*hoyrat*

54 8 51
                                    

Konaktan çıkıp bizi bekleyen arabaya bindik.
Yol boyu kimse konuşmayıp sessizliğini korumuştu ama içimdeki ses için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Çünkü
aklım çok karışıktı.

Ramazan ağabeyin kendinden emin duruşu beni korkutmuyor değil, onun yüzünden kendim kurduğum plan dan dâhi şüphe duyuyorum.
Sanki aklımı okumuş ve kaçacağımı biliyor gibi hissediyorum.
Ama hayır kaçacak olmamı bilse bile, ki sanmıyorum sadece tahmin edip önlem alır, ama o önlemler hiç bir işe yaramayacak, çünkü benim onlara bir oyun dahi oynayacağımı kimse anlamayacak, tâbi ben buralardan çok uzakta olunca anlayacaklardır ama iş işten geçmiş olacak ozaman.

Aklımı kurcalayan soruları tek tek kendim cevaplayıp yok ettim, ben aklımdaki sorular ile cebelleşirken eve gelmiştik bile, eve girer girmez hemen odama gittim, şuan hiç biri ile uğraşamazdım. Aklımı kurcalayan sorular bana yetiyordu çünkü.

Birde Faruk ağabeyin biz konaktan çıkarken bana olan bakışları da aklımı meşgul ediyordu, niye baktı acaba öyle. Odaya girerken olduğumuz pozisyon yüzünden beni yanlış anlamış olabilirmi acaba, sonuçta adam gelip aramızdaki en masum sensin demişti, belki de artık benim için öyle düşünmüyordur, belki de bu evliliğe razı geldiğimi düşünüyordur. Aman neyse canım onun düşünceleri önemli değil, aklımı onunla meşgul edemem. Benim düşünmem gereken daha mühim şeyler var.
Mesela dinî nikah. Ne yapacağım bu konuda, mutlaka buradan giderken onunla hiç bir bağım olmamalı.
Ama bir şekilde bunuda çözmem gerek, düşün Zümra düşün bir yolunu bul.

"Zümra!" Düşüncelerimi bölen içerden gelen babamın sesi oldu. Şimdi başlıyorduk işte.

Yatağımdan kalkıp üstümü düzelttim ve odamdan çıkıp salona geçtim, babam en köşede üçlü kanepede ayaklarını uzatmış otururken annem ve ağbeyim, babamın oturdugu kanepe'nin karşısındaki kanepede yan yana oturmuş televizyon izliyorlardı.

"Efendim Baba?"dedim, babamın televizyon ekranında olan bakışları beni buldu.

"Bu gün öyle herkesin içinde ne diye yok şimdi nikâh olamaz diyin?" Bu soruyu sormak için geç bile kalmışlardı aslında ama şimdiye kısmetmiş.

"Söylediğim ya günah diye, hocada dedi günah " dedim.

" Hoca moca banane, işi ne güzel şimdiden bağlayacaktık" dedi, akılları fikirleri oradaydı zaten.
İnsan biraz kızı için üzülür ya, ama bunlarda oda Yok, işleri güçleri sipai ailesi ile akraba olmak.
Çok istiyorsalar oğulları onları ne güzel akraba yapıyor, gidip oğullarının nikâhını garantiye alsınlar, sonuçta ben buradan gidince kızları sayesinde kurulan bir akrabalık kalmayacak. Acaba ben gidince ne olur, bak bunu çok merak ediyorum.
Babamın son söylediği sözlere hiç bir tepki veremedim, konuşursam bir aile kavgası daha olacaktı çünkü.

"Bir şey demeyeceksen uykum var, yoruldum bugün, uyuyacağım " Dedim, babam bir süre yüzüme bakıp, bana cevap vermek yerine başını aşağı yukarı salladı. Neyse ki oda kavga edecek gününde değildi.

Annem ile ağbeyime bakmadan salondan çıkıp odama girdim, bu gün gerçekten yorulmuştum.
Üzerime pijamalarımı geçirip yatağıma girdim hemen. Hiç bir şey düşünmemeye karar verip gözlerimi kapadım.

Çok geçmeden uyku beni karanlığına esir almıştı zaten.

*
*
*

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açmıştım, babam ile ağbeyime kahvaltı hazırladıktan sonra, ben ile annemde kahvaltı yapmıştık.
Uzun zamandan sonra ailem ile kavgasız bir kahvaltı yapmış olmanın sevinci ve aynı zamanda benim için her şeyin yolunda gidiyor olmanın mutluluğunu yaşıyordum.

ZÜMRÜDÜ ANKA   #Yeniden doğuş#Where stories live. Discover now