19

304 38 27
                                    

#Hoseok'tan

Dün akşam evimde kaldıktan sonra Jiwoo ile kahvaltı yapıp tekrardan Yoongi'nin evine gelmiştim. Salonda oturuyordum şimdi. Canım sıkılsa da bir yere gitmeyip oturmuştum. Bir şeye ihtiyacı olacak diye diken üstünde oturuyordum. Her an bir şey olacak diye de korkuyordum.

Benim yerimde olan her insan benim gibi şeyler hissetmez miydi? Yoksa ben mi abartıyordum?

Arkadaşlarım bunu saçma bir şekilde onu sevdiğime bağlasa da ben buna inanmıyordum. Kendilerince saçmalıyorlardı işte. Bir süre görmezlikten gelir ve olayın unutulmasını sağlardım.

"Pansuman yapılması gerekiyormuş ama hemşirenin işi çıktığı için bugün gelemeyecekmiş. Ne yapacağız?" Dedi Taehyung. Başka hemşire gönderemiyorlar mıydı? Keşke Yoongi eve gelmeseydi. Keşke beni dinleseydi. Ne olurdu ki sanki? Saçma sapan kararlar alıyordu işte. "Ben yapabilirim." Diye atıldım anında. Hemşire olmadığına göre bu görevi ben üstlenecektim. "Yapmayı biliyor musun?"

"Bunu bilmeyecek ne var?" Diyerek ayaklandım. Yoongi için bir şey yapabilecek olmak beni bir nebze olsun rahatlatıyordu. Hastane de tedavi görmek yerine eve gelmişti. Bu kararı hala saçma bulsam da o iyileşene kadar elimden geleni yapacaktım. "Tamam, geç." Yoongi'nin odasına geçtikten sonra malzemeleri alıp yatağına oturdum dikkatlice. "Nasılsın?" Diye sordum çekinerek. "İyiyim."

Yarasını açtıktan sonra gördüğüm dikişlerin çokluğu gözümü korkutmuştu. Göğsünün birkaç parmak aşağısındaydı dikişler. Cildi bembeyazdı. Bu dikişler hiç de yakışmamıştı kusursuz tenine. "Hoseok kendini suçlama artık." Hala zor konuşuyordu. Bu beni gerçekten mahvediyordu. Bakmak kötü hissettiriyordu bu yüzden çok beklemeden dikişleri ve çevresini dikkatlice temizlemiştim.

Yoongi'nin ara sıra sızlanması beni daha çok üzmüştü. "Bu ilk yaralanışım değil. Alışkınım." Dedi. "Salak salak konuşup beni sinirlendirme."

"Sen daha fazla kendine kızma diye söylüyorum bunu." Yine aynı titizlikle yarasını sardım. Bunu yaparken Yoongi'nin de beni izlediğini fark etmiş ve elimin ayağına dolanmasına izin vermeyerek güzelce sarıp yapışkan bantla kapatmıştım. Umarım kısa sürede eskisinden daha iyi olurdu. "Yoongi." Diyerek gözlerimi ona çıkarmıştım. "Benimle oynama lütfen. Sana kanarım."

Bir süre baktı bana. "Peki senden bana kanmanı istesem?"

"Ne? Anlayamadım?" Gülümsemesi bile kalbimi çarptırıyordu. "Senden bana kanmanı istiyorum." Ben ne diyeceğimi bilemiyordum. Ciddi miydi? Yoksa yine oyun mu oynuyordu? Hayır, inanmamalıydım.

Serum bağlı olan elini kaldırıp elimi tuttu. "Bana inanmanın güç olduğunu biliyorum ama bunu bir kere deneyebilir misin?" Canlı tutmaya çalıştığı gözlerine tutundum. "Hmm?" Dedi. "Bilmiyorum. Sana güvenebilir miyim?" Bu kadar konuşması ona zarar verir miydi? Çok durmamalıydım. Yoksa beynim yerine kalbim konuşmaya kalkışabilirdi. "Ho-"

"Ben çıkıyorum. Sen dinlen." Daha fazla konuşmasına müsade etmeden odadan çıkıp salonda oturan iki arkadaşına "Pansumanı yaptım. Gidiyorum. İyi günler." Deyip evinden ayrılmıştım. Kimseyle konuşmak istemiyordum.

***

Dört Prenses

Jimin
LOOO

HOŞŞŞİKK

Hoseok
???

Ne oldu Jimin

Jimin
Hiç sesin soluğun çıkmıyor

Merak ettim

First Love |SopeWhere stories live. Discover now