37'

948 35 13
                                    

Saat on ikiyi çoktan geçerken Begüm'ün ve Yusuf'un ailesi dışında pek kimse kalmamıştı.
Herkes hatıra fotoğrafı çektirip evlerine dağılmıştı.

Bizde hep beraber yemek yemeğe gidecektik. Begüm'ün annesi ve kayınvalidesi paraları bir çantaya koyarken bizde grup fotoğrafı çekiyorduk. Tabiki de grubun ilk bebeği Asil uyanık bir şekilde herkesin elinden eline dolaşıyordu.

Hepsi amcası ve teyzesiydi. O yüzden içim rahattı.

Ömer ve Tuğçe'de gitmemişti. Onlar da buradaydı.

Aileler yavaş yavaş dağılırken baş başa kalmıştık. Yakınlardaki açık bir yerin konumu herkese söylendikten sonra arabalara binmiştik. Yaklaşık 15 kişi olmuştuk.

Barın ve Burak mekan sahipleriyle görüşüp mekanı kapattırmıştı. Hem içilecek hemde yemek yenilecek bir yerdi. Deniz kenarında olması ayrı güzeldi.

Asil kucağımda dışarıyı seyrederken Barın dikkatle yolu izliyordu.

"O dediğin neydi?" diye sordu bir an bana bakıp geri yola döndü.

"Bir şey değildi. Artık olması gereken o Barın! Yarın her şey bitecek." derin bir nefes aldı. Bir şey söylemedi.

Asil birden ağlamaya başlamıştı. Hemen yüzünü kendime çevirdim. Barın ise arabayı kenara çekti.

"N'apıyorsun Barın? Devam et bir şey yok? Barın bebek bu." dedim ve Asil'i ona çevirdim. Bizimkiler arkamızda olduğundan mecbur onlarda durmuştu. Zaten 6-7 araba vardık.

Birden telefonum çaldı. Çantamı arkaya fırlattığımdan hiç uğraşamadım açmaya.

"Barın arıyorlar bak. Yürü devam et." dedim ama emin değildi söylediklerime.

Zar zor ikna edip devam ettirdim.

Asil'de büyük ihtimalle acıkmıştı. Üzerime battaniyesini örttüm ve emzirmeye başladım.

Barın arada baksada hemen yola dönüyordu gözleri. Asil emerken uyuya kalmıştı.

Koynumda onu sallarken mekanın önüne de gelmiştik. Bu yüzden Barın arabayı hemen sağa çekti ve puseti çıkarttı.

Kapımı açıp yavaşça Asil'i içine koydu ve hemen yanına gelen Ömer'e verdi.

"Neden durdunuz siz?" diye sordu Ömer ama ses tonu yüksek çıkınca Barın hemen uyardı onu.

Bende indim sakince arabadan. Arkadan kendi çantamı ve Asil'in çantası aldığım gibi Barın kapıları kilitledi.

Tutmam için elini uzatırken ona baktım. Elini tutmak yerine Lizyan'lara yetişip içeriye girdim.

Bizim için ayrılan masaya geçerken en dibe geçtim. İsklenin üzerine kurulmuştu masa. Denize en yakın ben oturdum. Yanıma da Tuğçe.

Karşıma ise Barın. Asil'i de getirip puseti bana uzattı. Bense ayak ucuma koydum.

Herkes yerleşirken Faruk bize döndü.

"Barın niye durdun birden pat diye lan? Bir şey oldu sandık Alisa'da telefonu açmayınca..."

"Çocuk ağladı diye durdu. Hala daha ağlamasına alışamadı." dedim ve gülerek baktı herkes bize.

"Barın'ın evde durduğu yokmuş ki alışsın..." diye atladı İrem. Birden masadaki herkes sustu.

"İrem!" diye uyardı onu Barın.

Haklıydı aslında İrem söylediklerinde ama bunu pat diye burada demesine gerek yoktu hiç.

Ona bakmadım bile önüme döndüm ve önümdeki tabağıma baktım. Tuğçe kolumu tuttu destek vermek amaçlı. Birileri bir şey konuşuyordu ama onları duyamayacak kadar yorgundum. Hem bedensel hem mental bir yorgunluk vardı üzerimde.

Karşımda bir hareketlenme oldu. Kafamı kaldırdığımda Barın ayağa kalkmış bana bakıyordu. Bana hadi der gibi bir baş hareketi yaptı.

"Herkes buradayken söyleyeyim. Benim burada iki tane kardeşim oturuyor. Hiç bir zaman sizleri onlardan ayrı tutmadım ben. Alisa'da aynı şekilde. Hepinize kardeşimiz dedik biz. Sizden gizli saklımızda yok. Beni bilen bilir. Alisa'ya da köpek gibi aşık olduğumu bilmeyen yok zaten. Aramızda bazı şeyler geçti. Ailevi sıkıntılar yaşadık. Her evli çift gibi bizde tartıştık ama benim açımdan sonuç hiç değişmedi. Ben Alisa'yı her haliyle her şekilde sevdim. Onu üzen kişileri de yıllardır ondan uzak tuttum. Bizim ne yaşadığımızı bilmeden bize sallayıp durma." İrem'e baktı. İşaret parmağını ona doğrulttu.
"Senin bana hissettiğin şey aşk değil. Takıntılısın!" Eliyle beni işaret etti ve yanıma dolaştı. "Bu kadın benim karım..." Asil'in pusetini kaldırdı. "... Bu da bizim çocuğumuz. Vazgeç ve hayatımızdan çık. O kadar şey yaşadık birde seninle uğraşmayalım." Elini uzattı ve ayağa kalkıp tuttum elini.

Ben eşyalarımı aldıktan sonra Barın Begüm ve Yusuf'un yanına ilerledi. "Size de hayırlı uğurlu olsun kardeşim."

Masaya döndü. "Bu saatten sonra da bu kızın yanınızda olmasını bırak hala arkadaşlığınız devam ediyorsa beni ne arayın ne sorun... Karımıda.!" diye tamamladı ve mekandan çıktı.

Derin bir nefes aldım. İrem'i zaten kimse istemiyordu ama Barın artık nasıl sinirlendiyse hızlı hızlı arabaya yürüdü.

Asil'i arkaya koyarken bende öne geçtim. Yerine oturunca bana döndü ve öpmeye başladı. Sertçe öpüşünün ardından ona karşılık vermedim. Alt dudağımı ısırıp geri çekildi.

"Kimsenin seni üzmesine izin verme. Ben sana yarın her şeyi baştan sona anlatacağım. Her şey bitecek. Sen ben ve oğlumuz. Kimse bizi üzemeyecek." dedi ve alnımı öpüp geri çekildi. Bende kafamı cama doğru çevirdim ve sessizce ağlamaya başladım.

Her şey umarım düzelirdi. Çünkü ben artık çok yorulmuştum....


Selam birazcık kısa oldu farkındayım ama idare edicez artık.

Finale az kaldığından dolayı kitabı baştan okuyup son bölümleri iyice kafama oturtup öyle yazmak istiyorum.

Yani bu bölümden sonra bir düzenleme yapmam gerekiyor çünkü elimdeki tüm notlarımı kaybettim.

Yani bir sonraki bölüme en kötü 2 aya atabilirim. Ama bana hiç belli olmuyor bilen bilir.

Umarım çok beklemezsiniz..

Umarım beni anlarsınız.

Anlayışınız için de teşekkür ederim 🥰

Öpüldünüz 💘

Görüşmek üzere, oyları unutmayın ♥️

Oğlumun BabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin