8.7K 1K 902
                                    

Bazı zamanlarda hayatın durduğunu hissedersiniz. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, en sıkı tutacağına inandığınız parmağınıza bağladığınız kördüğüm olmuş ipin hiç açılmayacağına o kadar da inanmışsınızdır oysa.

Bir ip bile bazen sizi yarı yolda bırakırken, bir insan nasıl olurda bırakmaz?

"Keşkelerimin olmasından nefret ediyorum biliyor musun?" Jisung kafasına tuttuğu silahı aşağı indirmiş, ellerini serbest bırakarak yere düşmesini sağlamıştı.

"Buraya gel." Minho kollarını karşısında ki bedene sararak kucağına çekmişti. O kadarda gergin hissetmemişti Minho, biliyordu ki karşısında ki çocuk her şeyi o kadar merak ediyordu ki yaşamak için en olmadık şeyi bahane edebilecek kadar masum birisiydi.

Minho'nun bacaklarına oturduğu anda istemsizce kolları boynunu bulmuştu.

Jisung nefret ettiği adamın kucağında nasıl olurda huzuru bulurdu?

"Konuşmama izin verecek misin?" Minho sakince sorduğu soru karşısında gömleğinde bir damla göz yaşı almıştı cevap olarak. Bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Jisung kendini rahat hissettiği için ağlıyordu, şimdi konuşmazsa bir daha fırsatı olmayacaktı.

"Ben... İnan bana nereden başlayacağımı bilmiyorum, sen kucağımda ağlarken konuşmak bana çok ağır bir yük gibi hissettiriyor." Derin bir nefes alarak kendini toplamaya çalışmıştı genç oğlan.

"Yaptığımın doğru olduğunu savunmuyorum, yanlış olduğunu kabul etmiyorum. O adam senin hakkında öylesine ağza alınmayacak şeyler söyledi ki Jisung... Bunları söylemek, bilmiyorum ben kendime yakıştıramıyorum. Babandan nefret et istemiyorum her ne olursa olsun o seni büyüttü ve bu zamana kadar yanında kaldı." Jisung ne zaman ki baba kelimesini duysa, bir damla gözyaşını daha serbest bırakıyordu.

"Onun senin sevdiğine çok inandığını biliyorum." Jisung ikna olmamışçasına kafasını olumsuz anlamda sallamıştı. "Ben inanmadım ki, o beni sevdi. Ben onun oğluyum Minho, hangi baba oğlunu sevmez ki?" Kucağında ki bedenin sırtını sıvazlayarak yatıştırmaya çalışmıştı.

"Benden nefret ediyorsun, ben seni seviyorum. Bu belki de bir şekilde aynı yere çıkıyor biliyor musun? Sen babanı her ne kadar sevsen de o senden bu zamana dek nefret etti. Sevmeyi beceremiyor insanoğlu... Bende beceremedim."

"Ne dedi babam sana... Bana yalan mı söylüyorsun? Bu sana olan nefretimi değiştirmeyecek." Jisung'un net çıkan sesine karşılık ağlamaktan kızaran burnu ve yanakları Minho'nun onu öpmemesi için yeterince zordu.

"Duymak seni daha iyi hissettirmeyecek..." Minho söylememekte, Jisung ise öğrenmekte kararlıydı. "Kalkacağım kucağından."

Jisung kalkmaya yeltendiği anda Minho kollarını oğlanın beline dolamış kafasını küçüğün boynuna gömmüştü.

"Kal... Biraz daha."

"Ben..." Jisung ne söylemesi, nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Nefret ettiğini düşünüyordu ama elini saçlarına atma isteğine hakim olamıyordu.

Bedenini kaybetmiş gibi hissediyordu, küçük Jisung gitmişti sanki. Her gözyaşında içinde ki çocuğu kırk yerinden bıçaklıyor gibiydi ama ağlamasını bir türlü bastıramıyordu.

"Bana anlatmazsan, seninle küs kalacağım... Sana yemin ederim ki küs ölür giderim." Hıçkırıklarının arasından konuşunca Minho kafasını boynundan kaldırmış hafif kızaran gözlerini sıkıca kapatarak derin bir nefes almıştı.

"Baban senin ona kalan bir yıkıntı olduğunu düşündüğünü söyledi." Tek çırpıda ağzından çıkardığı lafla birlikte stres dolu bir nefesi de beraberinde bırakmıştı.

Teddy Bear/ MinsungWhere stories live. Discover now