8. BÖLÜM: Çatırdayan Çatılar Orkestrası

29 9 0
                                    

Kağıttan bir geminin, çubuk dikilerek yapılmış yelkeninde yolculuk yapmak gibiydi hayat

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Kağıttan bir geminin, çubuk dikilerek yapılmış yelkeninde yolculuk yapmak gibiydi hayat.

Tuzlu ve rutubet kokulu nemli havasında yer çekimine meydan okurken metrelerce altında süzülen suyun üzerinden karaya varmayı hedeflemekti.

Belki küçük bir ada yada süzülen bir enkaz parçası....

Hayatın ve yaşamın getirdiği kadarıyla beklentiye düşmek demekti ve eğer şanslıysanız küçük bir liman bulmuşsunuz demektir ; korkmayın, sadece ve sadece tanrıya inanabiliyor olacak kadar şanslısınız!

Lily'nin de bu 'şans' kavramına inandığı söylenemezdi. İçinde tanrıya karşı anlamlandıramadığı bir hissiyat vardı.

Bir beklenti, yıkılmışlık, mağduriyetlik ve korku değildi.

Daha derin, daha karanlık bir sözcüktü onunkisi.

Bir katran kadar akışkan ve biçimsiz , kahve topraktan çıkan yavru bir filiz kadar da hayat vericiydi ; anlamsızlık!

Ona güvenmeyi her şeyden çok istiyordu ama öncelikle bunun için bir nedene sahip olması gerektiğini düşünüyordu.

Ona inanması, sırtını dayaması ve geride kalan her cisim için vazgeçip sadece kendisine boyun eğmesi için bir sebebi olmalıydı.

Nefes alması yetmiyor muydu ya da ölmesine rağmen tanrının kulağına ruhunu tekrar üflemesinin?

Bir nankör kadar âsileşmiş ve bir dindar kadar da bağlı hissediyordu kendisini.

Belki de bu arafın nedeni bizzat kendisini de bilemeyişliğinden kaynaklanıyordu.

Hafızası bir kağıt kadar berrak ve duru, bilinçli yaşamı ise günler öncesine dayanmaktaydı.

Tüm bunlara rağmen ayakta durmayı başarabiliyor, insanımsı silüetlere sahip varlıkların-ki bu teorik olarak ölmüş bir varlık olarak kabul edilebilir- ona her geçen süre zarfında normal gelmeye başladığını gözlemlemişti.

Doktor dizlerine belirli objelerle vurup kontrol ettiğinde ve acısını 1-5 aralığında belirtmesini istediğinde sakince cevaplıyor, kendi grubundan olmadığı her an aklından çıkıyordu.

Yay çizen saç telleri, yuvarlak gözlükleri, bereketli topraklar kadar canlı kahve gözleri ve nemli dudaklara sahipti.

Bir insanda -ve kendisinde de olduğu gibi- ayrım yapılabilecek bir uzva sahip değildi...bir tek unsur dışında.

Parmaklarının uçlarından çıkardığı ışık halesi beyazdan daha ak ve parlaktı. Lily'nin gözlerine yaklaştırıp kontrol etmek için yaktığında inanamayışlığın ötesinde bir kör olma düşüncesiyle karşı karşıya gelmişti.

İlk öğretimlerde devletin her talebenin sırasının üstüne koyduğu ve ikram olarak küçük paketlerde sunulan sütlere benziyordu ; Masal kitapları.

ARAF| Ejderhanın KalbiOnde histórias criam vida. Descubra agora