31. Bölüm

7.6K 694 220
                                    

4 ay sonra, Akgün'ün ağzından...

Nisan ayının soğukluğu ofisimin penceresini aşıp içeri girmişti. Ürperip tüylerimin diken diken olduğunu hissetsem de masamdan kalkıp pencereyi kapatmak istemedim. Şu an önümdeki dosyadan başımı kaldırmak dahi istemiyordum. Fazlasıyla önem arz eden ve ince düşünülmüş bir cinayet dosyasını inceliyordum.

Yaklaşık on beş dakika boyunca göz kırpmadan yaklaşık olarak dört kere daha baştan sona okudum dosyayı. Belki önemli bir yeri kaçırıyorumdur diye tekrar tekrar baktım ama bir işe yaramamıştı. Yorgun olduğum için kafamı veremiyordum ve bunun farkındaydım. Ne kadar okusam da bu dolu kafayla hiçbir şeyin işe yaramayacağını bildiğimden elimi fazlasıyla uzamış ve dağılmış saçlarımın içinden geçirip arkaya attım. Uykusuz gözlerimi birkaç saniye kadar dinlendirip tekrar araladım.

Masadan kalktıktan sonra dosyayı odanın köşesindeki dolabın içinde bulunan kasaya yerleştirip kasayı kilitledim. Askılıktan koyu gri rengindeki kaşe kabanımı alıp telefonu cebime attıktan sonra ofisin ışıklarını kapatarak dışarı çıktım. Adalet sarayının şık koridorlarında ilerlerken gözüm duvarda asılı duran saate kaydı ve bir anlık şaşırmadan edemedim. Saat gece yarısını çoktan geçmiş bire geliyordu. Zamanın bu kadar hızlı geçtiğinin farkında bile değildim.

Günlerdir yoğunluğum üst düzeyde ilerliyordu. En kötüsü de yaklaşık üç haftadır Alçin'im ile görüşemiyordum. Sürekli olarak yazıyordu ve beni görmek istiyordu fakat elimde olmayan sebeplerden dolayı hem mesajlarına geç dönüyor hem de bu aralar buluşmamızın zor olduğunu söyleyip istemeyerek onu reddediyorrum. Onu reddetmeme kırıldığını ama çekindiği için bunu bana söyleyemediğini biliyordum. Ben de en az onun kadar bu duruma üzülüyordum.  Saat daha da geç olmadan bu gece onu ziyaret etmek istiyordum. Son haftalarda bu kadar erken çıkamıyordum bile, resmen ekipteki avukatlar ile tüm odağımızı bu cinayet dosyasına vermiştik. Gün içinde kafamızı kaşıyacak kadar bile vaktimiz olmadığı gibi gece uyumayıp sabahladığımız oluyordu. Üstelik bu durum dosya kapanana kadar düzelecek gibi de durmuyordu.

İşini inanılmaz bir kurnazlık ile yapıyordu. Son haftalarda yaşanan üst üste cinayetleri medyaya duyurmak bir yana dursun dosyayı gizli yürütüyorrduk fakat sağda solda az da olsa konuşmalar duymuştum. Şu ana kadar toplam 4 cinayet vardı izi sürülebilen. İnsanlar konuşuyordu. Halkın endişeye kapılması işimizi zorlaştırırdı.

Bu gibi düşüncelerim ile sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdım. Yola çıkmadan önce kemerimi takıp sonra da kabanımın cebindeki telefonu direksiyonun yanındaki tutacağa yerleştirdim. O sırada ekranı açılan telefonun bildirim paneline baktığımda Alçin'den mesaj olduğunu gördüm. Sıkıntıyla oflayıp mesajlarını açtım. Saatler öncesinde yazmış ve yine benden cevap alamamıştı.

Rubin: Akgün

Rubin: Bari bugün aradan da sesini duysam olur mu

Rubin: Meşgul olduğunu biliyorum, görmesem de olur

Rubin: Ama sadece biraz sesini duyayım istiyorum
20.41

Rubin: Akgün
21.33

Göğsümün üzerindeki suçluluk hissi durmak bilmeden arttı. Onu aramak veya evine gitmek daha önce aklıma gelmemiş değildi, elbette ki gelmişti. Ama benim adalet sarayından ayrıldığım saatlerde o çoktan uyumuş oluyordu.

BAŞSAVCI || Yarı Texting Where stories live. Discover now