BÖLÜM 30

261 202 22
                                    

Kasaba burdan 15 mil uzaklıktaydı uçağın olduğu havaalanı ise kasabadan 15 mil uzaklıktaydı. 30 millik bir yolculuğumuz vardı.
Saat şuan gecenin dokuzuydu kasabaya erken varacaktık ve biz gece kasabaya gitmemek için arabayı Boris'in olduğu yerden uzaklaştırdık ama kasabaya da yakın değildik.

Şuan yol kenarında durmuş sabah olmasını bekliyorduk. Bu gece yaşadıklarımızdan dolayı bir saldırıyı daha kaldıramazdık. O yüzden dinlenmek adına Rex aracı sağa çekip durdurdu. Bu gece biraz uyuyup sabah erken saatlerde yola çıkacaktık.
Sera arkaya geçip Maria ile uyuyordu şuan ben ve Rex de ön koltuklarda oturmuş nöbet tutuyorduk. Zombi saldırısına karşı.
"Sence zombiler ve bu kaos ne zaman bitecek Rex?" dedim kısık bir sesle konuşmazsam uykuya dalardım aynı şekilde Rex'de.
"Bilmiyorum aslında, neden ve nasıl çıktıklarını dahi bilmiyoruz ve bence tüm insanlık bittince onlarda açlıktan ölecek."
Dediğinde içim ürperdi, insanlık biter mi ki?
"Umarım böyle bir şey olmaz."dedim.
"Umarım Freya." diyip elindeki bir kolyeyle ilgilendi. İlk defa görüyordum bu kolyeyi , bir kadın kolyesiydi ve bir doğal taştan yapılmaydı sanki.

"Senin için önemli olmalı." dedim bakışlarımla elindeki kolyeyi göstererek.
Acı bir şekilde gülümseyip:
"Annemden kalan son hatıra, ona aitti zombiye dönüşmeden önce elime tutuşturdu." dedi elindeki kolyeye hüzünlü bir bakış atarak.
"Başın sağolsun tekrardan Rex."
"Senin ailen nerde yada Sera'nın." diyince yüzü hüzne dönen ben oldum bu sefer onları ne kadar da özlemiştim.
"Trafik kazasında kaybettim onları, Sera'nın ise bir ailesinin olup olmadığını bilmiyoruz çünkü onu yetimhaneye bırakmışlar doğar doğmaz." dedim.
"Senin de başın sağolsun, Sera içinde üzüldüm kimse böyle bir şeyi hakketmez. Peki Austin kim Sera'nın sevgilisi mi çünkü adı geçince çok üzülüyor sen üzülmüyorsun demiyorum yanlış anlama sadece o daha çok kötü oluyor."
Rex bocaliyor mu bana mı öyle geldi. Neyse diyip konuştum:
"Bir arkadaşımız , zombi saldırısına uğrayınca bir zombi kolunu çizdi bir çizikle bir şey olmayacağını sanıyorduk. Ama hâlbuki dönüşümü geç sürmüştü. Bir adam ismi Thomas bizi bulup bir eve götürdü orda da bir kaç kişi daha vardı ama onlara Austin'nin yaralandığını söylemedik çünkü söyleseydik onu vurabilirlerdi. Neyin iyi geleceğinin dahi bilmiyorduk.
Gece yarısı olduktan sonra o eve de zombiler saldırdı bazıları zombiler tarafından dönüşüm geçirdi bazıları ise kendini öldürdü onlara dönüşmemek için.
Austin'i alıp ordan kaçtık ama çok gidemeden onu da kaybettik. Sonra ise zombiye dönüşüp bize saldıracakken onu vurdum çünkü bizim Austinimiz zombi olmadan önce ölmüştü." dediğimde gözlerim doldu hala alışmış değildik kim alışabilir ki.

Rexle susmuş bir kaç saatin geçmesini bekliyorduk. Bir kaç saat sonra Sera ile Maria kalkıp nöbet tutacaktı. Maria iyiydi tek sorunu elindeki oyuncak bebeği kendi bebeğiymiş gibi görüyordu sadece. Ona sabaha kadar uyumasını dediğimizde Sera'yla nöbet tutacağını söyledi.

Saate baktığımızda sabahın biriydi. Rexle Serayı ve Maria'yı çağırdığı mızda hemen uyandılar. Onlar on koltuğa ben ve Rex de arkaya geçtik. Rex kafasını sağ cama ben ise sol cama yasladım. Tam uyuyacakken:
"En ufak bir şeyde bizi uyandırın Sera kesinlikle kendi başınıza helletmeyin."
"Tamam Freya hadi uyu bir kaç saat sonra yola çıkacaz zaten." dediğinde gözlerimi kapatıp uykuya daldım. Uykuyu çok seven ben zombiler çıktığından beri neredeyse hiç uyumuyorduk.

Gözüme çarpan güneş ışınlarıyla kalktım bir an sadece bir an kendi yatağımda sandım ama ağrıyan boynum sayesinde odamda değil arabada olduğumu anladım.
Çok pis uyumuşum yaa diyip öne bakınca Sera ile Maria'nın olmadığını gördüğümde panikleyip sağıma bakınca Rex'in uyuduğunu gördüm.

"Rex uyan Sera ile Maria yok." Dediğimde hemen uyandı. Öne bakıp boş koltukları görünce araçtan indik.
"Nereye gitmişler?"
"Bilmiyorum Rex bende yeni uyandım ama yoklar." Diyip çevreye bakındık.
Uzun bir yoldan ve kurumuş ağaçlardan başka bir şey yoktu. Sera ile Maria görünmüyorlardı. Bir şey mi oldu diye korkuyorduk bu yüzden etrafa onların sesleniyorduk.
"Mariaaaaa, Seraaaaaa..." ama ne bir ses nede bir görüntü vardı.

Rexle olumsuz ve endişeli bakışlarımızı atıp arabanın yanında bekledik.
Bir kaç dakika sonra karşıdaki ağaçlar arasından Maria ve Sera çıktığını ve sağlam olduklarını görünce derin nefes alıp rahatladık. Aklımız çıkmıştı.
Bize yaklaştıklarında daha ben konuşamadan Rex konuştu.
"Nerdesiniz Sera? Burda bir saattir bir şey oldu diye endişelendik nasıl bu kadar sorumsuz olursunuz." Dediğinde şaşırdım tamam endişelendik de bu kadar tepkiyi Rex'den beklemiyordum.

"Lavabo için gittik ve sizde uyuyordunuz. Sizi uyandırıp biz lavaboya gidecez haberiniz mi olsun dedi." Sera kızararak lavabo kelimesi onu utandırmıştı Maria ise üzgün bakışlarını bana atıyordu ona gülümseyince oda gülümsedi.
Rex'e baktığımda oda kızardı Sera'ya karşı sen niye kızarıyor sun? Sonra ikisinin kızaran yüzleri arasında birbirine olan bakışları hadi ama biz zombilerle savaşıyorduk ve bu ikisi bir birine mi aşık oldu. Cidden neyle uğraşıyorduk. Aşkımız eksikti zaten. Sera'ya tek kaşımı kaldırıp neler oluyor anlamında baktığımda beni görmezden gelip arca bindi.

Aşık olmuş bas baya bu ikisi.

DİRİLİŞ (Zombiler) Where stories live. Discover now