14. Bölüm

13.5K 965 69
                                    

İlk iki dakika telefonla bakışmıştık ve geriye yaklaşık olarak sekiz dakikam kalmıştı.

Çok ani bir şeydi ve ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Aslında daha önce de evime gelmiş hatta evime gelmekle kalmayıp yatağıma yatmıştı ama bu sefer farklıydı.

Yaklaşık bir aydır konuşuyorduk ve bugün yüzünü görebilecektim. Heyecanımın asıl sebebi buydu.

Şu an bir şey yapmam gerekiyormuş gibi hissediyordum ama ne olduğu ile ilgili bir fikrim yoktu. Ev topluydu, e makyaj falan yapacak da değildim. Çay mı demlesem acaba diye düşündüm ama sonrasında kahve içebileceğimiz düşüncesi aklıma geldi. Hiçbir eksiklik yoktu ama bir eksiklik vardı yani.

En sonunda bunu umursamamaya çalıştım, çünkü yoktu yani.

Hızlıca oturma odasında herhangi dağınıklık ver mı diye kontrole gittim. Başsavcı titiz bir insandı, belliydi yani. Nedense içimden bir ses ufak detaylara dikkat ettiğini söylüyordu. Ve bence haklıydı da.

Birkaç saniyenin ardından daldığımı fark ettiğimde başıma salladım ve kendime geldim. Belki de çoktan yaklaşmıştı ve ben hala oyalanıyordum.

Yere düşen bir iki yastığı yerine yerleştirdim ve mutfağa doğru adımladım. Neyse ki bulaşık bırakma gibi bir sorunum yoktu ve dolayısıyla da mutfak topluydu. Son olarak kendi odama gidip birkaç eşyamı düzelttim ve oturma odasına geçtim. Makbule de peşime takılmıştı.

Koltuğa yumuşak bir iniş için hazırlanıyordum ki kapı çaldı. Ve işte... Beklenen an geldi.

Kalbim kapı sesini duyar duymaz ritim seyrini değiştirmiş depar atmaya başlamıştı. Göpsümdeki sıkışıklık hissinden bahsetmiyordum bile. En son bu ladar heyecanşandığımda plajda denize çivileme atlamışım. Çocukken yani.

Henüz oturmadığım için ayaklarım direkt olarak kapıya çevrildi ve benden bağımsız ilerlemeye başladı. Adım adım yaklaşıyordum haftalardır beklediğim ana.

Son adımım kapının önünde durmuştu ki kapı yeniden çaldı. Sanırım biraz fazla bekletmiştim. Derin bir nefes aldım ve kapının kolunu tuttum. Üç, iki ve bir. Kapıyı açmıştım.

Ve görmeyi beklediğim kesinlikle bir kargocu değildi.

"Ablacığım yarım saattir açamadın bir kapıyı ya, ağaç oldum vallahi."

Genç çocuğun sitem dolu sözleri beynimde şimşek misali çaktı desem yeriydi. Neredeydi Akgün? Ben kimi bekliyordum kim gelmişti ya.

Hayat yüzüme götüyle gülüyor diyorum kimse inanmıyor ki...

"Kardeşim ne kargosu bu ya?"

"Abla nereden bileyim ben içinde ne olduğunu?"

"Hem sizin isim Sevilay Candoruk değil mi?" Kargocunun paketin üzerindeki yazıya bakarak söylediği isim ile göz devirmeden edemedim.

"Hayır kardeşim, değilim ben Sevilay falan."

"Haa, anladım abla. Kusura bakma rahatsız ettim."

"Estağfurullah önemli değil, alt kat Sevilay Hanım'ın dairesi sanırım. Oraya bak sen."

"Sağolasın abla, iyi akşamlar."

Cevap vermek yerine 'hıhım' gibi bir ses çıkardım. Fazla uzatmaya lüzum yoktu.

Adam merdivenlerden aşağı doğru inerken tam arkamı dönmüş kapıyı kapatacaktım ki onun sesini duydum.

"Ben geldim."

Arkamı dönmeye cesaret edemiyordum. O gelmişti. Onu görecektim. Belki de ilk defa gerçekten tanışacaktık onunla. Aramızda herhangi bir şey yoktu ama belki de durmaksızın göz göze olacaktık bugün onunla.

Derin bir nefes eşliğinde yavaşça arkamı döndüm. Bakışlarım yerdeydi ve o konuştu tekrardan.

"Kaldır kafanı, buluşsun gözlerimiz."

Hasretlik kalmıştı sanki gözlerimiz. Kavuşmak istiyorlardı sanki birbirlerine. Dayanamadım daha fazla, özlemlerini gidersinler, giderelim istedim.

Ve bakışlarım onu buldu. Gördüm onu.

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktadayım.

Bundan sonra ne olurdu bilmiyordum ama bir şeyler değişecekti, belliydi. En azından sol yanımda atan kalbimde...







BÖLÜM SONU

Arada aklıma şey geliyor. Belki de okuyan kişiler unuttukları için oy vermiyordur. Yani insanız sonuçta olabilir, hatta bana sürekli oluyor.

Unutanlar varsa diye söylüyorum lütfen bolca yorum ve vote.

Bölüm önerileriniz veya istediğiniz türden sahneler>

Sonraki bölümde görüşmek üzere.🍷

Düzenlendi 11.11.2023

BAŞSAVCI || Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin