-7-

1.1K 98 19
                                    

"Kaç güneş battı o gecede bilmiyorum. Ama bir daha hiç sabah olmayacak gibiydi. Bir söz, kaç
güneş batırır o zaman öğrendim."
ceza sömürgesi-franz kafka

&

"Anlat, dinliyorum." Alparslan'ın derin bir nefes aldığını gördüm. Güç almak istercesine yanındaki kardeşine baktı. Onu onaylayan şekilde uzunca gözlerini yuman Cihanla konuşmaya başladı.

"Cihan, yani abin, doğduktan bir buçuk yıl sonra hastalandı. Cihan'a o küçücük bedenine rağmen lösemi teşhisi konuldu. Ben küçüktüm çok hatırlamıyorum ama doktorlar annemlere kök hücre tedavisi gerekiyor demişti. Ben dahil ailedeki kimsenin dokusu Cihan'ınki ile uyuşmadı. Bize bir an önce tedaviye başlanması gerektiğini söylediler. Annem ve babam çok çaresizdi...

Birkaç hafta Cihan için donör bulmaya çalışsalar da bulamadılar. Doktor son çare olarak annemizin hamile kalmasını ve bu sayede doğan çocuğun kordon kanından kök hücre alarak tedaviyi uygulayabileceklerini söyledi. Öyle de oldu..." gözleri dolu şekilde kafasını kaldırıp bana baktı. Ardından tekrar kafasını eğerek konuşmaya devam etti. Pür dikkat, kaşlarım çatık şekilde onu dinliyordum.

"İşte birkaç ay sonra annemin hamile olduğu haberini aldık. Annem zor bir hamilelik dönemi yaşamıştı. Daha Cihan büyümemişken başka bir bebekle nasıl ilgileneceğini kendine dert edip duruyordu ancak bir yandan da oğlu iyileşeceği için mutluydu. Gel zaman git zaman aradan 8 ay geçti. Erken doğum da olsa sağlıklı doğmuştun.

Sen doğduktan sonra abine can oldun. Tekrar yaşattın onu. Senin sayende ruhsuz ve hasta bakan mavi gözleri tekrar yaşam belirtileriyle aydınlandı. Senin sayende yaşadı Cihan." karşımda oturan iki kardeşin de gözleri dolmuştu.

Cihan kafasını iki yana sallayarak öne eğdiğinde ağladığını gördüm. Ben herhangi bir duygu belirtmeksizin yüzlerine bakıyordum. Dünyaya gelme sebebim bile bir başkası içindi. Bir başkasını yaşattığım için mutluydum ama yine de garip hissettiriyordu...

"Cihan iyileşmişti, mutluyduk. Sonra o malum olay yaşandı işte. Evimiz yıkıldığında hepimiz enkaz altındaydık. Babam ve ben sokağa bakan duvar kenarına yakın bir yerde durduğumuz için enkazdan ilk olarak bizi çıkardılar. Ortalık mahşer günü gibiydi. İnsanların acı dolu çığlıklarını her yerden işitiyordum. Yaklaşık 13 saat sonra Cihan kurtarıldı. Ardından da annem. Bir tek sen o enkazdan çıkmadın Berk. Babamla günlerce nöbet tutarcasına harabe olmuş evin önünde bekledik. Gazetelerde mucize kurtuluş haberlerini görüyorduk, bir umut biz de seni bekledik...

Uykusuz gecelerle geçen bir haftalık nöbetin ardından bütün umudumuzu kestik. Herkes mahvolmuştu. Annem sürekli senin için "ölmedi, ölse hissederim" diyordu. Umudumuzu asla kaybetmedik, belki kurtarılmıştır ama başka şehirlerdeki hastanelerden birine sevk edilmiştir diyerekten kendimizi avutuyorduk. Çevre illerdeki hastaneleri arayıp tek tek sorguladık. Ancak gelen telefonla bütün umut kapılarımız suratımıza kapanmıştı.

Hastaneden gelen aramada bize, 5-6 yaşlarında bir erkek çocuğu cesedine ulaşıldığını ancak ceset tanınmaz halde olduğu için kimliğini tespit edemeklerinden bahsettiler. İşte o an anladık. Kimse o hastaneye gidip cesedi teşhis etmek istemedi...

Apar topar hastaneye gitmiştik. Morgun önüne teşhis için giden babamın eline ölüm belgesi uzattılar. Belgede cesedin teşhis edildiği ve aileye teslim edileceği yazıyordu. Zaten o andan sonrası çığlıklardan ve ağlamalardan ibaretti." dolu gözlerimle karşımda acı çeker gibi konuşan adama baktım. Birkaç kez konuşmak istedim. Ağzımı araladım ancak sonra vazgeçtim. O da aynı şekilde gözleri dalmış halde anlatmaya devam etti. Hikayenin devamı olması kalbimi sıkıştırıyordu.

ᴀɴᴇᴄᴅᴏʜᴇDonde viven las historias. Descúbrelo ahora