11*toplantı yemeği

43 8 3
                                    

Gökten küçük bir yıldız bırakmayı unutmayın.
Birde küçük bir yorum.
İyi okumalar der ve sizlere küçük bir kalp bırakırım ❤️

🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️


Duha önümde ilerleyip bana restorandın bölümlerini anlatıyordu, gerçektende çok güzel bir yerdi, deniz kenarında olması bir avantajken dışarı bölümü çok güzel konsep edilmişti.
Deniz ve doğa iç içe organize edilmiş ve yeşil ile mavinin uyumunu ön planda kullanarak doğa ile iç içe güzel bir atmosfer yaratmışlardı. Epoksi LED'li yuvarlak masalar kullanılmış ve etrafındaki sandalyeler ise sanki sarmaşıklardan oluşan örtüler ile kaplanmış gibi görünsede gerçek olmadıklarını elleyerek tesst etmiştim.
Restoranda birde eğlence bölümü vardı canlı müzik konseptli rengarenk masalar ve yuvarlak koltuklardan oluşuyordu. Etrafı aydınlatan ışıklar ise seni bir uzay yolculuğuna çıkarabilen türdendi.
Tabi burası ile başka çalışanlar ilgileniyordu.

"Eee nasıl buldun yeni iş yerini?" Diye soran Duha'ya çevirdim başımı.

"Çok güzel bir atmosfer, içerisi ayrı eğlence bölümü ayrı, dışarısı apayrı bir güzellik. Buranın sahibini gittikçe merak etmeye başladım doğrusu."
İçeriside ayrı bir olaydı, her restoranda olduğu gibi iç içe karışık bir mekan değilde simetrik bir acı ile düzenlenmişti, ağırlık veren renkler kahve ile siyah renkleri olsada araya koyulmuş beyaz ve gri rengide vardı.

"Buranın sahibi bir kadın mı? Yoksa adam mı?" Diye sordum ama bu kadar detay içeren ve özenilmis olan mekanın bir kadın elinden çıktığını düşünüyordum, bilirsiniz biz kadınlar biraz daha ayrıntılara dikkat eden varlıklarız.

" Bir adamın, hatta onu görmüş olmalısın dün buradaydı, bir ara Cüneyt beyin odasına girdi, Araf bey. Gördünmü.?"
Duha'nın sorduğu soru üzerine çok düşünmedin çünkü görmüştüm.
Şu mavi gözlü adam olmalıydı.

"Mavi gözlü adammı?" Diye Sorarak Yine de teyit ettim.
Duha gülümseyip başını salladı.
"Evet o aklında gözlerinin kalması çok doğal çünkü gözleri kimsenin adlandıramadığı bir renk, bizde mavi deyip geçiyoruz. Aslında mavinin elli tonu gibi." Deyip gülümsemeye devam etti.

"Aslında gözleri hem Deniz'in serin suları hemde ateşin harlandığında ortaya çıkan laciverte benzeyen bir renk.
Gözlerinde hem deniz var hemde ateş."

"Vay be güzel tabir, şimdiye kadar kimse böyle yorumlanmıştı. Gözlerine çok dikkatli bakmış olmalısın?"

"Hayır kısa bi andı zaten ama seninde dediğin gibi gözleri dikkat çekici."

" Ee o zaman iş başı, bugün çok çalışacağız, şef başı bizim burda lak lak ettiğimizi görürse fena olur."

Duha ile birlikte mutfağa gittik ve siparişleri alıp geri yukarı çıktık.

🕊️

Doğrusu yorucu bir gündü ama maalesef gün daha devam ediyor ve şimdide şef başının başımızı ütülemesini dinliyorduk.

Karşılama bölümünde çalışan kız koşarak yanımıza gelmiş ve Araf bey ile misafirlerinin geldiğini Cüneyt beyin onlar ile ilgilendiğini söyleyip geldiği gibi koşarak geri gitmişti.

Duha yanımızdan ayrılıp bir on dakika sonra siparişleri alıp gelmişti.

Burak ile cenk servis masalarını alıp arkamdan ilerlerken ben önlerinde ilerleyip Duha ile servisi yapacaktık.
Masanın önünde durduk.
Dikdörtgen masa cam kenarında deniz manzaralıydı. Burdan bakınca üç kadın ve bir adamın yüzünü görüyordum ama sırtı bana dönük üç adam daha vardı. Üç kadın ile yanlarında oturan adamın servisini Duha, sırtı bana dönük olan adamların ise servisini ben yapacaktım.

Allah'tan hepsininde sipariş aynıydıda bir karışıklık olmayacaktı.
Hepsi şefin spacial yemeğini istemişti,
Servisleri yapmaya başladığımda cam kenarında oturan adamın mavi gözlü adam olduğunu görmüştüm.
Yemek servislerinden sonra kadehleri doldurmaya başladım, en son Araf beyin şarabını doldururken sandalyesine eğildim ve ondan aldığım koku ile yavaşladım.
Kokulara karşı astımım yüzünden bir hassasiyetim vardı ama onun kokusu masadakiler gibi ağır bir koku değil aksine yumuşak ve naif bi kokusu vardı.

Biraz daha koklayıp ne kokusu olduğunu çıkarmaya çalıştım ama önünde fazla oyalandığımı anlayıp hızla kendimi geri çektim, göz ucu ile ben çekilirken Araf beyin irkildigini gördüm. Umarım benim onu kokladığımın farkına varmamıştır çünkü patronumun gözüne bir sapık olarak görünmek istemezdim.

Duha'nın yaptığı el işareti ile yanına gidip onun gibi durdum.
"Sen az önce Araf beyimi kokladın?" Demesi üzerine gözlerimi etrafta gezdirip kimsenin duymadığından emin olup ona döndüm.
Gözlerini kısmış şeytani yandan bir gülümseme ile bana bakıyordu.

"Yoo hayır nerden çıkardın ki?" Sonuna kadar inkâr kızım.

"Bilmem bana öyle geldi herhalde." Deyip önüne döndü ama yüzündeki o şeytani sırıtma hala yerli yerinde duruyordu.

Yemekten sonra tatlı sipariş edilmişti bu sefer bende yanlarında olduğum için kimin ne sipariş ettiğini duymuştum.
Tatlıları önlerine koyarken bir kez Araf bey ile göz göze gelsemde gözlerimi hemen kaçırmıştım.

Anladığım kadarı ile Araf beyin karşısında oturan esmer kız onun asistanıydı, yanında oturan adının Yağız olduğunu öğrendiğim adam ise ortağı, ama restoranda ortaklarmıydı bunu bilmiyorum işte.
Geri kalanların konuşma yapılarında ve kadınlarında simalarından anladığım kadarıyla yabancılardı.

Araf beyin diksiyonu ise ayrı hayran kaldığım bir konuydu çünkü çok güzel konuşuyordu.
İşin bağlandığını ise ortaya çıkan kağıtlardan anlamıştım.
İmzalar atıldıktan sonra saat 23:30 civarı kalkmışlardı.
Araf bey giderken dördümüzede maaş ikramiyesi vermelerini söyleyip gitmişti.

İlk günden ikramiye almam benim açımdan çok iyi olmuştu.
Bu sayede Sinan beyden tebrik almıştım.
Etrafı temizleyip yarına hazırladıktan sonra restoranttan çıkmıştık.
Kapı önünde Duha ile bekliyorduk ama neyi beklediğimizi bilmiyorum.

"Senin evin buraya uzak mı?" Diye soran Duha'ya çevirdim başımı.

" Evet, dolmuş ile kırk dakika taksi ile yirmi beş dakika sürüyor." Diye cevap verdim.

"Ya senin?" Diye soran bu sefer ben oldum.

"Benimki iki sokak arkada. Seninki baya uzakmış, nasıl gidiceksin bu saatte dolmuş olmaz, mesai bitiminde çıksaydın bulurdun ama şimdi zor."

İlk günden full time çalışmıştım normal çıkış saatim, 22:00 olsada şuan saat, 00:30 du ve mecburen taksi beklicektim ama ne zaman gelirdi bilmiyordum.

" Buraya yakın bir taksi durağı varmı?" Diye sordum.
Taksi belmektense yakın ise ayağına gitmeye razıydım.

" Buraya en yakını yürüme mesafesinde yirmi dakika. Hem bu saatte oraya kadar yürüme İstanbul burası bu saatlerde pek tekin olmaz."

Normalde böyle bir durumda Emrah abiyi arardım ama bu saatte uykusunda etmek istemiyordum.
Ama duysada bana kızar ve ( biz burada saksıda bekleyen Çiçekmiyiz niye haber vermiyorsun kızım) diye kızardı. Onunlada en son bir saat öncesinde mesajlaşmıştık istersem gelip beni alabileceğini söylemişti ama ben red etmiştim.

" Bir kuzenim var en iyisi onu arayıp gülmesini söylemeliyim." Diyerek telefondan son arama kayıtlarını açtım.
Emrah abi yazan yere tıklayıp aramayı gerçekleşticekken önümüzde bir araba durdu ve camları açtı.



🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️




Bölüm sonu canavarına merhaba diyelim.

Bu bölümün kısa olduğunu biliyorum ama maalesef bölümü yazarken bir talihsizlik yaşadım ve bölüm kayıt olmadan silindi.

Ve böyle kısa olmasının bir diğer sebebi ise kimsenin yıldız ve yorum yapmaması yüzünden.
Yıldızlar ne kadar çok bölüm o kadar uzun.

Şimdi lütfen her kes bölüm ile ilgili yorum yapabilirmi☹️

Sizin yorumlarınız benim için önemli çünkü gidişat belirlicem.

Tatlı yazarınızdan sizlerle kocaman bir ❤️❤️❤️

ZÜMRÜDÜ ANKA   #Yeniden doğuş#Where stories live. Discover now