✣ ⅩⅠⅠ ✣

Start from the beginning
                                    

İstemememe rağmen beklemiyor da değildim ama. İlaçlarımı almamıştım mesela. Yanımda bile değildi çünkü. Psikiyatrik bir ilacı aniden kesmenin -özellikle de yüksek dozda- çok yanlış olduğunu biliyordum. O, bunu benden çok daha iyi biliyordu. Beni de tanıyordu. Bunun için bile bir mesaj atabilirdi, ya da hiç değilse Jowoon'a söyleyebilirdi ama bunların hiçbirini yapmamıştı.

Ben öfkeliydim, kırgındım, kötü hissediyordum fakat her şeye rağmen yanımda olacağını söyleyen biri olarak ona ne oluyordu? Bu kadar kolay mıydı beni hayatından çıkartmak?

Elbette kolaydı. Diyordum ya, düşündükçe içinden çıkılamaz bir hal alıyordu yaptıkları ve söyledikleri. Zaten kolay olmasa ne önceki akşamki tartışmayı yaşardık, ne de bugün evde yatıyor olurdum mesela. Bir şeyler yapardı, yapmıyordu.

Bütün bu hareketleri de söylediklerimde haklı çıktığımı kanıtlıyordu sadece. Onun için farklı, zor, iyileştirmeyi kafasına koyduğu bir hastadan fazlası değildim.

Olmak gibi de bir derdim yoktu aslında, ama madem olmayacaktım, ederinden büyük sözler vermemeliydi bana. En başından beri öyle bir hastaymışım gibi davranmalıydı.

Hayatında bir yerim olabilirmiş gibi değil.

En çok sinirimi bozan noktaysa ona hâlâ içten içe güveniyor olmamdı. Dokunuşlarının beni başka kimsede olmadığı gibi rahatsız etmeyişi bile yeterince kötüyken bir şekilde bana tekrar ulaşmaya çalışacağını düşünüyordum. Öyle bir şey yoktu. Ulaşacak olsa bunu çoktan yapardı. Ne kadar kötü hissettiğimi gözleriyle görmüştü, biliyordu.

Akşama doğru güçlü bir baş dönmesi ve mide bulantısı yaşamaya başladım. Açlıktan ve ilaçlarımı almamamdan kaynaklı olduğunu düşünsem de çıkmadım yataktan. Hiçbir şeyin bir anlamı yok gibi hissediyordum çünkü. Bu düşünce bende korkunç bir farkındalığa yol açtı. Gerçekten, kimin umurundaydım ki?

Elbette hayranlarım vardı. Onlarca, yüzlerce, binlerce insan ölümümün ardından muhakkak ağlar, üzülürdü. Hakkımda haberler yapılır, fotoğraflarım panolara asılırdı. Ölüm yıldönümlerim hatırlanırdı, mezarımı ziyaret ederlerdi.

Ama o kişi ben değildim, insanların bildiği, kafalarında oluşturduğu Taehyung'tu. Asıl ben için üzülecek insan sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Ölürsem arkamdan bir haftadan fazla yas tutacak nerdeyse kimsem yoktu.

Yapayalnızdım.

Odam da, ev de karanlıktı. Hiçbir ışık yanmıyordu. Nefes alış verişlerim dışında bir ses yoktu. Telefonuma hiçbir bildirim gelmiyordu. Belki de şu an ölsem, saatlerce, hatta günlerce kimsenin haberi olmayacaktı.

Birden kendimi gülerken buldum, çok saçma bir andı. İstemsizce güldüm, gülüşüm bir kahkahaya döndü, saniyeler sonraysa kahkahalarımı hıçkırıklarımdan ayıramaz oldum. Hüngür hüngür ağlamaya başladım.

İşte, doktorun farkında olmadan bende yarattığı en büyük yıkım buydu. Benimle günlerini geçirmiş, yalnız olmadığıma, güvenebileceğim biri olduğuna inandır.mıştı beni. Aptalın teki olduğum için de hemen dört kolla sarılmıştım bu ihtimale. İyi şeylere çabucak alışıldığı için olsa gerek, bu kadar hızlı bir şekilde gerçeklerle yeniden yüzleşeceğimi hiç düşünmemiştim.

Kaç dakika o şekilde ağladığım hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bitmeyecek gibi hissettirdi.

Camdan atlamayı düşündüğüm an hissettiğimden farklı olarak bu kez gerçekten ölmek istediğimi düşündüm. O an korkmamış, üzülmemiş, ağlamamıştım ama bu kez ne hissettiğimin oldukça farkındaydım.

Midnight Sessions | TaekookWhere stories live. Discover now