5 - GEÇMİŞ

389 47 10
                                    

Bölüm 5: GEÇMİŞİN MASUMLAR İÇİN HER ZAMAN BİR HEDİYESİ VARDIR. HAİNLER İSE HAK ETTİKLERİ CEZAYI ER GEÇ BULURLAR...

Dava açılalı bir ay oldu. Geçen bir ayda Ela ile sıkı çalışmıştık. O davanın avukatı, ben de ikinci avukatıydım. Bu süreçte Aras ve Gökhan bir veya iki kere büroya gelmişti, o da Mehmet Sağıroğlu ailesinin vukuat çıkarıp çıkarmadığını öğrenmek içindi. Ela ile konuşurken kulak misafiri olmuştum ama bu insanları nereden tanıdıklarını bir türlü öğrenememiştim. Aras nedense bir sorun çıkaracaklarından çok emindi. Ela için mi bu kadar endişeli davranıyordu yoksa Sinan için mi? Sinan için olsa bile neden bu kadar önemsiyordu, bu konuyla neden bu kadar ilgiliydi çözemesem dahi senetleri ona götürdüğü gün mutlaka bir şey olmuştu ve Aras kesinlikle Mehmet denen adamı tanıyordu.

Derin düşüncelerin içinde yolu seyrederken Ela'nın dürtmesi ile adliyeye geldiğimizi anladım. "Bu kadar endişeli olma. Birazdan onlara Ela Kırca'nın nasıl bir avukat olduğunu göstereceğim" dedi. Şüphem yoktu ama içimde bir huzursuzluk vardı. 

"Sadece dalmışım. Bu davayı alacağımızı biliyorum" diyerek duruşma alanına doğru gittik. Sinan mahcup bir şekilde otururken Betül de onun yanında yerini almıştı.

Duruşmaya 10 dakika vardı. O ara lavaboya yöneldim. Girmemle kusmam bir olmuştu. Kahretsin. Hiç sırası değildi. Sabahtan beri kendimi halsiz ve güçsüz hissediyordum ama mide bulantımın gerginlikten olduğunu düşünmüştüm. Yere çömelip sırtımı duvara yasladım. Kafamı dizlerime koyup uyumak isterken kendime iki dakika verip ayağa kalktım. Aynada yansıyan beti bezi atmış yüzümü yıkadıktan sonra salona doğru ilerledim. Geç kalamazdım. 

"Ahhh."

Kolumdan sert bir şekilde çekilirken eli leş gibi sigara kokan biri tarafından bağırmam engellendi. Adalet sarayında kim böyle bir şeye cesaret ederdi ki. Dirseğimle karnına vurup ondan kurtulmaya çalışırken kafama yediğim darbe ile gözlerim karanlığa teslim olmuştu.

ARAS

Duruşmaya gidip gitmemek konusunda çok kararsızdım. O adi herifi az buçuk tanıyorsam bu zamana kadar bir aksiyonda bulunması gerekiyordu ama herhangi bir sorun yaşamadan geçen bu sessizlik içimi kemiriyordu. Sinan'a değer veriyordum. Kardeşim gibi görüyordum ama ablamın kötü bir şey yaşaması ihtimali bile kontrolümü kaybetmeme sebep olabilirdi.

"Kalk git oğlum ya. Ne deli danalar gibi oradan oraya dolaşıyorsun 5 metrekare yerde."

Gökhan'a attığım bakış onu susturmaya yetmemişti. "Ben de tuhaf buluyorum evet. Üstelik işin içine sen de girdiğin için Mehmet'in sessiz kalması beni de gerdi ama eski mevzuları deşip adamla hiç uğraşmadık. Belki.."

O anı hatırlamak öfkemi kontrol edilemez bir yangın gibi savuruyordu. "Kes sesini Gökhan." Ama onun susmayacağını biliyordum.

"Ne yalan söyleyeyim o binada Mehmet Sarıoğlu'nu görmeyi hiç beklemiyordum. Basit bir dolandırma vakası gibi düşünürken bu mafyatik heriflere nasıl bulaştı bu çocuk diye çok düşündüm." Ara verdi. Aklından geçenleri tahmin edebiliyordum.

"Acaba... Kırca ile olan intikamı hala bitmedi ve yakınlarından birini kıstırarak seni kışkırtmayıplanlamıştı?"

Kafasında bir sürü olasılık olduğunu gösteren bakışları sinirimi bozuyordu. Çünkü ben bunları günlerdir kafamda kuruyordum zaten.

"İntikam mı?? Asıl intikam alması gereken bizlerken o lanet herifi sırf ailemden biri daha zarar görmesin diye uzak tutmak için görmezden geldim. Duydun mu Gökhan! Görmezden geldim!!"

| GEÇMİŞİN İZLERİWhere stories live. Discover now