10"Piknik"

497 12 0
                                    

Zaman durmuş gibiydi, o şekilde ne kadar süre durduk bilmiyorum ama bilmediğim bi zaman kavramı içinde hissetmiştim kendimi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Zaman durmuş gibiydi, o şekilde ne kadar süre durduk bilmiyorum ama bilmediğim bi zaman kavramı içinde hissetmiştim kendimi. Hem bitmesini istemeyeceğim kadar kısa hemde geçen dakikaları fark etmeyeceğim kadar hızlı geçmişti. Ama bildiği tek şey vardı Aslandan etkilenmeye başlamıştım. Bunun en büyük sebebi onu öpmemdi. İçine düştüğüm sarhoşluktan güç bela kurtulup onu ittirdim.
"Ne yapıyorsun sen ya?"
"Ne yapıyormuşum ben ya"  beni sinir etmekten fazlasıyla zevk aldığı belliydi.
Resmen benimle eğleniyordu.
"Çok oldun sen hemen kimse seni görmeden çıkıp gidiyorsun hemen!"

"Tamam be meraklın değilim gidiyorum."
Geldiği gibi camdan tırmanarak inmişti. Deli. Ardından pencereyi kapatıp perdeyi çektim. Birde bu çıktı başıma artık odamda da bana huzur yoktu.
Saat epey geç olmuştu. Gözlerim uykusuzlukla ağırlaşmaya başlamıştı bile. Yatağıma girip kendimi uykuya bıraktım.

Ertesi gün okula bir iki saat geç gitmiştim. Sınıfça pikniğe gidecektik. Bu yüzden hepimiz saat 11 gibi okul bahçesindeydik. Aslan ve arkadaşları da ordaydı  onların gelmesini beklemiyordum açıkcası ne işleri vardı piknikte.    Aslı çaylardan birini bana uzatıp "çok güzel olmuşsun bugün" dedi. Bu hali beni şaşırtmıştı. Açıkcası geçen günki sebepsiz tavrından sonra arkadaşlığımızın bittiğini düşünmüştüm.  "Teşekkür ederim."
"Ne zaman kalkacak şu servis donduk" hava çok soğuktu piknik için pek uygun bir hava olmamasına rağmen piknik organizasyonu yapılmıştı.
"Çok acıktım ya.. sen ne getirdin?" Aslı elimdeki torbayı işaret edip iştahla dudağını yaladı. Bu hali çok tatlıydı

" peynirli börek"
"En sevdiğimm"
Diğerlerininde görüp canı çekmesin diye kaptan bir tane çıkartıp aslıya uzattım. İki saniyede böreği mideye indirmişti zaten.
Arzu ve ekürileri de bizden bir kaç adım uzaklıkta duruyorlardı ve tabii ki Aslanların yanında. Arzu bir çocuk gibi dudaklarını büzüp Aslana döndüp
" şimdiden üşüdüm" deyip nazlansada Aslan onu pek tınlamadı.
Aslıyla aynı anda birbirimize bakıp suratımızı buruşturduk.
"Zavallı"
"Kesinlikle"

"Geçen neolduuu.." havadisi patlatacakken Aslı elini kaldırıp beni durdurdu.
"Hşşt... dedikoduyu gideceğimiz yere sakla"
"Aa tamam tamam." Haklıydı ayaküstü harcanacak bir dedikodu değildi. Servis geldiğinde hepimiz sırayla servisi doldurduk.
" herkes otursun yoklama alıcam"
Hoca servisin dolmasını bekleyip yoklamasını aldı. Aslıyla Aslan ve tayfasından uzakta bir yere oturmak için çabalarken Aslan arkamızda oturan ikiliyi kaldırıp onların yerine oturdu.
Dağdan inme, nezaketsiz ayı....
Aslı göz kırpıp merakla sordu "Arkamıza mı oturdular"
"Başka yer kalmamış gibi... yol boyu bunları çekicez" Aslı gözlerini devirip önüne döndü.
Arka çaprazımızda rüya oturuyordu. Kısa bir bakış attığımda onu da bana baktığını fark ettim. Tatlı gülümsemesine aynı şekilde karşılık verip önüme döndüm. Aslı kafasını cama yaslamış şarkı dinliyordu. Neyseki yanıma kitabımı almıştım. Yoka yol boyu sıkılacaktım. Başak yılmazın Yürek Yangını kitabı kitaba yeni başlamama rağmen bayılmıştım. Şirin ve Siyabend'in  hikayesi merak uyandırıcıydı.
Kitaba dalmışken birinin saçımla oynağını fark ettim tüm dikkatim ve dağıldı. Arkamı döndüğümde Aslanın saçımın bir tutamıyla oynadığını fark ettim. Fakat şöyle bir şey varki ne yaptığının o da farkında değildi. Tüm dikkati elindeki telefondaydı. Saçımı geri çektiğimde ancak farkına varabilmişti. Bunu yaptığımdaki şaşkınlığı bunun kanıtıydı.

Önüme dönüp kitabımı okumaya devam ettim. Dakikalar sonra piknik alanına gelmiştik. Servisten inmek için ayağımı atmıştım ki dengemi ıslak zemin yüzünden kaybedip kaydım neyseki belime sarınan eller düşmeme müsade etmedi.

"Dikkatli ol balım"

Tabii ki Aslan yedi yirmidört ensemde olan başka kim var. Aslı ve bir kaç tane iyi anlaştığım kızla boş ve temiz masalardan birine oturduk neyseki masa vardı. Sınıfça yapılacak olan piknik dağılmış herkes gruplar halinde farklı masalara yerleşmişti. Sınıfça piknik yapmanın ne anlamı kaldı ki?

İsmail de benimle aynı fikirde olacakki duruma el attı.

" bu ne ya ne anlamı kaldı pikniğin. Hadi birleştirelim masaları." Herkes İsmaile hak verim masaları birleştirdi ve getirdikleri yiyecekleri masaya yerleştirdi. Upuzun bir masa ve çeşit çeşit yemekler. Ve benim gözüm onca çeşit arasında Arzunun getirdiği sarmalarda kalmıştı enfes görünüyorlardı.

Getirdiğimiz yemekleri afiyetle yerken üzerimde gezinen bakışları fark ettim. Aslan elindeki çayı yudumlarken gözlerini bana dikmiş düşünceli düşünceli beni izliyordu. Gözleri bende kafası başka yerde gibiydi. 

"Ne anlatıcaktın?"
"Hıı?" Aslana odaklandığım için aslının ne dediğini duymamıştım.
"Dedikodu var dedin ya ne kimle ilgili"
"Hıı evet" çaktırmadan gözlerimle Aslı ve Arzuyu işaret ettim" kaşları anında kalktı  fazlasıyla meraklanmıştı.
"Kavga mı ettiler yoksa"
"Yok öyle bişey değil daha fena"
Bu söylemim onu daga da meraklandırmıştı.
Kulağına eğilip kimsenin duyamayacağı bir şekilde "kütüphanede öpüşürken gördüm onları"

"Oha!" Sesi gereğinden yüksek çıktığı için bir kaç kişi dönüp aynı anda bize bakmıştı
"Sessiz ol"
" ciddi misin"
Kafamı sallayıp onayladım onu.
"midem bulandı"
" ben gördüm bi de onları bi de beni düşün"
"Haklısın canım" 

Karnımızı doyduğunda ormanlık alan yürüyüşe çıktık rehber eşliğinde tabii yoksa kaybolmamız kaçınılmazdı.
Bağcımın çözüldüğü için diğerlerinden  çok az geride kalmıştım.
"Pazar günü işin var mı?" Tepemde dikilen aslanı duymazsan gelip yürümeye devam ettim
"Sana soruyorum"
" ne yapacaksın Aslan"
" seni yemeğe çıkarmak istiyorum"
" benden uzak duracağına söz vermiştin lütfen sözünü tutar mısın?"
" dün gece halinden gayet memnun görünüyordun"
Onu duyan oldu mu diye etrafı göz ettim hemen "boş boş konuşma insanlar yanlış anlayacak. Dün gece demişken bir daha sakın odama girme"

Onu arkamda bırakıp adımlarımı hızlandırdım. Sinir şey önce beni öp akşamına kalmadan Arzuyu kütüphanede götür sonrada gece vakti izinsiz odama gir.

"Kimle konuşuyorsun"
"Ağğ!"
"Ne bağırıyorsun kızım"
"Korktum bi an görmedim seni"
Rüya sorana kadar kendi kendime konuştuğumun farkında bile değildim şu aslan en sonunda delirtmişti beni.

"Aslan hala senle mi uğraşıyor"
" gizli hayranım kendileri bensiz yapamıyor"
Bu dediğim onu güldürmüştü.

Yine o ses... bildirim sesi herkes aynı anda telefonunu çıkardı ben de tabii.
İfşa sayfası yinebirinin ipini çekmiş olmalı.

İnterlet net çekmediği için sayfayı yenilesemde fotoğraf netleşmiyordu. "Üfff bu da"
Ve saniyeler sonra fotoğraf netlendiğinde herkes önce ekrana daha sonrada bana baktı. Bakışlar benim ve Aslan arasında gidip geliyordu. Biri biz öpüşürken fotoğrafımızı çekmişti ve paylaşmıştı.

"Oooo defne hanıma bak sen istemem yan cebime koy"
" biz de bunu saf sanıyoruz hepimizden hızlı çıktı"
"Belliydi zaten"
Gözüm öfkeyle karardı. Yanımda duran rüyayı omuzundan ittirip üzerine yürüdüm " sendin değil mi o"
" kim ne diyorsun"
"O gün bizi çeken sendin. Senden başka kimse toktu orda"
" deli misin be başka işim mi yok" elimi rüyanın saçına atmak için kaldırdığımda bir el buna engel oldu. Hakan.
"Sakın" kardeşini koruyordu peki beni kim koruyacaktı. Yine rezil olmuştum. Ama bu defa asıl düşmanımın kim olduğunu biliyordum.

***

Huh. Bölümde ufak tefek yazım ve imla hataları olabilir düzenlemeden attım çünkü... umarım bölümden keyif almışsınızdır. 
-sizi seven bir başak.

🪬🫧🪺🩵

Yıldızlara Bak Where stories live. Discover now