sadece. Tatsızlık çıkmasın diye uğraşıyor gibi hissedip bozuldum.

Demek ki onun için o kadar da önemli değiliz Apo.

Sesimi çıkarmadım, önümdeki Adem abinin böreklerini yemeğe başladım. Kafamı kaldırdığımda, Adem abinin kısılan gözleri ile karşılaştım. Adamın tabağına çökmüştük ulan.

O da sana selam vermemişti, ye gitsin.

Gözlerinin içine bakarak, dünyanın en lezzetli yemeğini yiyormuş gibi davranarak büyük bir ısırık aldım. Adem abi masanın üstünden uzanıp tabağındaki diğer dilimi almaya yeltendiğinde, anında böreği alıp geriye çektim.

Yemek konusunda reflekslelerimle kimse yarışamazdı!

"Çocuk gibisiniz." Uğur'un utanmadan hâlâ bize bir şeyler söylediğini fark ettiğimde, Adem abi ile aynı anda ona döndük.

"Sana ne be velet."

"Sana ne be velet."

Aynı anda kurduğumuz cümle ile, aynı anda birbirimize döndüğümüzde, ikimizde güldük. Kılıç abi de güldüğünde, Uğur suratını buruşturup kolasını yudumladı.

Hâlâ Kılıç abiye tüm olanları anlamatdığım için masada oturmaya yüz buluyordu it oğlu it.

Lakin saniyeler içinde yan tarafımda bir hareketlilik hissettiğimde, başımı çevirdim. Gördüğüm kız ile kaşlarım havalandı. Ayça dolgun fiziğinin iyi taşıdığı siyah bir elbise giymişti. Yüzüne ne sürmüştü bilmiyorum ama reddettiğimde bu kadar güzel değildi bu kız.

"Selam Apo." Ayça çekingen bir tavırla selam verdiğinde, tüm dikkatimi ona verdim. Sonuçta Burcu olmasa Ayça olurdu. Birilerini aldatmıyordum sonuçta.

"Selam güzellik." Dediğimde, gözlerim Adem abiye kaydı. Ben güzellik dediğimde suratını buruşturmuştu. Masanın altından ayağına tekme attığımda, yüzünü buruşturdu acıyla.

SerseriWhere stories live. Discover now