5x18 "the banshee the human and the fox"

872 48 6
                                    

Her seferinde artık final yapmam gerektiğini düşünüyorum ancak Teen Wolf'a ve onun hakkında bir şeyler yazmaya, yeni şeyler araştırıp kendi hayal gücümle sevdiğim karakterleri bağdaştırmaya bayılıyorum. Bu yüzden okuma-oy-ilgi ne kadar azalırsa azalsın sanırım bıkana dek yeni bölüm yazacağım. Sevdiğim şey bu. Okuduğunuz için her seferinde olduğu gibi teşekkür ederim. Okuduktan sonra görüşlerinizi ve önerilerinizi belirtirseniz çok memnun olurum. İyi okumalar!! :))

| M.I.A. - Bad Girls (Nonsens Remix) ile okuyun. |


"Pekala, tam olarak ne arıyoruz?" dedi Allison, arbaletiyle önümden temkinli bir şekilde ilerlerken. Yine bir ormanın merkezlerindeydik genelde olduğumuz gibi ancak bu sefer merkezinde olduğumuz orman Beacon Hills'ten uzaktı. Aslında oldukça uzaktı, buraya gelmemiz yaklaşık 21 saat sürmüştü. Etrafta garip kokular yayılmaya başladığında ikimiz de ona yaklaştığımızı anlamıştık. Allison acıyla inleyip önümde yere düştü ve elini tutuyordu. "Tanrım, iyi misin?" dedim yanına çöküp kanayan elini avuçlarımın arasına alırken. Gözlerim dehşetle büyüdü, elini bir bitkinin kestiğini mırıldanırken yarığın içinde bir solucan gördüm. Elimi yaranın üzerinde hareket ettirdiğimde solucan aniden yaranın içinden bir yere fırladı. Nasıl yaptığımı bilmiyor olsam da, ona yardım etmiştim. "O da neydi öyle?" diye sordu acı içinde kıvranırken, "Hiç bir fikrim yok." diye yanıtladım, "Şimdi sessiz ol. Konsantre olmalıyım." Elimi yaranın üzerinde yerleştirdim ve gözlerimi kapattım. Yaranın yok oluşunu resmetmeye çalıştım kafamda. Bunu çok eski bir ansiklopediden okumuştum, banshee olduğumu öğrenmeden önce. Bu bilgiyi edinirken yalnızca komik buluyordum, asla Banshee - Kanima - Kurtadam ya da Darach gibi varlıklara inanmamıştım ama araştırması eğlenceliydi. Tabii, yalnızca Banshee hakkında bir ansiklopedi bulmam sanırım bir tür içgüdü. Allison "Aman tanrım." diye fısıldadığında gözlerimi açıp elimi yaranın üzerinden çektim. Yara tamamen kaybolmuştu. "Pekala, iyileşeceğini biliyordum ama daha iyi bir deriye sahip olacağın hakkında hiç bir fikrim yoktu." dedim ayağa kalkıp onun da kalkması için elimi uzattığımda. Elimden tutup ayağı kalktı ve kıyafetlerini düzeltirken, "Ne yaptığını bilmiyorum ama eğer aynısını kıyafetlerimi temizlemek için yapabilirsen seve seve kabul ederim." dedi. Bir saniyeliğine onu ciddiye alıp yapabilir miyim diye düşündüm, bunu fark etmiş olacak ki gülmeye başladı ve yayını yerden alıp yürümeye devam ederken, "Yalnızca şaka yapıyordum bu kadar ciddi olma Lydia." dedi. Derin bir nefes aldım ve arkasından yürümeye devam ettim. Aniden durdu ve benim de durmam için bir elini havaya kaldırdı. "Ne ol-" baş parmağını dudaklarıma yerleştirip beni susturdu ve bu hareketini "Şşş" diyerek pekiştirdi. Sustuğumdan emin olduğunda yavaşça yere doğru eğildi ve büyükçe bir taş alıp iki adım önümüze fırlattı. Taşın yerle buluştuğu anda çıkardığı sesle birlikte etrafa çok hızlı bir şekilde yayılan beyaz duman afallamama neden oldu. Allison koluma girdi ve ben dumanı daha fazla solumadan önce koşmaya başlamamı sağladı. "O lanet şey de neydi öyle?" diye sordum koşarken, nefes nefese. "Yılan kökü...Cadı...sandığımızdan daha zeki." diye yanıtladığında "Tabi ki de öyle! O bir cadı Allison!" diye bağırdım adrenalinin etkisiyle. "Seni zeki küçük Banshee, rica etsem şu süper gücünü kullanıp duman dağılana dek uzakta durabilir misin? Çünkü benim kesinlikle süper güce sahip olmayan bacaklarım alev almak üzere." Başımı olumlu anlamda sallamamla beraber Allison kolumu bıraktı ve bende özel gücümü kullanarak kat kat daha hızlı koşmaya başladım. Başımı hafifçe geriye çevirdiğimde dumanın sanki saydam bir duvara çarpıyor gibi olduğunu gördüm. Durdum ve yavaşça oraya yaklaşmaya başladım, duman o sınırdan ileri gidemiyordu yalnızca havaya yükseliyordu. Dumanın içinden Allison göründü ve adımlarının hızını biraz daha düşürürken aramızda mesafe olduğu için yüksek sesle "Tek zeki olan o değilmiş, değil mi?" dedi. Yere baktığımda, bir çember olduğunu fark ettim. Devasa büyüklükte bir çember. "Bu şey, adı her neyse yalnızca kurtadamları engellemiyor. Neyi çemberin içinde ya da dışında tutmak istiyorsan ona göre bir madde seçiyor ve bu maddenin tozunu kullanıyorsun. Ben kurtboğan tozu kullandım, yılan köküne karşı." diye açıkladı Allison nefes nefese yanıma otururken. Gülerken "Şu akıllı avcıya da bakın!" dedim ve yanına oturduğumda nefesimin düzene girmesi için biraz bekledikten sonra teşekkür ettim. "Sen benim ailemsin Lydia, elimi kolumu sallayarak gelemezdim buraya. Üstelik seni kaybetme korkusunu çok kısa bir süre önce yaşadım." dediğinde gerçekten kendimi çok garip hissettim. Gözlerinin içine baktığımda, ölmüş olduğunu düşündüm. Şuan yanımda olmasaydı diye sordum kendime ve gerçekten ne yapardım bilmiyorum. "Öldükten sonra bile yanında olacağım." deyip sarıldığında bir anlığına düşüncelerimi okuyabildiğini sandım. Şaşırdığım için kollarımı ona sarmayı bile unutmuştum. Benden ayrılıp ayağı kalktı ve üzerindeki deri ceketi düzeltip eldivenlerini yeniden taktı. Yayını yerden alıp omzuna asarken diğer elini de tutup kalkmam için bana uzandı. Bende elini tutup ayağı kalktım ve saçımdaki at kuyruğunu biraz daha sıkılaştırdım. "Pekala, sana da bu kıyafetler biraz şey gelmiyor mu?" dediğimde Allison tamamladı, "Dramatik mi? Kesinlikle." Avunmak istercesine, "Olsun, girdiğimiz belanın konseptine uygun olarak giyindik bunun ne zararı olabilir?" dediğimde Allison önümden ilerlemeye başladı ve eliyle beni çekiştirirken kıkırdadı. "Lydia, ninja kadınlar gibi görünüyoruz." Başımı devirip Allison'ın her duruma karşı kendimi korumam için verdiği bıçağı ayak bileğimdeki kuşağa yerleştirirken birkaç çıtırtı fark ettim. Arkamı döndüğümde boğazıma yaslanmış bir Yukimura kılıcıyla karşı karşıyaydım. Gözlerim yuvalarından fırlarcasına Kira'ya bakarken dehşetle içime çektiğim nefesimi yavaşça geri üfledim. "Ninja kadın rolü benimki, hatırladınız mı?" dedikten sonra gülümseyip kılıcı yerine koyduktan sonra Allison'la birbirlerine sarıldılar. Sonunda kendime geldim ve ağzımdan ilk çıkan şey, "Gittiğin kasabada şaka anlayışı böylesine düşük müydü?" oldu. Kira gülümsedi ve bana sarılırken, "Üzgünüm." diye fısıldadı. Birbirimizden ayrıldıktan sonra "Pekala birçok sorum var ama sonraya saklayacağım çünkü şu cadının kıçını tekmelememiz gerekiyor. Yeterince vakit kaybettik." deyip onaylamalarını beklemeden hızla harekete geçtim. Allison'un tuzağı fark ettiği yere kadar geldiğimizde onları durdurdum ve gözlerimi kapatıp odaklanmaya çalıştım, bir şeyler duymak ve nerede olduklarını bulmak zorundaydım. Mutant kızın acıyla haykırışlarını duyduğumda, elimi ağzıma kapattım. Yavaşça kızlara döndüğümde ne olduğunu anlamaya çalışırcasına birbirlerine bakıyorlardı. "Tanrım! Geç kaldık!" diye fısıldadım ve etrafıma bakınmaya başladım. Yaprakların altlarına, ağaçların kavuklarına bakıyordum, buralarda bir yerde o lanet cadının inine girebileceğimiz bir anahtar olmalıydı. (Tabi ki de kast ettiğim şey sıradan bir kapı anahtarı değil, kapıyı tetikleyecek herhangi gizli bir mekanizma) Kira'nın seslenmesiyle başımı kaldırdım ve saçlarımı geriye atarak gösterdiği şeye baktım. Yaprakların altında, neredeyse toprakla bir bütün oluşturan ve parıldayan bir çiçek gösteriyordu. Aceleyle çiçeğin yanında yere çöktüm ve etrafına baktım, hiç bir şey yoktu. Allison "Doğaüstü olduğu çok açık ancak bunun içeri girmemize yarayacağını nereden biliyoruz?"dediğinde işaret parmağımı dudaklarına bastırıp Kira'ya döndüm "Biz neredeyiz?" diye sordum ve parmağımı Allison'ın dudaklarından çekip yeniden çiçeği incelemeye başladım. Kira bir an şaşkınlığından dolayı duraklasa da sonunda "Clavis Insight" diye yanıtladı. "Clavis..." diye tekrarladım çok sessiz bir şekilde. Kızlara dönüp "Latince bir kelime, anlamı anahtar." dedim ve çiçeğin taç yapraklarından birini kopartıp elimde sürterek ufaladım. Oluşan toz yavaşça daha da parlak bir renk alıp havaya yükseldi. Yerden kalkıp gözlerimi kapattım ve "Accipio nobis domum*" diye fısıldadım, daha sonra gözlerimi açtım. Allison ve Kira şaşkınlık nidaları atarken toz yaklaşık beş metre ilerideki bir ağaç kavuğuna girip gözden kayboldu. Kira'nın "Lydia bir Banshee değil miydi?" dediğini duydum şaşkınlıklarını umursamadan ağaca doğru ilerlerken. Sonunda arkamdan gelmeye başladıklarını hissettiğimde Allison, "Görünüşe göre artık bir büyücü de." dedi. İstemsizce gülümsedim, tozun gösterdiği ağacın yanına gelmiştim. Ağacın kavuğunda hiç bir şey görünmüyordu. Etrafında bir tur attım, kesinlikle hiç bir şey yoktu. "Tanrım!" diye bağırıp topuğumla yere vurduğumda, vurduğum yer aşağı çöktü, Kira ve Allison beni kendilerine çekip düşmeme engel olduktan sonra düzelip dikkatlice yavaşça açılan deliğe baktık. "Hale'lerin mahzenine benziyor." diye fısıldadı Allison ve Kira gülümseyerek, "Gördüğüm en havalı şey..." dedi. İkisi de büyülenmiş gibi giderek aşağıya doğru uzanan merdivene bakıyorlardı. "Tanrı aşkına, genç bir kız -ya da erkek gerçek görüntüsünü bilmiyorum- aşağıda korkunç yaşlı bir cadı tarafından katlediliyor ve yalnızca bundan mı etkileniyorsunuz?" dedim ve aceleyle merdivenlerden inmeye başladım. Bir anlığına kendimi dejavu yaşıyor gibi hissettim, ama buna aldırmayıp karanlık tünelde hızla ilerlemeye devam ettim. Arkamdan duyduğum kılıç sesiyle omzumun üzerinden Kira'ya baktım. Kira "Ne var? Tetikte olmalıyız." dediğinde Allison'da omzundaki yayını çıkarıp elinde ilerlemeye başladı. Gözlerimi devirip duyduğum haykırışla olduğum yere çivilenmiş gibi aniden durdum. Tünel boyunca hiç bir kapı görünmüyordu bu yüzden sesi duyduğum yerde durup geldiğimizi düşünmüştüm. Yanımızdaki duvaları dikkatle inceledim ama kesinlikle hiç bir şey yoktu. Allison "O çiçekte bir taç yaprak daha almalıydık." dediğinde güçlü bir çığlık daha duydum. Başımı bastığım yere çevirdim, elbette! Aşağıdaydılar. Yere yattım ve kulağımı zemine dayadım. Kira ve Allison birbirleriyle bir Banshee olduğum için kulağımı yere dayamama gerek olmadığıyla ilgili bir şeyler konuşuyorlardı. Yere hafifçe kapı çalar gibi vurdum. Normal beton sesi geliyordu. Elimi kulağıma biraz daha yaklaştırıp yeniden hafifçe yere vurduğumda ses farkı olduğunu anladım. Bir cama vuruyormuşum gibi ses çıkıyordu. Ayağı kalktım ve at kuyruğunu çözdüm. "Ne yapıyorsun?" diye sordular aynı anda. Omzumun üzerinden bakıp gülümsedim, "Havalı girişleri seviyorum, saçlarıma ihtiyacım var." dedim ve olduğum yerde sıçrayıp cam sesleriyle birlikte cadının inine dizlerimin üzerinde indim. 
"Selam." -Multimedia-


*Accipio nobis domum - (Lat.) Beni eve götür 
*Clavis - (Lat.) Anahtar

start of timeWhere stories live. Discover now