"Tuzak..." dedi Bora, hafif kısık çıkan bir sesle. "Seni Mehmet Şahindağ'a götürecek."

Oluşan sessizlikte hızlıca komodine ilerledim ve telefonumu aldım.

"Anladım," dedi Aydın. Ses tonu aynı biraz önceki gibi sıkıntılıydı. "Dediğim gibi Gökhan yalnız kalmak istiyor, sana yerimizi söyleyemem."

Falcon'a hızlıca mesaj yazdım: "Benim telefonumdan Bora'nın görüşmesini duyabilmemi sağla."

"Caner Kozan günlerinde olduğu gibi..." dedi Bora. İçine derin bir nefes çekti. "Yapabilir misin?"

Telefonuma, Falcon'dan bir link gönderildiğinde, kulaklığımı kulağıma taktım ve hızlıca odadan çıktım.

"Senin için her şeyi yaparım Kara..." dedi Aydın yekten. "Ama işte söyleyemiyorum yerimi, ısrar etme."

"Bir ipucuna ihtiyacım var," dedi Bora. Salonda herhangi biri var mı diye bakıp, hızlıca üst kata çıkan merdivenlere ilerledim. "Yerinizi anlayabilmem için herhangi bir ipucu..."

"Güvenli yerden kastın ne?" diye sordu Aydın. Merdivenleri ikişer ikişer çıkıyordum. "Niye orada kalmıyorsunuz?"

"Evet!" dedi Bora, Aydın'ı takdir ettiği belli bir tonlamayla. "Paslanmamışsın Demir! Şimdi bana güvenli olabilecek bir evi, bir mekanı, nereye geçebileceğimizi söyle, evet. Bulunduğun ilçeyi söyleyemezsin, biliyorum. Civarı olur, yakını olur, ben soru sorarım sana."

"Yeri tespit edemiyorum," dedi Falcon.

Dan diye Beyza'nın odasına girdiğimde, Leo da Beyza da korkuyla bana bakmışlardı. Uyumuyor olmaları ve hâlâ Spiderman izliyor olmaları bir şanstı. Leo'yu takıntılı olmak konusunda kendime benzetmiş olmam da.

"Hazırlıksız olacak iş değil Kilyos'a geçmek Kara!" dedi Aydın.

"Nazlı?!" dedi Beyza, şaşkınlıkla dolu bir tonlamayla. Ona cevap vermeden hızlıca giyinme odasına ilerledim. Leo'nun dolabını açtım ve alelacele askıdaki kıyafetlerini taramaya başladım.

"Sarıyer'de misiniz?!" diye sordu Bora, hızlıca. "Buralarda mısınız yoksa-"

Sarı, Lakers formayı askıdan aldım ve bu kez de Beyza'nın dolabını açıp, onun kıyafetlerine bakınmaya başladım. Leo, bir anneler gününde ona Lakers forma almıştı ama ben maalesef ki mor forma alması tavsiyesinde bulunmuştum. Beyza'nın niye sarı herhangi bir şeyi yoktu?!

"Yok," dedi Aydın, Bora'nın sözünü keserek. "Yani temizleniyor falan ama nispeten güvenli. En güvenli yer orası şu an. Oradan daha güvenli bir yer yok. Çünkü Kilyos'taki ev bir ormanın içinde, kontrol etmesi çok zor."

"Ormanda mısınız?!" diye sordu Bora, merakla.

"Evet," dedi Aydın, sıkıntıyla. "Ama yani çok istiyorsan yığalım adamları oraya. Çınar'la niye konuşmadın?"

Bulabildiğim tek şey, hardal sarısı, örgü bir şaldı. Ada, hardal sarısından değil civciv sarısından hoşlanıyordu ama artık kusura bakmayacaktı. Çünkü şu an sarının değil, verdiğimiz kırmızı alarmın tonlarıyla ilgilenmek zorundaydık.

"Belgrad Ormanı mı?" diye sordu Bora. Derin bir nefes verdi. "Neresinde olduğunuzu nasıl bulacağız?! Konumunuza erişemiyoruz! Vakit yok Aydın!"

"Anladım, haklısın," dedi Aydın.

Odaya geçtim. Formayı uzatırken, "Leo, hemen bunu giy!" dedim.

Beyza, "N'oluyor Nazlı?" diye sorarken, Leo üzerindeki sweatshirtü çıkarıyordu.

"Anlatacak vaktim yok," dedim Beyza'ya. Beyza'nın kaşları çatıldı. "Bu şalı omzuna al sen de. Ben hemen geliyorum."

Maça Kızı 8 | Devam* Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin