6

198 12 10
                                    

Elinde efes markalı bir bira tutan Alev'in, aynı ismi gibi alev saçlarına bakarken, yutkundum. Mavi gözleri anlattığı anı ile parıl parıl parlıyordu. Aşık olduğu adamı anlatırken, sanki ilk kez anlatıyor gibi anlatıyordu. Gözlerimi devirip güldüm.

"He Alev he." Dedim elindeki bira şişesini kavrayıp kafama dikerken. "O puşt seni sevseydi, bu halinde de severdi." Dediğimde, kolumu cimcirerek, elimdeki bira şişesini aldı. Acıyla kolumu kurtarırken, o şişenin ağız kısmını sildi. Ben de o sıra moraracak kolumu ovalıyordum.

"Ya napsın çocuk? Ailesi benim gibi bir gelini kabul etmezmiş." Dediğinde, kız kardeşim gibi gördüğüm kızın suratına acıyarak baktım. Kendisini yakıştırıyordu yanına, o taraftan bir sıkıntı yoktu lakin giyimi ve yaşam tarzı Azad'a uymuyordu. Ailesi muhafazakar bir aileydi ve Alev'i gelin olarak kabul etmezdi. Çünkü bildiğin aşiretti çocuğun ailesi. Alev ise; mini elbiselere ve croplara aşık biriydi. Giyim tarzını kimse için değiştirmek istemiyordu ama adamdan da vazgeçmek istemiyordu.

"Ne olacak o zaman kızım sizin bu haliniz?" Dediğimde, dudaklarını büzüp kafasını dizime yasladı. Gözlerini yumup biten bira şişesini yanına bıraktı öylece. "Bilmiyorum.." Diye mırıldandı umutsuzca. İkimizde gülsek de, durum kötüydü.

Ellerimi alev turuncusu saçlarına atıp okşadığımda, mahalleden bir kaç teyzenin bizi dikkatle izlediğini gördüm. Kaşlarım çatılırken, gözlerimi kıstım.

Kadınların arasında görüp tanıdığım surete dikkatli baktım. Bu kadın Kılıç abinin annesi Aysel ablaydı. Yanındaki kadınların onu dürtüp bir şeyler söylemesini umursamamaya çalışıyordu. Şu dedikoducu kadınlar arasında elmas gibi parlıyordu kadın.

Tabi, mahallenin çimenli parkında olduğumuz için herkes bizi görebiliyordu. Gerçi bu ikimiz içinde umursamaya değer bir gerçek değildi.

Alev'in saçlarını okşarken, duyulan ani fren sesi ile irkilip omzumun üstünden arkama baktım. Siyah lüks araçtan kıpkırmızı kesilmiş Azad indiğinde, gözlerimi kıstım.

Bence bu Azad götüne keleş sokmaya geliyor Apo.

İç sesimin tam yerinde yaptığı tespit ile anında dikeldim. O sıra zaten Alev'de ayaklanmıştı. Azad hızlı adımlarla bize geldiğinde, yanlış bir şey yapmadığımızı açıklamak için aralanan dudaklarım, daha cümle kuramadan yediğim yumruk ile kapandı.

Kendimi iki seksen yerde yatarken bulduğumda, gücümün bu puşta yenemeyeceği konusunda tez yazabilecek halde buldum.

Okunmuş tarhana mı içtin be Azad?
Bu ne oğlum yanağım içine göçtü!

Ani darbe ile uyuşan yanağımı tutarken kafamı kendime gelmek adına iki kez sağa sola salladım. Azad tek yumruk ile bunu yaptıysa, ikincisi için morgda sıra almam gerektiğinden emin oldum.

"Azad o benim arkadaşım saçmalama!" Alev'in bağırışı ile mahallenin birkaç gencinin bize doğru geldiğini gördüm.

Allah'ım yardım çağrımı geri çevirmediğin için teşekkür ederim, ilk cuma camideyim yemin ederim.

Lakin mahallenin gençlerinin yardıma geldiği ilk an, Azad'ın passatından inen diğer iri yarı gençleri görüp, ''Hasiktir..'' diye mırıldandım.

Bunlar kesin boş değildi.
Yanlarında, muşta ya da kelebek olma ihtimali epey yüksekti.

Ne muştası Apo, keleş vardır keleş!

SerseriWhere stories live. Discover now