19

11.6K 836 674
                                    

"Her şeyi geç de, biz İzmir'e nasıl döneceğiz?" Nil'in sorduğu soruyla, törpülediği tırnaklarıma baktım ve diğer elimi ona uzattım, umutsuz bir bakış atıp tırnaklarını törpülemeye başladı.

"İkimizin ailesi de şehir dışında, taksi tutalım desek, bir aylık harçlığımız gider." Nil konuşmaya devam ederken ben uykusuzluktan baygınlık geçirmek üzereydim. Saat sabah dörde geliyordu.

"Aptallar iftira atacak vakit mi bulamadılar, hem kendi hem bizim tatilimizin içine sı-" Ben konuşmamı bitiremeden Nil büyük bir kahkaha attı. O sırada iki elimin de törpüsü bitmişti. "Sevinç dansları yapmışlardır kızım onlar bizden kurtuldukları için, tatil kimin umurunda, paravanmış demek ki..." Dediklerinin doğruluğuyla iç çektim. 

İki cadı neyse de...Demir bunu nasıl onaylamıştı? Nil aklımı okumuş gibi yanıt verdi bana. "Demir bamyası da sindirememiş demek ki reddedildiğini...Aşağılık gibi diğerlerine uymuş." Göz devirdim. 

Demir gerçekten tam bir bamyaydı. Korkak Bamya.

"Melo, bak sana ne diyeceğim. Zaten saat dört. Bu saatte uyursak anca öğleden sonra ikiye uyanırız biz. Gel biz seninle sabah denizine girelim, ondan sonra bir güzel kahvaltı yapalım, uyuyalım. Öğleden sonra akşama doğru da havuza girer, ondan sonra alemlere akarız!" Nil'in dedikleriyle bir anda heyecanlanıp yerimde kıpırdandım. "İyi de otel kahvaltısı 11'de açılıyor?"

Bu sefer göz deviren Nil'di. "Kızım mini buzdolabında bir sürü meyveli, çikolatalı bar var." Üstümdeki pijamalarımı bir çırpıda çıkarıp bikinimi giyerken Nil yalandan bir çığlık attı. "Hanımefendi mahremiyet diye bir şey var niye yanımda soyunuyorsunuz!?" En az onun kadar abartılı bir tepki verirken bikinimin üst kısmını giydim, altımda ise hala pantolonum vardı. 

"Çok af edersiniz, ben sekiz yaşımızdan on üçümüze kadar birlikte banyo yapıp, ikimizden birisi ağda yaptırırken diğerinin oda bastığını unutmuşum da..." Nil pis pis gülerken gözlerimi belerttim. "Dön lan arkanı, bikinimin donunu giyecem!" 

"Ay, iyi be! Bir şey demedik. Kimle takılıyorsun bilmiyorum ama sen baya kekolaşmıssın bu arada ha." Nil kahkaha ata ata içeriden kendi bikinisini almaya gittiğinde ben de onu taklit etmeye başladım. "Kikolaşmissin sin! Hii hii hi, kh kh!" Hızlıca bikini altımı giydikten sonra güneş kremine de kendimi buladıktan sonra tamamdım.

Şimdi geriye Nil'in hazırlanmasını beklemek kalıyordu, bin bir türlü yağ ve kremi vücudunun farklı bölgelerine sürmesini izledim. Bu kız bundan bu kadar beyazdı he, benden söylemesi.

"Şu serumu da sürdüm mü, alev alev parlayacağım bak!"

"İyyy, Alev." İkimizde tekrar kahkaları koyvermiştik. Yaşadığımız durum o kadar ironikti ki.

Nil'in aynalar karşısında dakikalar geçirmesi sonucunda sonunda odadan çıkabilimiştik.

Sahile geldiğimizde ikimizde yalaklarına şu doldurulan deli danalar gibi denize doğru koşmaya başladık. Tam ayaklarımızı ıslak kuma basmışken arkadan gelen inleme sesiyle ikimiz de aynı anda arkaya döndük.

Karşımdaki manzaranın ne benim ne de Nil'in hiç hoşuma gitmediğini bakışlarımızdan anlayabilirdiniz. Bizim dört salak, daha demin tabirini yaptığım, ama bu sefer yalaklarında su olmadığı için susuzluktan bayılmış sığırlar gibi yerle bütünleşmiş bir şekilde yatıyorlardı. Hızlıca hemen yanlarına gittiğimizde ağır alkol kokusu öğürmeme neden olmuştu. 

Nil ise Alaz'ı kollarından sarsmaya çalışıyordu. Uzay şezlonglarının birinde yatıyor, kollarını ise şezlongdan aşağı uzatmış. Ege, Uzay'ın elini yastık niyetine kafasının altına almış kumların üstüne yatıyor. Alaz onlardan bağımsız bir şekilde denizin ıslattığı kumların üstüne uzanmış, Barkın da kafasını Alaz'ın göbeğine koymuş yarı uyanık bir şekilde bizi görünce istifini hiç bozmadan yarım ağız şarkı söylemeye başladı.

"Şinanay da yarvvvum şinnaşiğnanay! Hoppalağana yarrrvum şilanayşilanğay." Hepsi yavaş yavaş yerlerinden oflaya puflaya kalkmaya başladı. İlk konuşan Ege'ydi. "Neydi lan dün gece?"

Sonra Uzay konuşmaya başladı, bir yandan da gözlerini ovuyordu. Barkın dışında kimse varlığımızı fark etmemişti. "Size dedim o kadar içmeyelim diye! Tek hatırladığım şey, Alaz'ın denize kusması anasını satayım!" Denizde olan ayaklarımı hızla sudan çektim. Islak ayaklarıma kumlar yapışmıştı. 

"Ben ge-"

"Sizde akıl ol-"

"Pardon Barkın'cım sözünü kestim."

"Önemli değil hayatım."

Dördü arasında git gel yaşarken Uzay'ın bağırmasıyla beşimiz de ona döndük. "Nota gelmiş ya, niye söylemiyorsunuz birader? Gel canım sen, gel bu tarafa yanıma." Uzay çarpık ve salak gülümsemesiyle bana bakarken Nil'in sesiyle olaylar iyice sarpa sarmıştı. Çünkü bizim aşko kızımız bazen üç abisi yüzünden semt babası moduna girebiliyordu.

"Uzay, bak seni severim! Ama ne o öyle yanıma gel, yok bilmem ne yok zart zurt. N'örüyon birader bir sorun varsa bilelim!" Uzay dışındakiler, Nil'e ağzı açık bakarken Uzay başka bir yere bakıyordu. "Bu sefer de bikinimin modelini mi beğendin, Uzay'cığım? İstersen link atarım, eğer giymek istersen?"

Uzay hemen bakışlarını yere indirirken ikinci darbeyi yaşadık.

Alaz, Nil'in üstüne midesindeki tüm çöpleri boşaltı. Midesine nasıl geldiğini bilmediğim minik şeker ambalajını da.

...

Ama ama son sahne oıtgıowrehgouıwerjgto.

Eee, napaysiniz? Bölüm nasıldı?

Bu arada insta grubumuza gelmeyenler çok şey kaybediyor, tüm spoileri orada veriyorum kıh kıh kıh ;D

Gruba girmek isterseniz, beni de takip etseniz olur mu acaba? Birileri üzülüyomuş da...Mesela, dün çok büyük bir bomba patlattım...Kitaba yeni gelecek, hemde baya baya ahım şahım bir karakteri tanıttım. Parodisi açıldı bile :) Şşşh, grupta olanlar! Kimseye bahsetmek yok(:

Parodiden bahsetmişken, instagramdaki tüm parodiler doldu ama wattpadde sadece uzay ve melodininki açıldı. İsteyenler, bana yazıp onay aldıktan sonra açabilirler, öptüm!









Gitarcı Galerim| YARI TEXTİNGWhere stories live. Discover now